Tanrıçanın evi: Lagina

Bu hafta sayfamı Atlas Dergisi’ne emanet ettim. Benim yerime onlar gezdirecek sizi.

Halime Aslan, derginin son sayısında Ay Tanrıçası Hekate’nin evi Lagina’yı anlatıyor. Her yıl eylülde, dolunay gecelerinde doğum günü kutlanan tanrıçayı. Hekate, yeraltının anahtarını elinde tutan gizemli bir kişiliğe sahipti. İki áşığın adına kurulan antik bir kentin yakınındaki Lagina, Muğla Yatağan’a bağlı Turgut beldesinde.

Büyük Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasında, Karia bölgesinde yer alan Lagina, bugün Muğla’nın Yatağan ilçesi, Turgut beldesindeki Kapıtaşı mevkiinde bulunuyor. Yirmi yıl öncesine kadar antik ismine yakın bir biçimde Leyne olarak anılan alanın tarihi İÖ 3. binyıla kadar uzanıyor.

Antikçağ’da insanlar tanrı ve tanrıçaları bazen evlerinin içine kadar alır, onlara evlerinde özel bölümler ayırırdı. Bazen de Muğla-Yatağan’da Lagina’daki kutsal alanında olduğu gibi, "tanrıların evleri" olarak gördükleri tapınaklar inşa ederlerdi. Tapınakta tanrı ya da tanrıçaya ait görkemli bir heykel vardı. Tapınım dışarıda, çoğunlukla bir sunak etrafında gerçekleşirdi.

Tapınak kapısının doğrultusunda yer alan sunakta adaklar adanır, kurbanlar kesilir ve etleri dağıtılırdı. İç organları ve yağları yakılır, yağlı etin dumanı yükseldikçe, törenin en önemli kutsal kısmı yerine getirilmiş olurdu. Çıkan dumana bakılarak kehanette bulunulurdu. Halkın tapınağa girmesine hiç gerek yoktu; çünkü tanrı ya da tanrıça onların sunakta yaptığı töreni kapıdan görmekteydi.

Lagina kutsal alanında kendisi için özel bir tapınak inşa edilen Tanrıça Hekate, Anadolu mitolojisinde önemli bir yer sahipti ve Tanrıça Artemis’e benzerdi. Ancak onun gibi değişik efsaneleri bulunmayan, kişiliği oldukça gizemli bir tanrıçaydı. Diğerlerinden ayrıcalıklı olarak yerde, gökte ve denizlerde önemli yetkilere sahipti. Ölülerin efendisi ve yeraltının evi olan Hades’in anahtarını elinde tuttuğuna inanılırdı. Büyücü yanı da bulunan tanrıça, karabasan, hortlak ve cin gönderebildiği gibi, istediği kişileri bunlardan koruma gücüne de sahipti. Aynı zamanda ay tanrıçası Hekate’ye dolunay gecelerinde çörek, yumurta, balık ve peynir sunulurdu.

Hekate kutsal alanında da Tanrıça için birçok tören düzenlenirdi. Hey yıl, eylül ayının dolunay gecelerinde tanrıçanın doğum günü kutlanır, tapınakta, tanrıça heykelinin bulunduğu bölümde gizli törenler yapılırdı. Hekate kutsal alanında gerçekleşen bu şenliklerin en önemlisi ve en büyüğü İÖ 81 yılından sonra yapılmaya başlanan "Hekatesia-Romaia" şenlikleriydi. Dört yılda bir düzenlenen bu şenliğin başında, elinde anahtar taşıyan bir genç kız, "Kleidophoros" bulunurdu. Bu genç kız, tören alayı eşliğinde anahtarı Stratonikeia antik kentinden Lagina’ya getirirdi. Bu tören hem Tanrıça’nın yeraltı dünyasının anahtarını elinde tuttuğunu, hem de bu dini merkezin Stratonikeia’ya bağlılığını gösteriyordu.

TANRILARIN TOPLANDIĞI TAPINAK

Kutsal alanın kuşkusuz en önemli mekánı, Hekate’nin evi olarak inşa edilen tapınaktı. Alanın ortasındaki tapınak, kuzeybatı güneydoğu anakayası üzerine inşa edilen beş basamaklı bir platform üzerinde yükseliyordu. Uzun cephelerde on bir, kısa kenarlarda sekizer Korint başlıklı sütuna sahipti. Böylece dönemin modasına uyularak sütunlarla tapınak duvarları arasında geniş bir alan oluşturulmuştu. Sütunlar üzerinde yer alan yatay taşıyıcı elemanlarda lotus ve palmet motifleri işlenmişti. Girişteki iki sütun İon üslubu başlıklarıyla diğerlerinden ayrılırken, ortada bulunan çukurda (bodros) sıvı sunular yapılıyordu. Günümüze ulaşmayan Tanrıça heykeli Naos adı verilen kısmında yer alıyor olmalıydı. Nitekim bu özel bölümde rastlanan pişmiş toprak figürün, sikke, fal taşı ve altın takı parçaları da bu görüşü destekliyor.

Sütunların üzerine gelen frizlerde dört ana konu var. Doğuda; baş Tanrı Zeus’un doğumu ve yaşamı işleniyor. Buradaki kadın tasviri Hekate olmalı. Ana tanrıça edasındaki Hekate, doğan çocuklarını yutan Zeus’un babası Kronos’a sunmak üzere bir taş taşır. Batıda; tanrılar ve gigantlar (devler) arasındaki savaşa katılan Hekate elindeki meşaleyi bir silah gibi kullanır. Kuzeydeki firizde, Amazonlar ve Yunanlılar arasındaki barış ve dostluk sahnesi görülür. Hekate dostluğun onuruna yere kutsal içki dökmektedir. Güney’de; Karia’nın tanrılar toplantısı yer alıyor. Tüm tanrılar Lagina’daki Hekatesia şenliklerine gelmiş olmalı ve bu sahnede Hekate, Apollon, Athena ve Aphrodite gibi tanrılarla bir tutuluyor.

STOALARLA ÇEVRİLİ

Tapınağın güneyinde sunuların gerçekleştiği altar bulunuyor. Çevresi tapınakta olduğu gibi korint başlıklı sütunlarla bezeli altarın hemen batısında, İS 4. yüzyıla, Hıristiyanlığın resmi din olarak serbest bırakıldığı döneme ait şapel yer alıyor. Kutsal alanı tamamlayan bir diğer yapı ise halkın dinlenebileceği, yağmur ve güneşten korunabileceği stoa. Bu yapılar meclisin ya da mahkemenin toplandığı, resmi belgelerin saklandığı, rahiplerin, resmi görevlilerin ve tanrıya dua edenlerin kalacak yer gereksinimi de karşılıyordu. Lagina Hekate Kutsal Alanı da üç yönden stoalarla çevriliydi.

Tanrıça Hekate için yapılan en büyük ve birçok mimari parçasıyla ayağa kaldırılabilecek durumdaki tek tapınak olan Lagina Hekate Tapınağı bu yönüyle antik dünyadan günümüze gelen, ortak mirasın önemli parçalarından biri. Lagina arkeolojik olduğu kadar dinler tarihi açısından da eşsiz bir öneme sahip. Bu yaz yolunuz Yatağan civarına düşerse Lagina’ya uğramayı ihmal etmemenizi öneririz.

Lagina kazıları 150 yıldır sürüyor

Batı Anadolu’daki birçok kentteki gibi, Lagina’daki ilk araştırma ve kazılar da 18-19. yüzyıllarda Avrupalı gezginler tarafından yapıldı. Bunlardan en ünlüsü Halikarnassos Mausoleion’unun kalıntılarını British Museum’a götüren C. Newton’du. Bir diğer ünlü isim ise ilk Türk müzecisi Osman Hamdi Bey’di. Osman Hamdi Bey, gün yüzüne çıkarttığı tapınağa ait birçok kabartmalı frizi İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşıdı. Uzun bir aralıktan sonra kazı çalışmalarına 1967-1970 yılları arasında Prof. Dr. Yusuf Boysal tarafından tekrar başlandı. 1993 yılından itibaren çalışmaları Konya Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet A. Tırpan üstlendi.

ATLAS’TA BU AY NELER VAR

Doğanın bilgeliği: Yaşam tek bir hücrede, dişinin döllenmiş yumurtasında başlar. Ama annelik için bu yetmez; doğanın içinden milyonlarca yıl boyunca süzülüp gelen bir bilgi, tavır gerekir. Atlas anneliğin kökenlerini ve hangi canlıda nasıl görüldüğünü inceledi.

Cinistan: Hakikatçi, Binbir Gece Masalları’nın gizli ülkesi Cinistan’daydı. Masalların ilk örneklerinin kaynağı Hindistan’da çöllerde gezindi. Uçan halının, uzağı gören borunun ve sihirli elmanın sırlarını aradı bu macerayı Atlas’ta anlattı.

Tayland’da tırmanış: Tayland’ın Tonsai Koyu’nda muson ikliminin şekillendirdiği görkemli kireçtaşları tırmananların dünyasını farklılaştırıyor. Tırmanışın öyküsü Atlas’ta.

Hayat insanı Trakyalı: Farklı seslere, farklı ezgilere döktüler duygularını; hayatın türküsünü öyle söylediler. Mal mülk sahibi olmaktan ziyade hayatın hakkını vermek için didinip durdular. Onlar Trakyalılar: Samimiyete ve hoşgörüye dayalı; açık, demokrat, barışçıl bir toplumun insanları...
Yazarın Tüm Yazıları