PaylaÅŸ
Bunlar ne sınır ne engel ne dil ne ırk tanıyor.
Çoğu engeli alt ediyor.
Özellikle de aşk; tutkuyla yaşanmakla kalmıyor, aşılmaz nice sorunu yok ediyor, duygular konuşurken.
Ama bir olgu karşısına dikildiğinde…
İşte o zaman eli kolu bağlanıyor, bu kez duygular susuyor, eller, diller konuşurken…
Din!
Devreye girince…
Başka dinden birine aşık olduysanız vay halinize.
Eller, kollar bağlanıyor.
Diller susuyor.
Gönüller kanıyor.
Kalpler acıyor.
Çaresiz bırakıyor.
Kapılar kapatıyor.
Toplumları, insanları yaklaştırması, kalpleri açması gerekirken…
***
İki farklı dinden birbirine aşık olan, önce bunu yani din farklılığını göz ardı ediyor; aşk aleviyle kalpleri yanarken.
Gözler hiçbir şeyi görmüyor.
Ailelere sevginin ne kadar büyük olduğu anlatılmaya çalışılıyor ama nafile.
Ferman dinlemeyen sadece gönül değil aileler, toplumlar ve yasalar.
Olan sevgiye oluyor. Aşk kalplere gömülüyor.
Kutsal olgu kazanıyor genelde.
Ama bu kazanç sözde.
Asıl kazanan; her ne kadar ateşleri içlerinde yansa da, farklı dindeki birbirini seven iki kişinin kalbindeki özde.
De, bunu anlayabilseler…
Toplumlar ve yasalar, engel olmak yerine yüreklerine sorabilseler…
Dini bu işe alet etmeseler…
İşte bu konuyu, yani ‘Aşk mı din mi?’ durumunun insanları bıraktığı çıkmazı, yaşananları; bir film anlatıyor bugünlerde.
‘Yüreğine Sor’
Tuba Büyüküstün, Kenan Ece, Hakan Eratik, Ayla Algan, Selda Özer, Alp Öyken, Hakan Karahan, Civan Canova, YeÅŸim Ceren BozoÄŸlu, AyÅŸe Tunaboylu, Åževval Sam gibi oyuncuların rol aldığı film, bu konuyu iÅŸlemekle kalmıyor, aynı zamanda bu soruyu bizlere ve yüreÄŸimize de sorduruyor. Â
Din mi, aşk mı?
Yusuf Kurçenli’nin yönetmenliğinde çekilen ‘Yüreğine Sor’ filmi; 19. yüzyılın sonunda, Karadeniz'de yaşayan, Müslüman bir kızla Hristiyan bir erkeğin aşkını, yaşanan çıkmazı ve sonucunda da…
***
Osho, ‘Aşık Olmak’ kitabında; “Aşk yegâne dindir, yegâne Tanrı’dır. Yaşanması, anlaşılması gereken yegâne gizemdir. Aşk anlaşıldığında sen tüm ermişleri ve dünyanın tüm mistiklerini anlamış olacaksın. O zor bir şey değildir. O senin kalp atışın ya da nefesin kadar basittir. O sana gelir, o sana toplum tarafından verilmez.’ diyor.
Toplum ya da din tarafından değil kalp ve duygular tarafından verilen…
Bir insanın, hangi konuda olursa olsun, neyi istiyorsa onu seçebilme özgürlüğü gibi.
‘Özgürleştirmiyorsa aşk değildir’ cümlesinden yola çıkarak…
‘Yüreğine Sor’ filmini izledikten sonra; Stendhal’ın 'Beylisme' adını verdiği kendi felsefesine göre, ‘Kırmızı ve Siyah’ eserinde bilindiği gibi; kırmızının devrim düşüncesini, siyahın da din düşüncesini simgelemesi geliyor aklıma.
Ama bu kez kırmızıyı aşk, siyahı da din simgesi olarak düşünüyorum.
E, aşk da bir devrim nasıl olsa, duyguları özgürleştiren…
Aşk, duyguları özgürleştirip uçururken, din kafese ve de çıkmaza koyarsa…
Â
Filmin sonunda aşk mı, din mi yoksa bunlardan başka efsane bir şey mi kazanıyor dersiniz?
Kazananın kim ya da ne olduğunu söylemeyeceğim ama ‘Yüreğinize Sor’un bakalım siz böyle bir durumda kalsanız…
Her şeye rağmen…
Din mi kazanırdı aşk mı?
Ruhunuzun kutsal kitabını; din mi yoksa aşk mı yazardı?
                                                            ÂMELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
Â
Â
Â
PaylaÅŸ