Paylaş
Bakınız son olarak Yeşilay Başkanı Muharrem Balcı “Behzat Ç.” ile ilgili “Suçlularla mücadele eden polis topluma örnektir. Ancak bir dizideki kahraman devamlı alkol kullanıyor. Elinden içki şişesi düşmeyen bir polisin kahraman olarak lanse edilmesi, toplumumuza örnek olarak sunulamaz, bu tam bir aymazlıktır. Böyle mi gençlere örnek oluyorlar?” dedi, hepimizin derin düşüncelere dalmasını sağladı eksik olmasın.
Hakikaten çıldırmamak elde değil. Bir toplum bu kadar gerzek yerine koyulur mu yahu? Ekranda sigaranın mozaiklenmesi yeterince ağır hakaretti, “Biz bir polisin su ve alkolsüz meşrubat içerek karakterize edilmesini isteriz, yoksa milletimiz yanlış anlayabilir” de nereden çıktı?
Sigara mozaiği meselesinin ateşi söndü tabii, uygulamanın ilk zamanlarındaki gibi hararetli hararetli konuşmuyoruz ama işin tercümesi hâlâ değişmedi: “Sen televizyonda her gördüğünü faydalı bir şey sanıp özenecek bir gerzeksin, o yüzden biz uygunsuz gördüklerimizi mozaikliyoruz...”
Tabii ya, gram aklımız yok bizim, iyiyi, kötüyü ayıramayız. Ne yapacağımız, neye bakacağımız söylenmezse kayboluruz.
Bir dizide dertli, travmalı bir polisi canlandıran bir karakterin bira içmesini “Hmm, bira içiyor, demek ki bu iyi bir şey. Demek ki içli ve kahraman polisler sürekli bira içer. Polis bira içiyorsa biz de bira içmeliyiz. Her gün, her dakika bira içmeliyiz!” olarak algılarız. 4 yaşındaki çocuğun düşünce yapısına sahibiz çünkü, zekamız ancak o kadar gelişmiş.
Delirtici bir diğer mesele: Bir olay eğer “kötü örnek” değilse, haysiyetimizi, toplum yapımızı zedeliyor, ikinci kaçış noktası da bu. Meme deyince mesela, kulaklarımıza kadar kızarmamız gerekiyor. İki insan arasındaki cinsi münasebet, televizyona taşınırsa eğer, affedilmez bir ahlaksızlık sayılıyor.
Televizyonların “bira içmeyen polisler ve onların örnek hayatlarını anlatan dizilerle, “kuralına uygun” kahramanlık hikayeleriyle dolsa hepimiz rahatlayacağız. Hayatımızdan memeler, cinsellik, sevişme ve kadın ve erkek bedenine dair “ayıp” ne varsa yok olsa, derin bir nefes alacağız.
Sizi bilmem, ben “Doğruyu seçemeyecek kadar kafasız, önüne çıkan tüm ‘uyaran’lar sayesinde sürekli günaha koşacak ahmak” yerine koyulmaktan hakikaten çok sıkıldım.
İstirham ediyorum
- Sevgili Merve Boluğur. İstirham ediyorum o saçları eski rengine boyat. Bir insanın çok güzel ve beyaz tenli olması, kızıl saçı adeta bir Julianne Moore, bir Christina Hendricks gibi taşıyacağının garantisi değil. İnsanın bir kutu boya alıp “Kuzey Güney”in setine gidesi, o kızılı bir güzel doğal rengine çeviresi geliyor.
- Sevgili Özlem Yıldız. Çok rica ediyorum artık solaryuma girme. İngiliz bilim adamları senin yüzünden acılar içinde. “Güneş altında kalmayın, solaryuma girmeyin” demekten yorgun düştüler, sen hâlâ yandıkça yanıyorsun. Elin Japonu kış güneşinin altında bile 50 korumalı krem sürüp şemsiyeyle geziyor, sen çifte kavruluyorsun. Hakikaten, sana baktıkça benim derim acıyor.
Paylaş