Paylaş
Eğer meseleyi kendi kendimize halledemiyorsak nedense doktor yerine güzellik merkezleri daha cazip gelir.
Üç krem sürdürüp Euro’ları bayıldıktan sonra rahatlarız. Fakat atladığımız konu şu ki; cilt problemlerine cilt doktorundan başkası çözüm değildir.
Tabii cilt doktoruna gittiğiniz zaman da dikkatli olmanız gerekir. Zira size “çıplak gözle” bakarak teşhis koyan bir cilt doktorunuz varsa, kendisine mikroskobun takribi 400 sene önce keşfedildiğini hatırlatmanızı rica ediyorum.
Çünkü kimi doktorlar ciltte ne var ne yok, hangi mikroorganizmalar yaşıyor, ne hastalıklar gelişiyor, ışık ve büyüteç yardımıyla, bazen de çıplak gözle bakıp, inceleyip, genel belirtileri gözlemleyip ilaç yazıyor ve hastalarının yıllarca yanlış ve faydasız ilaçlar kullanmalarına, sonuçsuz tedavi süreçlerine sebep oluyorlar.
Bakınız sivilce problemine sahip bir arkadaşım, tavsiye üzerine gittiği bir doktorda yüzünden ilk defa kazıntı alındığını söyledi.
Düşünebiliyor musunuz, 25 yaşındaki bir insan, senelerdir sivilce problemi çekiyor ama o çok meşhur hastanelerin o çok meşhur doktorlarının bir tanesi bile yüzünden bir parça alıp mikroskobun altında incelemeyi akıl edemiyor!
“Bakarak” ilaç yazdıkları için de bir türlü problemi çözülemiyor! Tahmin edeceğiniz üzere sivilce sorununun kaynağı, bugüne kadar hiçbir doktorun bul(a)madığı problemler çıktı.
Tabii günümüzde 30-45 dakika ile sınırlı “şipşak” muayeneler ancak “şöyle bir bakmaya” müsaade ediyor olmalı.
Peki birçok kişinin sahip olduğu ve kimi cilt doktorlarının yine “bakarak” genellikle seboreik dermatit teşhisi koyduğu cilt kızarıklıkları ve kurumaların, saç diplerindeki kepeklenmenin aslında demodex folliculorum isimli kıl köklerinde yaşayan bir parazitten kaynaklandığını, bu parazitin sadece yanak yanağa öpüşmekle bile geçebildiğini biliyor musunuz?
Peki bu parazitin varlığının ileri vakalarda rozase hastalığıyla, saç dökülmesiyle, büyük sivilce problemleriyle ve hatta kanserle ilişkilendirildiğini biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz muhtemelen. İşte, yüzünüzde kızarıklık ve kuruma oluyorsa, saç derisinde pullanma sorununuz varsa (bilhassa mevsim dönüşlerinde), markete gidip kepek şampuanı almadan, internette kendi derdinize çare aramadan, güzellik merkezlerinin kapısını aşındırmadan önce mutlaka doktorunuza gidin ve cildinizden kazıntı alarak incelemesini isteyin.
Çıplak gözle cildinizi şöyle bir yoklayıp, genel belirtileri değerlendirip teşhis koyan cilt doktorlarının yazdığı ilaçları boşu boşuna kullanıyor olabilirsiniz!
Öpüşmek istemiyorum!
Şimdi tabii insan böyle bilgilere vakıf olunca hayattan soğuyor. Düşünsenize, “Merhaba canım” öpüşmesinin, sokaktan gelince el yıkamamanın ucu tehlikeli hastalıklara kadar varabiliyor!
Bu bilgiler ışığında mesela ben herkesi sürekli muç muç öpmek istemiyorum arkadaşım. Uzaktan uzağa merhaba demek istiyorum. Ama sonra ne oluyor? Ben soğuk ve tuhaf bir insana dönüşüyorum onların gözünde. O içten ‘merhaba’nın sıcaklığını vermek için böyle bir ten teması, bir kucaklama, olmadı candan bir el sıkmak şart bizde.
Yeni anne olacak kimi kadınların hamilelik esnasında ultra hijyen manyağı olmalarını da çok iyi anlıyorum. Hani kapı kollarını peçetelerle tutarlar, oturdukları yerlere örtüler sererler...
Aslına bakarsanız bunların hiçbiri hijyen manyaklığı değil. İşin normali!
Düşünsenize, siz havaalanındaki koltuklarda rahat rahat oturuyorsunuz mesela ama sizden önce oraya adamın biri, çıplak ayaklarını altına toplamış, oturmuş oluyor. Ondan sonra siz oraya gidip, onun çıplak ayağıyla bastığı yere çıplak bacağınızla oturunca, onun sahip olduğu -mesela- mantar, hop, size geçiveriyor.
İstediğiniz kadar temizliğinize dikkat edin, öpüştükçe ve kalabalık yaşanan yerlerde bulundukça (buna çalıştığınız ofis dahil), başınız dertten kurtulmuyor.
Konu şu: “Hijyen manyağı deli” görünmeden kalabalık ortamlarda hijyene nasıl dikkat edeceğiz?
Valla düşünüyorum da, varsın deli desinler. Sonrasında ucu kansere kadar gidecek bir deri hastalığı kapmaktansa “hijyen manyağı deli” olurum daha iyi!
Paylaş