Paylaş
Sizi bilmem ama ben bundan böyle kendimi Antakya biberine vereceğim. Madem acı metabolizma hızlandırıyor, ejder gibi ağızdan ateşler saçarak gezmeye değer.
Şaka bir yana, hakikaten böyle azimli örnekler görünce insan çok fena gaza geliyor.
Ben de röportajı okuyup “yapabilirim!” hisleriyle dolarak kendimi yollara vurdum. Adeta bir Bade İşçil kararlılığı ve gaza gelmişliğimin verdiği Kemal Sunal-Postacı Adem hızıyla Moda-Suadiye arasını 1,5 saatte yürüdüm.
Tabii akıllı adam, bir-iki esneme hareketi yapar; bu kasların ertesi gün ne hale geleceğini bilir... 1,5 değil, yarım saat yürür.
Ayrıca Road Runner mısııııın, Coyote misin arkadaş! Kovalayanın mı var, mesafe rekoru mu kırmaya çalışıyorsun?
Eh, o ham vücuda böyle bir yük binince, haliyle şu anda sana yatay düzlemden sesleniyorum sevgili hamlamış Habitus okuru. Parmağımın ucu bile ağrıyor, o kadarını söyleyeyim.
Biz böyleyiz işte...
Bahar ayları geldiğinde hep aynı hikâye. “Allaaaah, kış kiloları” diye feveran edip bir anda kendimize aşırı yükleniriz. Sonra o “bahar hevesi”mizi uzayın bilinmeyen derinliklerine doğru göndeririz...
İstediğiniz kadar Mesut Yar’ınki gibi “başarı hikâyesi” okuyun, istediğiniz kadar gazlara gelin, süreklilik, kararlılık ve sabır yoksa, ancak sinirlerinizi zayıf-
latırsınız.
Bu iş hızlı olmaz
Zayıflama ilaçları meselesini bu aralar her gün yazasım var. Çünkü adım gibi biliyorum, her sene olduğu gibi bu sene de uzun vadede kilo kaybetme sabrını gösteremeyenler mayıs sonunda o ilaçlara sarılacak.
“Yüzde yüz doğal” yalanına kanacak, sözüm ona “doğal” ilaçtı, kahveydi, çaydı, içinde Dünya Sağlık Örgütü’nün yasakladığı tüm obezite ilaçlarını, kimyasal iştah bastırıcıları barındıran maddeleri haberi olmadan hayatına sokacak.
Yine kötü haberler okuyacağız, yine birilerinin başına tatsız işler gelecek.
Hep diyorum, şu birileri nisan başında kadınların yardımına koşsa, en az 6 ay-1 sene kendine bağlayan spor merkezi üyeliği ısrarından vazgeçse, bir aylık-iki aylık seçenek de sunsa diye...
Böyle bir “toplu hareket” olsa kadınlar bu kadar kandırmacaya yönelmezdi. Ama yok, illa sizi bağlayacaklar...
İlk defa “Sizi 20 sene kuruluşumuza bağlayacak ve cüzdanınızı emecek bir programımız var” hissiyatı yaratmayan bir programla karşılaştım, aha buraya da yazıyorum: M-Onep ve Mayadrom Sports Center bir araya gelmiş, diyetisyen kontrolü, spor ve birtakım yardımcı uygulamalar olan iki aylık bir zayıflama programı yapmış.
1 Nisan’da başlıyormuş. “Söz dinlerseniz 8 haftada 8 kilo verirsiniz” diyor. Başınıza da, bir nöbetçi vermedikleri kalıyor.
Ha, yok ben çok otokontrollü bir insanım, ne yiyeceğimi, ne hareket yapacağımı biliyorum diyorsanız da buyurun, ben onu bilmem.
Ama her ne yapacaksanız ertelemeyin, üşenmeyin, başladıktan sonra biraz sabır gösterin.
Bunu yapmayıp iki ay sonra, yaz geldiğinde “Ay bu hap, şurup, çay, kahve zayıflatıyormuş, çok da doğalmış, içsem mi?” dediğinizi duyarsam sizi 46 numara baba terliğiyle pataklarım, açık konuşuyorum.
Elizabeth Taylor da kim?
Bu hafta Hürriyet Cumartesi’de Nuran Çakmakçı Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sami Gülgöz ile bir röportaj yaptı.
Gülgöz, 13 yıldır liselilerin bilgi düzeyini ölçüyor ve röportajda da, 10 yıllık süreç içindeki korkutucu ölçüdeki cahilleşmeden bahsediyor.
Sahi ya, bu röportajdan bir gün önce, cuma gecesi “Beyaz Show”daki “Elizabeth Taylor’u bile bilmeyen üniversite öğrencileri” gerçeğini izleyip ekran başında
saç-baş yolmadık mı?
Yeni nesil hangi ara dünyayla bağını bu kadar kopardı merak ediyorum.
Gazete okumazlar, genel kültür seviyeleri yerlerde sürünür, özel zevkleri, hobileri pek gelişmemiştir, (arkadaş-sevgili ile chat, Facebook’ta gezinti, diziler ve “Abi bu video çok komik izlesene ahıahı” muhabbeti hariç.) Şov programlarına katılmış popçuların şarkılarını noktasına-virgülüne, o bir türlü ayıramadıkları de-da’larına kadar ezbere bilirler ama...
Pek sevgili genç kardeşlerim, siz ne için yaşıyor, ne için okuyor, tam olarak ne yapıyorsunuz, bize bir söyleyiverseniz ya!
Paylaş