Paylaş
Adetimdir, tarihte bugün neler olduğuna gazeteciliğe başladığım zamandan beri bakarım.
Bilhassa aylık dergide çalışırken mecburiydi tabii önemli günleri atlamamak açısından.
Artık 17 şubat’ı bir kenara not etmek farz oldu, tarihte dün yaşanan olaylara bakar mısınız, (elbette bunların hepsi farklı senelere ait): Michael Jordan, Paris Hilton, Loreena McKennitt, Denise Richards, Billie Joe Armstrong, IBM şirketinin kurucusu Thomas J. Watson, şeyh şamil ve Moliere doğmuş, Sylvia Plath intihar etmiş, Aysel Gürel, Gazanfer Özcan, Omar Sivori ve Lütfi Kırdar hayata gözlerini yummuş, Windows 2000 işletim sistemi piyasaya sunulmuş, aşar vergisi kaldırılmış, Adnan Menderes’i Londra’ya götüren uçak düşmüş, Kosova Sırbistan’dan ayrılmış, Neşe Erberk Avrupa Güzeli olmuş, satranç şampiyonu Kasparov bilgisayarı yenmiş, PO Genel Müdürlüğü’ne ilk kez bir kadın atanmış, Kızılmaske yayınlanmaya başlamış, Newsweek yayın hayatına başlamış, Türk Gazeteciler Cemiyeti kurulmuş, Atatürk ikinci defa TBMM başkanlığına seçilmiş, Süveyş Kanalı’ndan ilk gemi geçmiş...
17 şubat bitişlerin ve yeni başlangıçların tarihi galiba...
Çok eşlilik meselesi
Pazartesi Sendromu’nun konuğu bu hafta Ferdi Tayfur idi biliyorsunuz.
Pazartesi gününden beri “Ferdi Tayfur ve çok eşliliği” konusunda mailler geliyor.
Elbette büyük bir kısmı onu eleştiriyor ve bu işi bu kadar rahat anlatmasını kınıyor.
Röportajda da bunu hayli vurguladık ancak tekrar belirtmek gerekirse Ferdi Tayfur bu yönüyle övünmüyor.
“Çok eşlilik harika bir olaydır, herkese öneriyorum” demiyor.
Yanlış olduğunu kabul ediyor.
Benim kendisini garipsediğim tek nokta, evliliğini bitirmeden ilişki yaşadığı kadın Necla Nazır gibi tüm Türkiye’nin tanıdığı bir aktrist olunca birlikteliği yanlış görmesi, ancak şöhret olmayan, “halktan” diye tanımladığı, iki yaşındaki küçük oğlu Taha’nın annesi gibi bir kadınla birlikte olmayı “o kadar da” yanlış bulmamasıydı.
Yani kapalı kapılar ardında her şey mübah ama bunu toplumun önünde tanınmış biri ile yapınca yanlış.
Neden? Çünkü herkesin bir fikri oluyor bu tür bir ilişki iki şöhretli insan arasında yaşanınca ve bu herkes tarafından görülünce... ışte burası bana da çarpık geliyor.
Kapalı kapılar ardında ya da değil, kadınlar şöhretli ya da değil, bunların hiçbir önemi yok.
Evliyken, ilişki yaşamanın savunulur bir yanı bulunmuyor elbette.
Ne diyorduk, iki kere iki dört?
Dolayısıyla soranlar için toplu yanıt, evet, bu durumu elbette ben de eleştiriyorum.
Bir düzeltme
Ben de diyordum ki “Melike bu işte bir yanlışlık vaaaar...”
Ben bunu derken basıldı tabii gazete ve düzeltmek için çok geçti. Efendim, salı günü Süt Kardeşler isimli filmi Gulyabani olarak yazdım, lütfen kusuruma bakmayınız.
Kağıt mendile Selpak demek gibi bir şey oldu bu yahu.
Eh, malum, filmi isminden çok içinde barındırdığı öğe ile tanıyoruz ya, gulyabani yazı-yazıvermişim.
Eh, kendi kendime teessüflerimi bildiriyor, siz sevgili okurlarımdan da af diliyorum.
Paylaş