Paylaş
Artık herhalde ne iş yaptığını söylememe, kendini şakayla karışık (ya da son derece ciddi) “Dünyadaki en arzu edilen ve seksi ressam” diye tanıtmasını hatırlatmama gerek yok.
O malum yakalanma (ve dolayısıyla Türk medyasında belirme) gününden beri defalarca magazin gündemine “bomba” açıklamaları ile düştü.
Nefes almaksızın ilişkilerini anlattığı (ya da anlatıyor gibi göründüğü) için “Orhan Pamuk üzerinden prim yapmaya çalışan kadın” olarak yaftalandı.
İşin açıkçası, seksi ressamımız, bünyede “Melek mi, yoksa şeytan mı?” şüphesi yaratanlardan. İnsanı adeta bir histen diğer ruh haline savuruyor. Birçok insanı savurduğu gibi, beni de...
Önce bir Azra Akın, bir Polyanna pozitifliği ile şöyle düşünceler geçiyor kafamda: Acaba “Orhan Pamuk’la ilgili durmadan konuşan sevgili” haline yanlışlıkla mı düştü?
Acaba bu durum, medyanın, gündeme düşen konuları nasıl kullandığını bilmemesinden mi kaynak-lanıyor?
Ağzından çıkacak bir cümlenin günlerce farklı yayınlarda kullanılacağından ve bir biçimde her Allah’ın günü insanların gözüne sokulacağından haberi yok mu?
Sonra bir anda diğer yana savruluyorum.
“Adamı buldu, gündemde kalacağını ve bunu işini duyurmak için de kullanılabileceğini sezdi, şimdi konuşuyor da konuşuyor. Orhan Pamuk’la anılmanın bugüne kadar başına gelmiş en iyi şey olduğunu düşünüyor olmalı” diyorum.
Sonra yine yüzümde Azra Akın gülümsemesi beliriyor: “Aaa, olur mu canım, hesapçı biri değil, içinden geldiği gibi sanatını yapıyor, içinden geldiği gibi aşkını yaşıyor, aşkını anlatmaktan da çekinmiyor, aferin” diyorum...
İki saniye sonra hoooop yine savrularak Twitter’a yüklediği onlarca resmi eleştirirken buluyorum kendimi...
Belki de amacına ulaşmıştır
Bunlar nasıl resimler peki? Anlatayım.
Bir defa hepsi “Beni beğenin, beğenmenize ihtiyacım var” resimleri. Kimileri portre, kimileri kol boyundan kendi kendine çektiği, kimileri eserlerinin önünde...
Hepsi seksi, hepsi şuh, hepsinde bir “beni beğeneceğinizi tahmin ediyorum” halleri.
Bu resimlere bakıyor ve “Bu fotoğraflarda çok net bir hesap var, nasıl içten olabilir” diye düşünüyorum.
Gerçi fotoğraf çektirirken aşağı yukarı her kadının güzel çıkma çabası olur ama burada daha fazlası var.
Seks ile, kendi bedeni ile provokasyon yapan kadınların o anlatılamaz tuhaf enerjisini hissediyorum.
Neyse, sonra yine yumuşuyorum.
Bu hafta Gülenay Börekçi’nin röportajında küçükken arkadaşları tarafından dışlanmış bir küçük kız olduğunu öğreniyorum mesela.
Malum, çocukluk travmaları insanın hayatını bile yönetir kimi zamanlar. Kimi açlıklar, ilgi eksikliğini tamamlama isteği çocukluk yıllarının tortusudur... İşte o zaman çok da düşman olamıyorum kendisine.
Herkeste biçim biçim travma var, demek bu da onunki...
“Demek kendini böyle tamam hissediyor” diyorum.
Bir de şöyle bakalım: Belki mesele Orhan Pamuk filan değildir...
Belki Karolin Fişekçi, “iyi mi kötü mü, samimi mi pozcu mu, melek mi şeytan mı anlaşılamayan” kadınlardan olmak istiyordur ve bunu başarıyordur...
Ne dersiniz?
Paylaş