Paylaş
Fakat öyle bir konu var ki, bunu ayrıca anlatmanın yerinde olacağını düşündüm: Don Draper’ın çocukluğu.
Dizinin meraklıları iyi bilir, Don Draper’ın zorluklar içinde geçen çocukluğu, yetişkinlik döneminde yaşadığı sorunların kaynağı olarak aktarılır dizide... Draper, kendini psikolojik olarak güç durumda hissettiği zamanlarda, çocukluğuna dair hayaller görür, tatsız çocukluk anılarını hatırlar.
Küçük Don Draper’ın, daha doğrusu Dick Whitman’ın karmaşık ruhunu keşfeder böylece izleyici. Karakteri daha iyi tanır ve travmalarının, bugünkü sorunlarının, hatta işindeki başarısının, hırsının kaynağını öğrenir.
Matthew Weiner’a, tutarsız, travmalı, kimlik bunalımlı bir çocuklukla, yetişkinlikte elde edilen başarı arasındaki bağla ilgili araştırma yapıp yapmadığı soruldu. Draper karakterini yazarken, bu tür çocukluk geçirmiş, ancak yetişkinlik zamanlarında hırslı ve başarılı konuma erişmiş insanlarla görüşüp görüşmediği de gelen sorulardan biriydi.
Meğer Don Draper, Bill Clinton’ın hayat hikayesinden yükselen bir karaktermiş. Bakın Weiner neler anlattı...
¡¡¡
“Don, kimlik değiştirme becerisi olan tipik kurgusal bir Amerikan karakteri. Bu tip kimlik değiştiren karakterler kimi zaman bir hilebaz olarak, kimi zaman da Don gibi bir adam olarak karşımıza çıkar.
20. yüzyılı şekillendiren insanların hayat hikayelerini okurken şu ilgimi çekti: Amerikan tarihinde en büyük başarıları elde etmiş kişiler, genellikle Don gibi problemli bir çocukluk geçiren insanlar arasından çıkmış. Dünyanın en büyük petrol şirketini kuran John D. Rockefeller...
Amerika’daki en büyük perakende zincirinin (Wal-Mart) kurucusu Sam Walton...
Bill Clinton...
İşadamı (Chrysler’in efsanevi yöneticisi) Lee Iacocca...
Tüm bu isimler zor koşullarda doğmuş, başarı ve servetlerini kendi tırnaklarıyla kazıyarak elde etmiş.
Saydığım insanların biyografilerinde, çocukluk zamanlarına dair pek iz görmezsiniz. Bu isimler arasında çocukluğuyla ilgili hikayeleri anlatmak konusunda en açık sözlü davranmış olan kişi Bill Clinton’dır, o da günümüzden bir isim.
Onu, diziyi yazarken karakterin ilhamını alacağı bir simge olarak değerlendirdim. Kırsal bir bölgede, fakirlik içinde bir çocukluk...”
Don Draper ve
Marilyn Monroe benzerliği
“Biliyorsunuz, televizyon yazarlığı ortaklaşa yapılan bir iş. Televizyon için iş yaptığım zamanlar boyunca, televizyon yazarlarının benzer çocukluklar geçirdiklerini fark ettim.
Belirli bir çocukluk geçirmiş, belirli bir insan tipi var ve ancak onlar televizyon yazarlığı işine girebiliyor.
Benim çocukluğumla Don’un çocukluğu arasında büyük farklar var.
Bir insanı amaçları doğrultusunda “durdurulamaz” yapan duygu, yabancılara karşı hassasiyet ve başka bir kimlik ile yaşayabilme becerisi...
İşte bunların bana çok ilginç gelmeye başlaması, psikolojiyle ilgili daha çok okumaya başladığım zamanlardır.
Mad Men’i bir-iki sezon yaptıktan sonra Marilyn Monroe’nun psikiyatristinin yazdığı kitap elime geçti.
Monroe’ya koyduğu tanıyı okuyordum, Don Draper’ın kişilik açısından Marilyn Monroe’ya ne kadar benzediğini fark ettim. İşte bu tip durumlar, yani belirli nitelikte çocukluk geçirmiş kişilerin belirli işlere yönelmesi, travmayla geçen çocuklukla başarı ilişkisi...
Bunlar, dizide keşfedecek ve saatlerce anlatacak yeni konular yarattı bize. İlk başladığımızda böyle bir konuyu ele almayı düşünmedik fakat sonrasında dizinin büyük bir parçası haline geldi.
Don, kurgusal bir karakter ve bizim icat ettiğimiz, gerçek hayattan çok daha ilginç olan olağanüstü bir hayat yaşıyor, dolayısıyla çocukluğu da dikkate alınacak bir konu olmalıydı.
İzleyiciler bana Don’un çocukluğu konusunda çok fazla soru soruyorlardı, dolayısıyla merak edilen bir noktaya parmak bastığımızı düşünüyorum.”
Paylaş