Bir “ilişkiölçer” olarak ekmek!

Biliyorsunuz iki hafta önce Aşkın Nur Yengi, Günay’da sahneye çıktı. Eşi Haluk Bilginer de izlemeye gitti, önemli gecesinde onu yalnız bırakmadı.

Haberin Devamı

Aşkın Nur Yengi diyor ki; “Her konserime gelir Haluk, ben de onun hiçbir oyununu kaçırmam...”
Bayılıyorum böyle “Amaan, döneceği yer nasılsa ev” deyip ilişkilerinin sıradanlaşmasına müsaade etmeyen çiftlere. “Özen” duygusunu kaybetmeyenlere...
Sıradanlaşmak derken, birbirlerinin yanında biraz fazla “rahatlayanlardan” da bahsetmek lazım tabii.
Genelde erkeklerde bu olumsuz değişim daha fazla oluyor. Kadınlar da salıyor kendini lakin yine de hep bir “kocama güzel görüneyim” derdi var.
Fakat erkekler öyle mi efendim? Saldıkça salıyorlar.
İlişkinin ilk zamanlarındaki o kapıları tutan, yemeklerde çatal bıçağıyla minik lokmalarla yemek yiyen janti adam gidiyor, yerine ilk insanımsı bir yaratık geliyor.
Bir de, enteresandır, bu adamlar yemek konusunda kesin bir noktada kıtlık psikolojisine giriyorlar, eminim. Yoksa bir erkeğin yemek yeme halleri bu kadar hızlı değişemez.
Bakın söylüyorum, bir erkeğin kaç senelik evli, ilişkisinde kaçıncı senede olduğunu sevgilisi/karısıyla gittiği restoranda ekmeği yemeğe banışından anlayabilirsiniz.
Nasıl mı?
Bir çift hayal edin. Güzel bir restoranda karşılıklı oturmaktalar ve siz de karşıdan onları izliyorsunuz.
Yeni mi tanışmışlar, beş yıldır mı birlikteler yoksa 20 senelik mi evliler, adamın ekmeği nasıl bandığını izleyeceksiniz, notunuzu vereceksiniz. Şöyle ki;
- Ekmek banılmıyorsa: Kesin yeni tanışılmış ya da ilişkinin ilk zamanları. Erkek henüz kız tarafını ağına düşürmüş değil. Müthiş etkileyici olması lazım. Kurt gibi aç olsa bile bir lokma yer, gerisini bırakır. “Açım, hemen ekmeğe abanayım” gibi bir durum söz konusu olamaz.
- Ekmek çatala batırılıp banılıyorsa: İlişkide biraz yol alınmış gibi. Kız ağa düşmüş, tavlanmış. Ama yine de hareketlerine özen gösteriyor. Adam “sana kibarlık yapacağım diye salatanın suyunu kaçıracak değilim ama senin güzel hatırın için bunu çatalla yapacağım” diyor. (Tabii bu arkadaş 30 sene sonra salata suyunu tabağı kafaya dikmek suretiyle içecektir, uyarayım.)
- Ekmek elle koparılıp banılıyorsa: Yeni bir ilişki değil. Çiftler birbirine alışık, ya birkaç senedir evliler ya da sevgililer. Romantik restoran ortamı var ama adam ekmeği öyle bir iştah ve şehvetle banıyor ki, görseniz, sanki gecenin sonunda ekmekle sevişecek.
Adam, yemek gelir gelmez ekmeğe saldırır, hunharca koparır, salatanın/yemeğin suyuna banıp “hıfffssss, hıffssssss” sesleriyle lokmaları çiğnemeden yutarak yer... Zaten burada olay artık “romantik yemek” değil, “karnımızı doyuruyoruz” kafasıdır.
O anda kadın neredeyse yoğurdu bile çatal bıçakla yiyecekken, erkeğin bu halleri pek manidardır.

Haberin Devamı

Kadında ne oluyor?

Haberin Devamı

Kadınlarda “romantik yemek halleri” pek değişmiyor.
İlk gün de aynı, 20 sene sonra da. Erkek hızla “yemeğe yumul, ekmeği ban ve şapırdatarak tadına var” moduna geçerken, kadın çatalına, bıçağına, küçük lokmalarına hiç veda etmiyor.
Eh, erkeğin değişimini gördükçe de “eskisi gibi değiliz” diye sızlanıyor.
Erkeğin bu rahatlama halleri sadece romantik restoran anlarının içine etmeleri ile sınırlı değil tabii...
İlişkinin başında, birbirinden çekinme zamanlarında masanın üstünde kirli peçete bırakmaktan imtina eden, tuvalete gitmekten utandığı için bağırsak düğümlenmesi yaşayan adam, kısa bir süre sonra evi top yapılmış çoraplarla, sallama çay poşetleriyle, sağa sola atılmış tişört ve pantolonlarla donatır.
Hatta öyle ki, arkasında bıraktıklarıyla, Hansel ve Gretel gibi, izleri takip ederek evin hangi odalarında, ne yapmış, hepsini tahmin edebilirsiniz.
Sevgili romantik yemeklerde hunharca ekmek banan erkekler. Sizlere sesleniyorum. Çok rica ediyorum, tabağa eğilerek, ağzınızdan sular akıtarak yemek yemeyi bırakınız. Biraz dikkat edin bakın, ne güzel olacak hayat.
Kadınlarımız özen bekliyor efendim!

Yazarın Tüm Yazıları