Bu tasarruf başka tasarruf

Özensiz yapımlardan, ucuza getirilmiş işlerden, taklitlerden, kopyalardan, bıkmadın mı sevgili görsel dünyadan yaka silkmiş Habitus okuru.

Haberin Devamı

İçimiz dışımız “Az ödeyelim de aman işimiz görülsün”cülerle, göz göre göre dünyada bilinen, yapılmış, tutmuş işleri “biz yaptık” diye yedirenlerle, başkasının malını sahiplenenlerle dolmuş, isyan ediyorum. Elimi nereye atsam çürük çıkıyor yahu!
Şu “kopya” meselesine gelmeden önce “ucuzcuları” biraz eşelemek istiyorum. Mesela çok sevdiğim bir yazarın kitabını alıyorum, büyük bir hevesle. Kitap güzel ama çevirisi öyle berbat ki, okuyamıyorum.
Yayınevi deneyimli bir çevirmene fazla para vermek yerine, tasarruf etmek için işi çok daha ucuza yaptırmayı tercih etmiş çünkü... Çevirinin lezzetsiz, belirgin hatalarla dolu olmasını umursamamış.
Sonuç: Ucuza getirilmiş, yayınevinin prestijini yerle bir edecek kadar kötü bir çeviri ve çöpe atılmış onca emek... Ne o? “Tasarruf ettik ama...”
Tasarruf güzel şey ama bazı konularda kaliteyi, işin niteliğini harcanan paradan önde tutmak gerekiyor sanki.
Biz tasarruf meselesini kökten yanlış anladık zaten, ben buna eminim.
O kadar yanlış anladık ki, az para harcamak için, emeğin gerçek karşılığını ödemeyi “enayilik” saydık... Çalıp çırpmayı, tasarruf etmenin bir yolu sandık... Başarıya giden kestirme yol olarak “çakallığı” kafamıza yazdık...
Hatta çalmanın da bir raconu olsun, adı çalma olmasın diye “adaptasyon” dedik, rahatladık.

Haberin Devamı

Amerika’da tutanlar kuşağı

Televizyon dünyasını düşünün... Sıfırdan yaratılmış bir yapıma rastlamak pek zor, malum. Ekranlarda “Amerika’da tutanlar kuşağı” olsun diyorum. Ne güzel işte, yabancı dizi çakmaları bu kuşakta yayınlanır, biz de hiç öyle “yeni dizi” diye heyecanlanmayız, sevdiğimiz dizilerin Türkiye “adaptasyonlarını” izlemek istiyorsak açarız, bakarız.
Bakınız, son örnek, “Muck” diye bir dizi. Yani Glee’nin Türkiye versiyonu.
Şaşırdım bu arada, kopyalamakta bu kadar geç kalmamıza... “Ne zaman bir Glee’miz olacak, eksik kaldı” diye hanidir bekliyorduk...
Eh, madem “dünyada tutmuş işlerden bihaber kitleyi yakaladılar mı muck”, soralım o zaman: Neden müzik odaklı bir yapımı sıfırdan yaratmayı denemiyor kimse? Neden “illa kopya, illa kopya?”
Ben size söyleyeyim. Sıfırdan iş yaratmak demek, daha çok insan çalıştırmak, daha çok emek, yani daha fazla para harcamak demek. Eh, akıllı adam da diyor ki, “Alıp kopyalayayım bari, niye sıfırdan yaratacakmışız...”
“Yapılmışı vardı, telif ödemek istemediğimiz için konsepti araklıyoruz inceden ama buna esinlenme diyoruz” anlayışı hiç bitecek mi, hakikaten merak ediyorum.

Yazarın Tüm Yazıları