Arabada cep telefonunu unutun!

Cep telefonlarının artık vücudumuzun bir uzantısı olduğu gerçeğine bir itirazın olmaz herhalde sevgili teknoloji bağımlısı Habitus okuru.

Haberin Devamı

Kendimize hep soruyoruz ya “Biz vaktinde ne yaparmışız cepsiz, nasıl yaşarmışız” diye, bir de doğduğundan itibaren hayatında bu kavram olan yeni nesli düşünün.
Hatta size şöyle söyleyeyim, zaman o kadar çabuk geçti ki, cep telefonsuz zamanları hiç hatırlamayan çocuklar büyüdü, kocaman adam oldu.
Evet, pek seviyoruz telefonumuzu ancak işin bir de tatsız yüzü var.
Geçen haftalarda Oprah Winfrey çok, çok önemli bir konuya el attı, cep telefonunun bir ölüm makinesine nasıl dönüştüğünü canlı örneklerle izleyicilerine anlattı. Bu programla birlikte “No phone zone” (cep telefonsuz alan) isimli bir kampanya başlattı. Halen web sitesi aracılığıyla Amerikan halkını araçlarında cep telefonu kullanmamaları konusunda seferber ediyor.
Gösterdiği örnekler iç parçalayıcı, sms atarken ağaca toslamış bir genç, telefonda konuşurken kırmızıyı görmeden geçtiği için bir faciaya yol açan bir adam, sms atarken 9 yaşındaki bir çocuğu ezmiş bir kadın... Bu örnekleri görmek insanın hakikaten canını acıtıyor çünkü hani deriz ya “boku bokuna ölüm” diye, cep telefonu yüzünden hayatını kaybetmenin daha iyi bir tanımı olamaz...
Bakınız, şimdi sizi şaşırtacak birtakım bilgiler vereceğim: Araba kullanırken sms göndermeye çalışmak 4 kadeh içki içip trafiğe çıkmakla eşdeğer tehlike yaratıyor. Telefonla konuşurken ya da mesaj atarken araç kullananların kaza yapma ihtimali 4 kat artıyor.
Bu mesele yeni nesil telefonların çıkmasıyla daha da tehlikeli biri boyuta ulaştı tabii. Facebook, Twitter, MSN Messenger ve diğer uygulamalara bakacağım diye kaza yapmak da gayet mümkün. Değer mi değmez mi bir düşünün isterseniz.
Bu arada, doğru diye bilinen büyük bir yanlışı da düzeltmek lazım... Kulaklıkla konuşmak da kanunlara aykırı. Direksiyon başında telefonla kuracağın ilişkinin her türlüsü yasak kardeş!
Diyorum ki, biz de Oprah’yı dinlesek ve araçlarımıza bindiğimizde cep telefonlarımızı kapatsak...
Bizim memlekette henüz “cep telefonu kazaları” konusunda istatistiki bir veriye rastlamadım ancak Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı’nın verilerine göre (aralık verilerine ulaşamadım) 2009’un ilk 11 ayında toplam 38.846 kazadan  37.809’u sürücü hatasından meydana gelmiş. Buradan düzgün araba kullanmakla ilgili herhangi bir fikrimizin olmadığı sonucunu çıkarabiliriz herhalde...

Haberin Devamı

Bu arabada ölmek istemeyen bir insan var

Haberin Devamı

Bizde trafik teröristi bol, “cep telefonuyla konuşmayın, sms atmayın”a gelene kadar epey bir yol yürümemiz lazım. Alın, daha geçen günkü hadise, Melis’le Taksim’in araç da geçebilen bir ara sokağında yürümekte iken bir serseri, çekilelim diye aracını üstümüze sürdü. Bu ne şimdi? Böyle bir insanlıktan çıkma hali var mı? Mantık çerçevesinde herhangi bir konuşma yapabilir misiniz böyle bir adamla? Bir de üstüne telefonla konuşma, sms atma diyeceksiniz de... Bunu anlayacak da... Ohoo...
Oprah’nın programında “Annem, araba kullanırken sms yazan biri tarafından öldürüldü” diye bir çıkartma bastırıp arabasına yapıştıran bir kadının hikayesini dinledim. Süper fikir değil mi? Hani “Bu arabada bebek var” çıkartmaları gibi aynen. Hoş, onların da bir işe yaradığı yok ya... Benim aracımda da o çıkartmalardan var ama henüz bana trafikte kibar davranan bir sürücüye rastlamadım...
Düşünüyorum da, bazen kornayla derdimizi anlatamadığımız magandalara çeşitli mesajlar vermek için farklı çıkartmalar tasarlayıp arabamıza yapıştırsak...
Mesela “Demek sinyal vermiyorsun. Peki, sağa döneceğini telepatiyle mi anlamamı bekliyorsun?”
Ya da 200 km/s ile arkanızdan gelerek size uzunlarını yakıp sağa çekilmenizi ima eden adama “Kalkışa hazırlanan uçak mısın arkadaş?” ya da “Bu arabada ölmek istemeyen bir insan var” gibi mesajlar yollasak nefis olurdu... Bazen de şeytan diyor ki bırak çıkartmayı mıkartmayı bir megafon al, trafikte terör estirenlere avazın çıktığı kadar bağır... Biz trafikte ne zaman adam oluruz dersiniz? Ya da şöyle sormalı: Olur muyuz acaba?

Pet shop meselesi

Haberin Devamı

Geçen cumartesi size “Köpek almak istiyorsanız pet shop’tan değil, barınaktan alın” demiştim.
Bu bir hafta içinde birçok barınaktan mail geldi. Ayda ortalama 600 hayvanla ıstanbul’un en büyük toplama ve kısırlaştırma merkezi olan ıBB Hasdal Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’nin çileli iki gönüllüsünden biri olan Özün Kanbay “Köpekleri alıp alıp atıyorlar, pet shop nasıl bir fantazidir, her sokak arasında bakkal dükkanı gibi açılıyor...
Böylesine bilinçsiz, değil hayvan, insan kıymeti bilmeyen ülkeye bu hayvanlar ceza olarak getiriliyor sanki” diyor. Haklı...
Dediğim gibi, eğer köpek alacaksanız bu merkeze gidin. (Telefonu 0212 360 34 19) şu anda zalim insanlar tarafından sokağa bırakılmış ve yuva bekleyen yüzlerce köpek var. Üstelik bunların arasında pet shop’a çuvalla para ödenerek alınan safkan Alman Kurdu, Golden Retriever, Rottweiler, Sharpei, Chow Chow, Napolitan Mastiff gibi türler bulunuyor... Kanbay diyor ki, “Barınak hayvanları travmalı olur diye bir hurafe var nedense. Alakası yok. Travması varsa yani insan tarafından hırpalanmışsa da 1 ayda sevgiyle atlatır, hemen yeni ortamına alışır. Barınak hayvanı daha duygusal, daha bağlı olur.”
Bu arada, merkeze onca kırıklı hayvan gelmesine rağmen ıstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bir röntgen cihazı aldıramıyorlarmış... Üzücü.

Yazarın Tüm Yazıları