PaylaÅŸ
Yollarda ve kaldırım kenarlarında gördüğünüz sarıdan kahverengiye dönmüş olan yapraklardan, ayrılıklardan, hasretlerden, hüzünlerden başka…
Evet ben de; sararmış yaprakları görünce özlemin, ayrılığın buram buram tüttüğü şarkıları duyduğumda ya da sahilde denizin iyot kokusunun yanı sıra hüznü soluduğumda anlıyorum sonbaharın geldiğini.
Ama bunların yanı sıra tanık olduğum ve olacağım güzel bir hareketlenmeyle de anlıyorum sonbaharın sarı elbisesini bize giydirdiğini.
Umut ve sanat hareketliliÄŸiyle de geliyor sonbahar.
Kulağa hitap eden melodilerin ve gözlere şölen sunan renklerin aşkıyla…
Her şeye inat, kalpleri yenileyen umut duygusuyla…
İnsanın, içinde kendini bulduğu sanatın coşkusuyla…
Konserler, tiyatrolar, sergiler, sinemalar ve diğer alternatifler…
Evet sonbaharın gelişini anlamama neden olan bu güzellikler…
Bizi bize anlatan incelikler…
Ruhumuzu arındıran yenilikler…
İşte buna bir örnek, geçtiğimiz günlerde tanık olduğum…
Çırağan Palace Kempinski’nin biz sanatseverleri düşünerek gerçekleştirdiği klasik müzik konseri atmosferinde…
Mozart, Bach başta olmak üzere bildiğimiz klasik müzik eserlerinin yaratıcısı olan usta bestecilerle Çırağan’da kahve içerek, sonbahara inat, ruhumu yenilediğim…
Mis gibi kokan kahve sonrasında kahvenin tiryakiliğini aratmayan, ardarda çalınan o eserler ki…
Bach’tan Aria, Loure, Sicilliano, Arioso; Mozart’tan Adagio; Faure’dan Pavane, Berceuse; Bizet’ten Entr’acte, Minuet; Elgar’dan Salute D’amour; Dvarok’tan Humoreske; Chopin’den Variation; Schubert’ten Serenade; Monti’den Czardas ve daha niceleri…Â
Arpta Ferda Arıkan, kemanda Ezgi Karasu, flütte de Duygu Kozak’ın notalara can vererek kalbimize ulaştırdığı o melodilerin sihri ki…
Dinlerken kah Schubert’le ‘Serenade’ yaptık sevgiliye kah Mozart’ın Adagio’suyla rüzgarı ve sevgiliyi yanımızda hissettik.
İncelikler bununla da kalmadı.
Konser kulaklarımızda hoş tınılar bırakırken fonda da 19. yüzyıl ressamlarının derinlere götüren resimleri de gözlerimize eşlik etti.
Hem kulağa hem göze hem de ruha durumu oldu yani.
Tıpkı aşk gibi.
Aşkla üretilen, tutkuyla ortaya çıkan bu eserlerin kalbe dokunmaması kaçınılmazdı tabii, gözlerde de anıları dans ettirirken.
Konser çıkışında, tenime değen rüzgarı hissederek yürümeye başladığımda; Adagio’nun klasik müzik terimi olmasının yanı sıra Lara Fabian’ın ‘Adagio’ şarkısı çağrışım yaptı bir anda. ‘Çok uzaklara yürüdüm. Çok büyük savaşlar verdim. Daha fazla açıklayacak şey yok. Biliyorum ki tek baki kalan çalmakta olan bir piyanonun sesidir.’ sözleriydi aklıma gelen.
Ve kulağımda, konserdeki tınıların yanı sıra keman tınısını andıran sevgilinin sözleri…
Şarkı güzelliğindeki sözlerinin ardından, gözlerimde canlanan, mis gibi kokan tiryakilik yaratan kahvenin rengindeki gözleri…
Ve de baki kalan, uzaklarda olsa da, hayali beni çepeçevre sararken, rüzgarda sesini duyarken kalbimin ta içinde hissettiğim onun yüreği, varlığı ve gerçekliği!
Dinlediğim şarkılar, tuttuğum kalem ve yazdığım cümleler ki; onun yüreği!
PaylaÅŸ