Paylaş
Geçen hafta bu köşeyi okuyamayanlar için kısa bir hatırlatma yaparak başlayalım: Loftlar modern, hip ve metropolitan yaşamın sembolü. Genç ve kendini genç hisseden, kalbi modernizmden yana atan ama orijinal strüktürlere de sahip çıkanlara hitap eden loft yaşamı, az, öz, pratik ama çok yaratıcı bir hayat felsefesine sahip. New York’ta ortaya çıkıyor; dönüm noktası ise Andy Warhol’un Manhattan’ın doğu yakasında 47. Cadde’deki The Factory adını verdiği stüdyosuna taşınması oluyor. Bu tarihten itibaren, popüler kültürün en bohem ve en görkemli dönemi de başladı deniyor.
Belki de on yıl öncesine kadar müteahhit elinden çıkmış plansız binalarda yaşamaya alışkın bir toplumken, bugün, yüksek standartlar, zengin sosyal imkanlar, estetik değerler, teknolojik olanaklar ve sürdürülebilirlik gibi çevresel duyarlılıklar sergileyen konutları tercih eder olduk. Bunların arasında da loft’lar (depo, atölye, ambar, fabrika gibi endüstriyel alandan dönüştürülmüş konutlar) giderek popülerleşmeye başladı. Üretim yapıları olmaları gereği, loftların en önemli özelliği, geniş kullanım alanını ayıran duvarların olmaması ve tavanların yüksek olması. Loft olarak tasarlanan mekânlarda, çoğunlukla yapının var olan özellikleriyle oynanmadan mevcut yapıya entegre edilerek bir dönüşüm yaratılıyor. Bu yeni yaşam biçiminin odak noktasında ise, kişinin değişen hayat beklentileri yer alıyor.
Puslu bir karışım
Endüstrinin geliştiği toplumlarda, bireyler daha yaşanabilir bir hayat için bu gelişime zaman zaman da olsa karşı koyabiliyorlar. Bu direnç insanları daha çok üretmeye ve yaratmaya, sanatı daha çok kullanmaya itiyor. Endüstriyel zanaat da bu direnç hallerinden biri. İnsanlar bu gelişimi kullanarak daha sanatsal, daha yaratıcı ve üretken olabiliyorlar. Loft tarzının ortaya çıkardığı endüstriyel stil, markaların koleksiyonlarına girmeye başladı. Bu stilin renk paleti şafak kızılı, pas ve küf renkleri, gök mavisi, siyah ve metalik efektler.
Sabun fabrikasıymış!
Ressam Elif Kara-dayı’nın fırça darbeleriyle renklenen loft, endüstriyel görüntüsünün altında oldukça karakteristik izler taşıyor. Eskiden Ermeni bir ustanın sabuncu fabrikası olan bu mekânı Karadayı, ilk tuttuğunda, sadece resim yapabileceği bir atölye olarak iç mekân tasarımını gerçekleştirmeye karar vermiş. Ancak genç ressam, mekânın zamanla kendini eve dönüştürdüğünü ve burada yaşamaya başladığını söylüyor. İçinde oluşturulan mini-mutfak, geniş ekranlı tv bölümü ve dış mekândaymışçasına duş almaya imkan veren banyo alanı, tüm mekâna hakim yatak odası ve şömineli oturma odası ile yeşil lüksün yeni loft tanımını yansıtıyor.
Modern-vintage
1920’li yıllarda Colorado, Denver’da kurulan bir un değirmeni fabrikasının ultra modern bir kent yaşam mekânına dönüşümünün hikayesidir bu. Mekan, sahip olduğu geçmişi günümüzün çağdaş bakış açısıyla birleştiriyor. Duvara beş derecelik bir açıyla bağlanan aydınlatma elemanları mekâna dramatik bir ışık yayarken, tuğla duvarların ve ham beton malzemenin varlığıyla mekân ultra modern bir özellik kazanıyor.
Ayşe-Ece Ege’nin loft’u
Dice Kayek’ın yaratıcıları Ayşe ve Ece Ege’nin Levent Loft’taki evlerinin dekorasyonu mimari öğelere uygun olarak yapılmış. Beyazlık, yalınlık ve şeffaflık ağır basıyor. Malzeme olarak beton, ahşap, metal ve cam kullanılmış. Eames, Jacobsen, Mollino, Le Corbusier, Perriand ve Morrison gibi efsane tasarımcıların mobilyaları yaşam alanlarının karakterini belirliyor. Eşya saklayan akıllı duvarlar ve dolaplar, loft’un fonksiyonel bir yaşam sunmasına yardımcı oluyor.
Konsept tasarımı Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından gerçekleştirilen Levent Loft, açık, ferah, bol ışık alan, pratik, dinamik ve özgür bir ev hayatı sunmakta. Yüksek tavanlar, brüt beton doku, açık plan yerleşim, pratik çözümler loft hayatıyla ilgili gerekli ipuçlarını veriyor. Levent Loft’u tercih edenlerden biri de iç mimar Nihan Yardımcı. Yeni ve eskinin cesurca yan yana kullanıldığı, ancak dengeli ve dingin atmosferinden taviz vermeyen bu loftta, mekân boydan boya camla kaplı ve tamamen yansımaya açık olduğundan ışık oyunlarına çok dikkat edilmiş. Fonksiyonellik birinci sırada; ancak estetik olmayan hiçbir eşyaya da yer verilmemiş.
Yeşil loft
Bu Soho loftu, yeşil mimariye yakın bir düzen kurmak için çok ileri gitmeye gerek olmadığını keşfetmeye yönelik bir davet niteliğinde. New York doğumlu mimar Joel Sanders, mimar Andrea Steele ve peyzaj mimarı Balmori Associates işbirliğiyle tasarlanan 300 m2 genişliğindeki mekân, doğayı iç mekâna taşımaya karar verdiğinizde beklenmedik güzellikte bir atmosfer yaratılabileceği fikrini doğruluyor. Loftun içi suyla beslenen pek çok bitki çeşidiyle dolu. Çatı katındaki ahşap terastaki bitki örtüsü iç mekânda da nefes almaya devam ediyor, özel ve açık alan arasında doğal ve yeşil bir ayrım sağlıyor.
Burası bir ajans
Burası, Medina Turgul DDB reklam ajansının 2008 yılında taşındığı Haliç kıyısındaki 3000 m2’lik tarihi Tuzambarı binası... Restorasyon ve iç mimari projesi Erginoğlu&Çalışlar Mimarlık Ofisi tarafından yapılan bina bir reklam ajansına dönüştürülürken, taş duvarlardan oluşan yapının ve 10 metre boyundaki yüksek tavanların yarattığı güçlü doğanın korunmasına önem verilmiş.
Paylaş