Paylaş
Bir diğer gruba ise, iki seçenek veriliyor. “İsterseniz 15 dakika boyunca düşüncelerinizle baş başa kalabilirsiniz veya size biraz elektrik verelim, şöyle bir güzel çarpılın” deniyor.
Deneklerin çoğu, “Bu kadar uzun bir süre boyunca” (15 dakika?!) hiçbir şey yapmadan oturmayı ve kendi düşünceleriyle baş başa kalmayı tahammül edilemez buluyor.
Neyi seçiyorlar dersiniz? “Boş 15 dakika bulmuşum, ooh, şöyle kıvrılayım da şekerleme yapayım” mı diyorlar dersiniz?
Hayır efendim! Acı çekmeye bayılan, ortada bir acı yoksa da kendine acı yaratmayı pek iyi bilen insanoğlu, burada da bu büyük becerisini konuşturuyor.
Kalabalıktaki erkeklerin 2/3’ü, kadınların ise üçte biri oturup kendileriyle baş başa kalmayı veya hiçbir şey yapmadan sakince oturmayı değil, elektrik çarpmasını tercih ediyor!
Şaşırtıcı değil aslında. Elektrik çarpmasını “akıllı telefon aracılığıyla kendini gereksiz enformasyona boğmak” ile değiştirirseniz, çağımızın “akıllı telefon insanı”nın, bunu her gün düzenli olarak yaptığını göreceksiniz.
Sakince kendi kendimize kalmak; işlerini, düşüncelerimizi, yapacaklarımızı sıraya dizeceğimiz anları bile timeline’da aşağıya doğru “akarak” harcıyoruz. Haberler, kullanışlı/kullanışsız bilgiler, fotoğraf, snap, video, gündeme dair yararlı/yararsız analizler, yazılar, videolar, yine yazılar, Instagram, fotoğraflar, şakalar, gerçekler, videolar, Twitter, Facebook, yüzler, haberler, fikirler, düşünceler... Üstelik önümüze düşenler, kendi tercihlerimize göre seçtiğimiz içerikler değil.
Takip edilen profil, eğer bir haber/bilgi platformu değilse, sosyal medyada kişilerin tercihlerine, fikirlerine, onların gözünden filtre edilmiş bir dünyaya kesintisiz olarak maruz bırakıyorsunuz kendinizi.
Telefonunuzdaki farklı uygulamalardaki zaman çizginizi başparmağınızla, aşağı doğru kaydırdığınızda, yukarıda saydıklarım, farklı sıralamalarla ama kesintisiz olarak sizi “bombalıyor”.
Elinizden bıraktığınızda, zihnen yorgun hissediyorsunuz fakat önünüzdeki akışın hiçbir ayrıntısının aklınızda kalmadığını görüyorsunuz...
Yaratıcılık gücünü kazanacağınız, dinleneceğiniz, hayal kuracağınız zamanda kendinizi enformasyon bombardımanına maruz bırakıyor, dinlenebilme, düşünebilme, gördüklerinizi özümseyebilmekten mahrum kalıyorsunuz.
Dikkat edin: Duygusal olarak hiçbir bilgi ile bağ kuramadığınız için, akışta aklınızda kalan pek olmaz.
Bir oturuşta 30 farklı profilden 30 farklı paylaşıma baktıysanız, belki ikisi yer edebilmiştir aklınızda. Geriye kalanlar, yani “okumasam da olur/hay okumaz olaydım/neden bu saçmalıklarla vakit geçiriyorum” dediğiniz 28 paylaşım ise kendi kendinize kalma, dinlenme, düşünme alanınızı çalmıştır...
Gerçek perhiz zamanı!
Sosyal medya perhizi’nden aslında çok erken tarihlerde bahsetmeye başladık.
Henüz trollerin tadımızı kaçırmadığı, yalan haberlerin bir çırpıda milyonlarca kişiyi etkilediği, sosyal medya araçlarının güvenlik tehdidi olmadığı birkaç sene öncesinde de konuşuyorduk bunları.
Henüz internetin ve sosyal medyanın düşünme, yaşama, kendimizi ifade etme biçimlerimizi değiştirmediği zamanlarda...
Şimdi o yıllara baktığımızda bu ihtiyaç ve talebimizin ne kadar naif olduğunu görüyoruz.
Düşünemediğinizi, üretemediğinizi, yorgun hissettiğinizi, ümitsiz bir ruh hali içinde saplanıp kaldığınızı düşünüyorsanız, gün içinde kendinize “internetsiz” alanlar yaratmayı deneyin. Korkmayın, bir şey kaçırmayacaksınız. Kaçırsanız da zaten illa yakalayacaksınız, bunu da biliyorsunuz. “Elektroşok”tan kaçış yok!
Gönüllü olarak kendinize sürekli elektrik akımı vermek yerine, biraz yavaşlamayı, düşünmeyi, elinizdeki bilgiyi hazmetmeyi deneyin...
Karanlık havaları değiştirmek için güzel bir başlangıç olmaz mı?
Hani çevremiz, yaşayışımız, hayatı algılayış şeklimiz ancak biz değişmeye başladığımızda değişiyor ya...
Paylaş