PaylaÅŸ
Bir medeniyet yıkmak mıdır önemli olan, kılıç zoruyla almak mıdır yoksa?
Hayattaki duruşunuz – bakışınız olan karakter kılıcınızla yaşamınızı yerle bir etmek midir daha kolay gelen, yoksa o kılıcı gerektiği şekilde kullanıp yaşamınızı fethederek zaferini yaşamak mi?
Son günlerde bir fetih coşkusudur alıp başını gidiyor.
İstanbul’u yeniden keşfetmenin coşkusu…
Ortaçağ’ı kapatıp Yeniçağ’ın başlamasına neden olan, 1451’de ikinci kez tahta çıkışından 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un fethi süresince verilen mücadeleler, Fatih’in fetih hazırlıkları, deha zekası, üstün ileri görüşlülüğü, ustaca alınmış politik kararları, 54 gün süren kuşatma sırasındaki tüm yaşananlar, askeri stratejiler, verilen onbinlerce şehit ve sonunda şehrin alınması…
Hikayenin anlatılışı, görsellerin güzel şekilde aktarılması, kullanılan tekniklerle dikkatleri çeken filmi izlerken; hedef belirlemenin, can yaksa da – yıpratsa da – yorsa da zorluklara göğüs germenin, cesaret ve akılla hareket etmenin ve vazgeçmemenin nasıl da başarıyla taçlandırılmasına da tanık oluyoruz.
Haliyle filmi beğenen de olacaktır beğenmeyen de...
Yapımcılığını Faruk Aksoy, Servet Aksoy ve AyÅŸe Germen’in üstlendiÄŸi, yönetmenliÄŸini Faruk Aksoy’un yaptığı, senaryosunu Atilla Engin’in yazdığı, müziklerde de Benjamin Wallfısch imzasının olduÄŸu, 16.000 figüranın rol aldığı, ondörtbin metrekarelik alana kurulan platoda çekilen ‘Fetih 1453’te; Devrim Evin, Ä°brahim Çelikkol, Dilek Serbest, Cengiz CoÅŸkun, Recep AktuÄŸ, Åžahika Koldemir, Erden Alkan, Naci Adıgüzel, ErdoÄŸan Aydemir, Hüseyin Özay gibi oyuncular sadece rol almakla kalmıyor, o aşılmaz surları ve zamanı aÅŸarak, yazılan tarihe yeniden tanık olmamızı saÄŸlıyorlar.Â
Â
İstanbul surları üzerinde ilk Türk bayrağını dikerken şehit düşen Ulubatlı Hasan’ın verdiği mücadele ve canıyla ödeyerek kazandığı başarı…
Yaşanan onca şey, verilen mücadeleler, tam her şey bitti derken gelen haklı zafer…
Her ne kadar son zamanlarda şiddet görenler çoğunlukta olsa da, kadının hayattaki rolü inkar edilemez. Ki bu, savaşta da…
Şehir ve surlar için verilen mücadele sırasında, din, dil, ırk engellerini aşarak sınır tanımayan bir aşk öyküsüne tanık olmak da savaş ve tarih kadar kalplerimizde iz bırakan…
Film ekibi, oyuncular ve gazetecilerle beraber izlediğimiz salondan çıkarken, filmi hayatın beyaz perdesine yansıttım.
Tarihe uzandığımız film, sonrasında hayatımızın tarihine bakmamız gerektiğini de anımsattı bana.
Varsa yaşamınızda bir hedefiniz, misyonunuz, şanslısınız o yolda ilerlemek ve menzile varmak için her şeyi göze almışsınız demektir.
Ki bu mücadeleniz sırasında sizinle savaşanlar olacaktır.
Unutmamak gerekir ki, savaş herkesle yapılır ama barış onurlu ve kendini bilen insanlarla…
Hedefinize ilerlen yolda bir ara tökezlediniz ya da yerinizde sayıyorsanız işte o zaman silkelenme zamanı.
Çünkü yerinde saymak, ölmek demektir!
Ya siz?
Yerinizde sayanlardan mısınız bu aralar, yoksa elindeki kılıcı gerekli şekilde sallayarak inatla yol alanlardan mı?
Bu soruya vereceğiniz cevap önemli.
Fatih’in ‘Ya ben İstanbul’u alacağım, ya İstanbul beni!’ dediği gibi…
Çünkü vereceğiniz cevaba göre; ya hayat sizi alacak, ya siz hayatı!
Â
PaylaÅŸ