Paylaş
* Televizyonda “Biber gazı orucu bozar mı?” sorusunu tartışan “alim”ler var, çünkü ülke bunu gerektirir.
* “Erkek 4 kadın alabilir, kadın alamaz” diyen insanlar haber olabilir, çünkü dinini bile erkek egemen dünyaya adapte etmiş şark kurnazlarının ekranlardan gevrediği bir coğrafyada yaşamak bunu gerektirir.
* Mayolu, bacaklı reklam afişlerini sansürlemek yadırganacak bir durum değildir, gayet normaldir çünkü muhafazakarlık kelimesi altına gericiliği saklamış bir Ortadoğu ülkesi olmak, bunu gerektirir.
* Bir işi iyi yapıp yapmamak değil, insanlara kendini ne kadar gösterebildiğin daha değerli bulunabilir çünkü “hısım-akraba-bizim bi’tanıdık var o halleder yeae” sistemiyle iş yürüyen Türkiye’de yaşamak, bunu gerektirir.
* Karakterini renklerinden, dokularından, binlerce yıllık tarihinden alan bir şehirde ne varsa yok etmek gerekir çünkü “imzamızı atacağız ve her kamusal alanın bizim elimizden çıktığı belli olacak”çı belediyecilik bunu gerektirir. Bu uğurda ağaç söker, yerine yenilerini bile dikebiliriz. (Şu noktada Göztepe Parkı’nı örnek vermeden geçemeyeceğim. Burada bulunan ağaçlar söküldü, yerine yeniledi dikildi. Neden? Çünkü parka yeniden peyzaj tasarımı yapıldı, bu yeni tasarımda çiçeğin bile yeri belli. “Nizamı bozan” eski ağaçlar söküldü, yerine yeni fideler dikildi ve buna alkış tutmamız beklendi.)
* Galata’nın dibi çay bahçesi yapılabilir çünkü çay içmeyen Türkiye halkı, ölüme terk edilmiş gibidir. Mesela, Moda’daki iskele de çay bahçesidir çünkü çay içmek, halkın şehir içinde seyahat etmesinden daha önemlidir. Hal böyleyken git bir çay koy sevgili derdine derman bulamayan Habitus okuru. Yarın yokmuş gibi çay iç. Sürekli çay iç. İçin kuruyana, ağzın ekşiyene kadar çay iç. Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar çay iç. ÇAY İÇ.
* 100 metrede bir AVM yapmalıyız. Her bulduğumuz boşluğa, her ağaçlık alana, her tren istasyonuna, her yere AVM yapmalıyız çünkü gözü para dönmüş bir 3. Dünya ülkesi olmak bunu gerektirir. Buradan yetkililere sesleniyorum. Tartışmaya bile lüzum yok, Söğütlüçeşme tren istasyonuna da yapın AVM’yi. Kadıköy’de yeterince AVM yok, eksikliğini duyuyoruz gerçekten. Hatta bizim evin bahçesi de AVM’ye çok uygun, böyle boş boş duruyor, adeta “Ben de AVM istiyorum, benim tren istasyonundan eksiğim ne” diyor.
* Özür dilemek değil, birbirine atarlanmak, bağırmak ve haksız olsan da “dik dur eğilme” anlayışıyla en ufak sorunu dahi çözememek makbuldür çünkü hatasını kabul etmeyi yenilgi olarak gören bir bakış açısı, bunu gerektirir.
(Mesela evvelsi gün ellerimde ağır torbalarla bir marketin otoparkında yürümem, ani fren yapan araç ve camını açıp atarlanan aile babası... Ben ağzım açık bakarken, “atar”ı bitince adamın aniden gaza basıp hızla yanımdan uzaklaşması... Anmadan geçemedim.)
Ve son olarak...
Arkeoloji müzesinde sünnet düğünü yapılabilir, çünkü “Gelişmemişin parası olmuş” diye başlayan hikayenin sonunun, böyle olması gerekir.
Paylaş