Paylaş
İçtiler, gezdiler ve kameralara “rahat” görüntüler sergilediler ya hani.
Kimimiz görüntülere burun kıvırarak baktı, “Kadına böyle haller yakışmıyor” dedi.
Bir başkasının içine düştüğü çaresiz ve kötü durumdan zevk alanlar, kendilerine mutluluk çıkaranlar vardır ya, onlar da pek neşelendi.
Kimi de “ne var bunda, eğlenmiş, içmişler, kime ne” tarafından yaklaştı. Sonuç: Bu görüntüler bir süre daha gündemimizi işgal edecek. (eh, malum MEME var olayda, aksi mümkün mü?)
Peki bir kadının pervasız görünmesi, “hafif” görüntüler sergilemesi, Esra Dermancıoğlu için konuşacak olursak, 40’ından sonra “sosyal yaşam hareketliliği” normal mi?
Sosyal yaşamı hareketlenmiş ve belirli bir yaşı geçmiş kadınlardan bahsederken yüzümüze Bruce Willis’imsi bir kaykılmış gülümseme mi oturtmalıyız? Küçümsemeli miyiz? Kadın içince, “usturupsuz” görüntüler sergileyince “azmış vallaha” mı demeliyiz?
Şu görüntüler için söylenecek bir şey var aslında: Keşke “meme” konusunda biraz dikkatli olsalarmış, malum, kameralar böyle anları kaçırmaz.
Eminim böyle görünmek istemezlerdi, dolayısıyla her ikisine de “pervasız kadınlar” muamelesi yapmak, adaletsizlik olur.
Mağduriyeti eleştirme zemini olarak kullanmaya gerek yok. “40’tan sonra azma” konusuna gelince: Aynısını bir erkek yapsa haber niteliği taşır mı? Mesela “kadının memesinin açılması”na denk olarak erkeğin benzer görüntüler sergilediğini düşünelim. Adama “ay ne usturupsuz” der miyiz? Demeyiz.
Eğer erkeğin yanında bir kadın varsa kadının kendisi “usturupsuz” olur ancak. Hayatı, ahlak anlayışımızı kadın üzerinden tanımlıyoruz ya, “belirli bir yaştan sonra olmayacak işler” söz konusuysa bu ancak kadına ait olabilir.
Zira erkek için bir limit yoktur, o özgürdür, her yaşta azabilir, coşabilir, eğlenebilir... “Azgın teke” bile pek neşeli bir ifadedir.
Madem erkek için geçerli ve ciddiye alınan kavramlar değil bunlar, “Kadın, 40’ından sonra, hmm” ancak bir “toplumsal önyargı cümlesi” olabilir!
Açmıyorsun
Hani şu sevgilisini günde 178 kez arayan Hollandalı kadın taciz suçlamasıyla mahkemeye verilmiş ya.
“Telefon adabı”nı konuşmanın zamanıdır işte sevgili cep telefonunu denize atası gelen Habitus okuru.
İşte, en sinirlendiğim kelimeyi açıklıyorum: “Açmıyorsun.”
Yani, hiç öyle bir durum yokken telefona cevap vermemekle suçlanmaktan bahsediyorum.
Size ulaşamamış birinin “seni şunun için aramıştım ama AÇMIYORSUN” diye mesaj göndermesi ve/veya 178 kez üst üste araması kadar sinir bozucu bir şey olabilir mi?
Bir insana “Açmıyorsun?!?!” demek, ona telefonun elinde, arayan numaraya bakıp “ayy şimdi hiç açamıycam” dediğini ya da o telefonları açmamaktan büyük bir zevk aldığını söylemek gibi bir şey aslında.
Tamam da arkadaşım, belki uyuyorum, belki hastayım, duştayım... Belki toplantıdayım, sevişiyorum, belki tuvaletteyim ve işerken telefonla konuşmayı arzu etmiyorum? Belki araba kullanıyorum?
İşte, bu ihtimaller dahilinde, bence birine “Açmıyorsun?!?!” derken üç kez düşünelim sevgili telefon zilini dört kereden fazla çaldırmayan Habitus okuru.
Paylaş