Paylaş
Şimdi efendim, normal koşullarda benim sokakta kısa bir şort giyip rahatça geziyor olmam lazımdı, değil mi? Ama gezemiyorum. Neden? Çünkü tacize uğramaktan hoşlanmıyorum. Olay gayet basit.
Elbette kısa etek, kısa elbise giyiyorum ama otomobil kullanırken bacaklarımı (ve kimi zaman kollarımı) arka koltuğumda her daim bulundurduğum “yazlık tacizsavar şal” ile örtüyorum. Sokağa otomobilsiz çıkıyorsam diz boyu şort ve etekten, çok sıcak değilse pantolondan şaşmıyorum.
Cengiz “bırakalım da kadınlar nispeten rahat oldukları yerde diledikleri gibi giyinsinler” diyor ama bu noktada “öyle bir yer yok” demekte bir sakınca görmüyorum. İstanbul’da Cihangir, Nişantaşı, Caddebostan gibi “rahat” semtlerde dahi kısa şortla tacize uğramazsanız, bilin ki şanslı gününüzdesiniz. Şanssız günlerinizde ise şöyle taciz hikayeleri biriktirirsiniz:
Caddebostan sahili hafta sonları pek kalabalık. İğne atsanız yere düşmez. Pek tabii kızlı erkekli herkes şortlu, mayolu, bikinili... Ben bu sahilde sık sık yürür, bisiklete biner, paten kayarım.
Öyle “bikini üstü ve tavşan kız kostümü” ile filan değil, dizime kadar uzanan basketbol şortu ve atletle. Nispeten maskülen ve “tacizsavar” yani.
Evvelki hafta sonu akşamüstü kendimi yine yürüyüşe, patene, bisiklete vurmuşum. Fenerbahçe’den başlıyor, belli bir noktaya kadar gidip geri dönüyorum. Dolayısıyla aynı noktadan birkaç defa geçiyorum. Yol üstündeki banklardan birinde, salyaları akan bir adam oturuyor. Her önünden geçişimde bir laf yiyorum. Duymazlıktan geliyorum.
Üç, beş, altı tur derken baktı benden iş çıkmayacak, plajdaki yerine dönüyor. Hırsla gidip adamın boğazına sarılmak istiyorum. “Dur bakalım ne halt yiyecek plajda” diyor, kendimi göstermeden, sahilin öteki yanından onu izlemeye koyuluyorum...
Size manzarayı anlatayım: Adam meğer plaja karısı ve çocuklarıyla gelmiş. Dedeler ve nineler de mevcut. Ailenin kadın kısmı (adamın karısı dahil), haşemayla denize giriyor, böylece erkeklerin arzu dolu bakışlarından kendilerini koruyorlar.
Bir de adamımıza bakalım: Kısacık şortuyla, yaz mevsimi ona güzel. Hiçbir kaygısı yok. Ön takımlar meydanda. Örtünmesi gereken kişi o değil. Ne örtünecek canım, “ayıp” olan kadında zaten, o da sımsıkı örtünmüş, bir sorun yok...
Oh ne güzel yahu. Kadın ve erkek eşitliği dediğin işte böyle olmalı. Kadın sarıp sarmalanırken adam alet edevatı bol bol havalandırmalı. Canı sıkılınca da ona buna sulanmalı. Hayat sana güzel be koçum!
Şu ikiyüzlülüğe bakar mısınız?
Bir sorunumuz var...
Bu adamlar kendi kadınlarını kat kat örtüp plaja götürüyor ama oradaki şortlu, bikinili kadına tacizlerin kralını yapıyorsa bir sorunumuz var demektir.
Etek, elbise giyene sokakta çıplak ve ahlaksız muamelesi yapan “mutaassıp” adam otomobil sürerken kadın koluna bile salyasını akıtıyorsa bir sorunumuz var demektir.
Evet, belki Cihangir’de, Nişantaşı’nda ve birtakım belli yerlerde rahat giyinirseniz daha az taciz edilebilirsiniz. Dediğim gibi, bir garantisi yok. O şortla şöyle bir İstanbul turu yapın bakalım, akşama sağ
kalıyor musunuz?..
Baksanıza, Caddebostan plajında, yani herkesin nispeten “cıbıl” olduğu bir yerde dahi başıma bu geliyorsa... Evet, şortu Ege sahillerine bırakmak gerekiyor galiba.
O yüzden -belki anlatım şekli kendini başka türlü yansıtmasına sebep oldu ama- Esin Övet’e katılıyorum. Kısa şortumu tatil beldeleri için saklıyorum. Bu arada, “şehirde kısa şort” meselesi soğumadan, giydiği kot ve bluzun kedi kadın kostümünden bile dar olduğu, sutyen ölçüsünü şak diye bilebileceğiniz ama başlarını eşarplarıyla örtmüş “kapalı” kızlarımızın durumu nedir? Bir vakit bunu tartışalım olur mu?
Paylaş