Paylaş
Çocukluk idollerimiz öldüğünde bir devrin kapısını kapattıklarını ve anahtarını da yanlarında götürdüklerini hissediyorum.
Belki ‘90 sonrası nesil için pek bir şey ifade etmeyebilir bu duygu ama bu kadar çok insana dokunuyor olması, bize bugünden tamamen farklı, eski “ilkel” hayatımızı anımsatmasından, ortak hisleri yeniden uyandırmasından belki de... (Kaçın, 80’ler, 90’lar muhabbeti yapacağım)
Kaç kız çocuğu teybe Whitney Houston kasedi takıp “şarkı-cılık” oynamıştır bir düşünse-nize...
O zaman-lar Türkçe pop’un bugünkü popüler haliyle pek ilgisi yoktu, tabii; küçük çocuklar bugün Türkçe pop müzik yapan renkli kadın karakterlere nasıl özeniyorsa, biz de o zamanlar yabancı pop müzik dünyasının kadınlarına özenirdik.
Kaç çocuk ellerine fön fırçası alıp kendini Whitney Houston, Cyndi Lauper, Mariah Carey sanmıştır... (Mariah Carey’in Vision of Love ile ilk patladığı dönemi hatırlayın, 1990)
Houston’ın, kendimize dair ilk anılarımızda edindiği yer bu kadar da değil... Whitney Houston da aynı Michael Jackson gibi henüz İngilizce öğrenmediğimiz senelerin “uydurmasyon İngilizce şarkı” kaynaklarından biriydi. I’m your Baby Tonight, One Moment in Life, I Have Nothing, I Will Always Love You... Hâlâ bu şarkıları “uydurmasyon” sözlerle hatırlayanlar olacaktır, eminim.
Henüz ölüm sebebi ilan edilmemiş olsa da, uzun zamandır büyük bir uyuşturucu problemi yaşadığı biliniyordu Whitney Houston’ın.
2009’da, Oprah Winfrey’in programında uyuşturucu bağımlılığı yaşadığı dönemleri, pişmanlıklarını, kocasıyla yaşadığı hastalıklı ilişkiyi uzun uzun anlatmıştı. Şimdi Oprah Winfrey, bu programı, tekrar yayınlayacağını açıkladı.
Whitney Houston, ardında 18 yaşında bir genç kız ve müzik tarihinden silinmeyecek bir miras bıraktı.
Sadece gözlerimizi kapattığımızda hatırlayacağımız, bir daha geri dönmeyecek zamanların başrollerindeki karakterlerden biri olarak, bizim için de bir dönemi kapattı.
Huzur içinde yatsın.
Twitter’da “R.I.P.” meselesi...
Twitter uluslararası bir mecra. Henüz Türkçe versiyonu çıkmış değil, sitenin “teknik” tarafını İngilizce kullanmak mecburiyetindeyiz.
“Bio” kısmına bilgileri İngilizce yazmakta da bir sıkıntı yok, yine uluslararası bir mecra olması ve işin “teknik kısmı” olması sebebiyle... Dünyanın dört bir yanından ismimize tıklayanlar, kim olduğumuzu öğrenebilsinler, değil mi efendim.
Ama iş Tweet yazmak kısmına gelince... Bana kalırsa o zaman iş başkalaşıyor.
Yılın 365 günü (Alain de Botton ya da, ne bileyim, Woody Allen’dan filan İngilizce veciz söz alıntılanmayan günler dışında tabii!) Türkçe kullanılan bir mecrada, yabancı bir ünlü hayatını kaybettiğinde R.I.P.’ler havada uçuşuyor.
Peki sormak istiyorum: Merhumlar, Twitter’ı mı takip ediyor?
Yazılanları tamamı Türkçe konuşan takipçiler okurken, “Rest in Peace”i kime diyoruz?
Orada “Huzur içinde yat”tan ziyade R.I.P. yazmamızın nedeni, Whitney Houston’ın Türkçe bilmemesi mi mesela? Bilemedim.
Paylaş