Paylaş
Tören diyorum da, yalan. Herhalde ilk defa bu kadar tantanasız bir doğum günü geçirdim. 20’lerin doğum günü “azmak” iken 30’larda “sakin takılmak” oluyor sanırım. Zamanın gösterdiği bize, şimdilik bu.
Bugün diyorum ki, doğum günüm olmasının da vesilesiyle, 30’dan sonra hayat nasıl bir şey, onu anlatsam...
Hani artık yaşlanmaktan korkuyoruz, geçmişe özlem duyuyoruz, “Ayyy 30’a geldik” stresi yaşıyoruz ya... Bakın size söyleyeyim, o stres sadece 30’a girerken oluyor.
20’lik çıtır Habitus okurlarına şunu söylemek isterim ki, kadın dediğin “büyüdükçe” daha mutlu oluyor...
Neden mi? Çünkü 20’ler savrulma zamanları. Gençsin ama bunun farkında değilsin.
Kariyerinin en başındasın. Bir atın üzerine binmiş son hızla gidiyorsun, düşme ihtimalin yüksek ama yulara sıkı sıkı tutunuyorsun. Düşünce, zor toparlanıyorsun.
Kendini, çoğu zaman yaptığın işle tanımlama hatasına düşüyorsun.
Onu elinden aldıklarında ya da bir biçimde kaybettiğinde yıkılıyorsun.
Kendini “bulmaya” çok daha fazla ihtiyaç duyuyorsun. 20’li yaşlarda başına bir hâl geldi mi kendini kitapçıdaki self-help bölümünün, yani kendi kendine yardım kitaplarının önünde buluveriyorsun. Onun yerine gidip annenle konuşsana be arkadaş...
Kafanı bulandırma!
Aslında mutluluk da galiba asla mükemmel olamayacağını idrak ettiğin anda başlıyor. Ya da “neyi sevmeyeceğini bulduğunda” diyelim.
Evet, 20’li yaşların bir sürü hata yaparak ve nereye ait olmadığını, neyi sevmediğini, neyi yapamayacağını bulmakla geçiyor. Bunları az çok anlayınca, yolunu çizmeye başlıyorsun.
Şimdiki aklım olsa, geçmişteki Melike’yi karşıma oturtup şunları diyebilirdim:
- Annenle daha çok
muhabbet et.
“Anneler her koşulda haklıdır” cümlesi, 30’lardan önce anlaşılmayan “hayat gerçekleri” listesinde herhalde 1 numaraya oturur.
Güneşli bir havada tiril tiril giyinmiş çıkarken arkandan “Üstüne bir şey al, üşürsün” diye seslenir anne.
Sen ise çemkirir de çıkarsın. Dişlerin takırdadığı zaman, o çemkirme anını hatırlarsın...
“Şemsiye al” ısrarlarına kulak asmazsın, donuna kadar ıslanırsın...
Hayatımızda “Anne haklıdır” sözünü doğrulayacak yüzlerce olay varken, niçin bu gerçeği öğrenmek senelerimizi alır, hiç anlamam...
- Her şeye etinden et koparıyorlarmış gibi üzülme, ağlama.
Kalbini çabucak kırdırma. Kimi umursayacağını, kime “heeee” deyip geçeceğini iyi ayarla sevgili gözü yaşlı çıtır Habitus okuru.
Bilmem sevgilin mi ağlatıyor seni, yoksa şu hayatta ne yapacağına karar verememek mi... Diyeceğim o ki, bazı meseleler hakikaten senin o kadar gözyaşı dökmeni hak etmiyor. Ha, sen yine rahatlamak için ağla, o ayrı. Ama yine de doğrunun kazandığını unutma.
Umutsuzluğa kapılırsan da, evrende iyilik ve kötülük dengesinin olması şart. Bence sadece bu gerçeği düşünerek bile kafaca rahat edebilirsin.
- “Başarı” ile ilgili kafan hiç bulanmasın.
Sevgili yeni mezun ve hayata atılmak için hazırda bekleyen heyecanlı Habitus okuru. Müsterih ol, çünkü başarı kazanmak için kimseye sırt dayamaya, çevrendeki insanların kafasına basmaya, “birileri”nin adamı olmaya, “mühim insan” profili çizmeye ve buna oynamaya lüzum yok.
Evet, şu hayatta fırsat eşitliği olmasa da sen çok çalışırsan, zaten yolunu çizersin, kapıları açarsın, başarıya erişirsin. Sadece sabretmeyi bil, ümitsizliğe kapılma.
Şimdi böyle yazdım “Her şeyi çözdüm abicim, olay bitmiştir” gibi oldu ama galiba öğrendiğim en önemli konu, “Her zaman öğrenecek çok şey kalacak. Hiçbir zaman istediğin kadar bilemeyeceksin” oldu.
Evet, bir kadın 30’larında iken 20’lerinden çok daha mutlu oluyor ama yıllar geçtikçe, “hayata yetişememe, ayak uyduramama” hissi artıyor.
Çünkü senden sonra koca bir nesil geliyor. Dünya değişiyor, yaşamın değişiyor. Aslında her şey “yaş ilerledikçe hayatın kötüleşecek, yaşlanacak ve eskiyeceksin” dese de, bunun tam tersi oluyor.
Neden, biliyor musun? Kafanın içinde 10 sene öncekinden daha fazla tilki dolansa da, artık sen o tilkileri rahatlatmayı biliyorsun.
O yüzden eğer yaş almaktan hâlâ korkuyorsan, korkma. Hiç endişelenme, çok rica ediyorum 20’lerini yaşamakta olan Habitus okuru.
Ergen kardeşim, sen de dinle!
30’lar vallahi şahane!
Paylaş