Eskişehir ile Ankara arasında yer alan Sivrihisar İlçesi, gerek eski sokaklarındaki tarihi eserleri, gerek ilginç portreleri, gerekse çevre köylerde sunduğu güzelliklerle sizi şaşırtacak. Baharın her tarafı rengarenk boyadığı bugünlerde, haftasonu için ilginç adresler arayanlara oldukça güzel bir rota.
Çoğu kişi, Nasreddin Hoca’nın Sivrihisar’da doğduğunu bilmez. Bu yüzden Konya’nın Akşehir ve Eskişehir’in Sivrihisar ilçelerinin hısım sayıldığının da çoğu kişi farkında değildir. Demek ki Sivrihisar, Nasreddin Hoca’ya can veren, ilk kucağına alan, kulağına ismini ve kaderini fısıldayan yerdir.
Öyleyse bu hafta Nasreddin Hoca’nın peşine takılıp Sivrihisar’a gitmeli. Ama Hoca’dan öte Sivrihisar’ın başka güzelliklerine, farklı renklerine de hazırlıklı olmak gerek. İlçe merkezini güney hariç üç yandan çeviren, Sivrihisar’a adını veren kayalıklara mesela. Ya da antik Phryg kenti Pessinus üzerine kurulan, her evinde binlerce yıllık taşların kullanıldığı, hayvanların binlerce yıllık lahitlerden su içtiği Ballıhisar Köyü’ne. Bazılarının kurutulsun ve tarıma açılsın diye uğraştığı ama kuşdili de bilen bazı duyarlı insanların da desteğiyle yüzlerce kuş türünün inadına ötüştüğü Balıkdamı Kuş Cenneti de Sivrihisar’da. Zamanında önemli bir uçbeyliği olduğu için özellikle Selçuklulardan kalan camiler ve Sivrihisarlı kadınların düşlerini, acılarını, masallarını anlatan kilimler de...
Bağlı olduğu Eskişehir’e 100, Ankara’ya 135 kilometre uzaklıkta bir Orta Anadolu kenti Sivrihisar. Sanayinin pek gelişmediği, geçimini daha çok verimli tarım topraklarından sağlayan ilçenin merkez nüfusu 11 bin civarında. Belde ve köylerinde ise yaklaşık 22 bin kişi yaşıyor.
Sivrihisar’da Yoğurt Pazarı’nda eski bir evin kapısı, her geleni güzel bir rüyaya sürüklüyor. Kapının üstüne çizilmiş resimde, bakır rengi toprağın içinden gürültüyle bir tren gidiyor. Trenin vagonları kutu kutu; evler gibi. Her birinin pencereleri, perdeleri, kapısı var. Pencerelerinden sarı bir ışık fışkırıyor. Tren kapkaranlık bir tünelin ağzına yaklaşıyor. Bir köprünün üzerinden geçiyor. Altında bir ırmak akıyor çağıl çağıl, mavi mavi. Irmakta bir siyah kuğu süzülüyor, her şeyden azade. Eski evin kapısındaki bu resmin altında bir tarih ve imza: 1940, Sadık Kara.
AHŞAP DİREKLİ CAMİ
Saat sabahın dokuzu. Birazdan saat kulesi saati vurur. Aslında Sivrihisar çoktan uyandı. Terzi Ruhi Usta dükkanını açtı bile. Ağzında iğneler, boynunda mezura bir ceket teyelliyor. Ulu Cami’nin önündeki şadırvanın etrafına satıcılar dizili. Zerzevat satıyorlar. Her köyün ünlü bir ürünü var: Kepen kelemi (lahanası), Koçaş patlıcanı, Okçu fasulyesi, Hortu kabağı ve başka şeyler. Arkalarındaki Ulu Cami, Anadolu Selçuklularının 13. yüzyılda yaptığı, ahşap direkli bir mimarlık şaheseri, ilçenin zengin tarihinin en büyük tanığı.
Hemen ötede ise camisiz bir minare yükseliyor. Nasreddin Hoca şakası sanki... Ama öyle değil. Eskiden Kılıç Mescidi’nin minaresiymiş. Kılıç Mescidi yanınca camisinden yetim kalmış, şimdi kendi kendisinin minaresi. Öylece yükseliyor Yoğurt Pazarı’nın orta yerinde. Sivrihisar’ı seyrediyor. Merak edenlere "Bak yabancı burada eskiden bir mescit vardı; Kılıç Mescidi" diyor, etmeyenlere Nasreddin Hoca şakası.
Bir ses bütün Sivrihisar’a "hayırlı sabahlar" diyor: "Hayırlı sabahlar! Bugün 12 Eylül Pazartesi. Yeni günün başlamasıyla, hepinize sağlık ve mutluluk getirmesini dileriz. Belediye Başkanlığı." Karşıda saat kulesi dokuz kere vuruyor, iki dakika bekliyor, dokuz kere daha vuruyor. Yetmiş küsur yaşındaki saatçi Süleyman Usta arastadaki dükkanında rahat bir nefes alıyor. Süleyman Özenç, elli senedir, her beş günde bir ilçenin saatini kuruyor. Elli senedir her saat başı huzursuzlanıyor. Saat vurunca rahatlıyor. Sivrihisar Ulu Cami’de ve Yeni Cami’de, yaşları yüzyılı aşan saatlerin bakımıyla da o ilgileniyor.
TATAR KÖYLERİ
Sivrihisar’ı ve köylerini dolaşırken, Tatar köylerine uğramamak olmaz. Ortaklar, dört Tatar köyünden biri. Sarının, yeşilin, kırmızının, mavinin laciverdin, lilanın, pembenin, morun, kavuniçinin sarmaladığı bir köy. Bir Tatar düğünü yapılıyor. Renkler el işi kağıtlarından. Makaslar, tutkallar var. Kesiyor, yapıştırıyorlar. Bir horoz maketi renklerle telleniyor ama aslında damat telleniyor. Hem tatlı tatlı alay ediyorlar damatla, hem de "Renklendin, kabardın, erkek oldun" diyorlar. Daha doğrusu gelenek böyle diyor. Gelenek, bu tellenmiş horozun bir tepsiye yerleştirilmesini ve akşam herkesin bu tepsiyi eline alıp oynamasını söylüyor. Tatarlar bu geleneğe "horoz telleme" diyor.
Antik çağdaki adıyla Pessinus, bugünkü adıyla Ballıhisar Köyü ise tarihe ve antik zamanlara merak duyanları ağırlıyor daha çok. Ballıhisar, Sivrihisar ilçe merkezinin hemen yakınında. Köy müzesinde bekçilik yapan 36 yaşındaki Koray Faydacı: "Eskiden 220 hanelik köydü burası. Şimdi 70 hane var. Onların da çoğunda ya tek başına bir ihtiyar yaşıyor ya da ihtiyar karıkocalar." Roma, Bizans döneminden kalma pithoslar (büyük toprak küpler), ölenin yaşını, mesleğini, cinsiyetini söyleyen binlerce yıllık mezar taşları var. Aşağıda yıllar önce akmayı bırakan mitolojik Gallos Nehri’nin yatağı, her iki kıyısından yükselen mermer setlerle kendini belli ediyor.
HUZURLU BİR GEÇMİŞ
Sabah yola çıkıp, köy gezilerini erkenden tamamladıktan sonra ilçe merkezine dönenler için, ikindi vakti gezintileri Yoğurt Pazarı’ndan başlayıp Çağlapaşa Sokağı’nın sonunda, 1881 tarihli Surp Yerortyum Ermeni Kilisesi’ne bakan kulübesinde sona erer. Baki Amca’nın teneke kutularda yetiştirdiği çiçeklerin arasına yerleştirdiği rengarenk kumaşlar, metal plakalar, anahtarlar, çanlar, oyuncak bebekler, parti bayraklarıyla süslediği evi buradadır. "Ben böyleyim" diyor, "nerede güzel, renkli bir şey bulsam getiririm, duramam".
İşte böyle... Sivrihisar hüzünlü bir zamanı yaşıyor. İlçede neredeyse genç kalmamış. Nereye giderseniz sizi her biri birbirinden güzel, birbirinden hoş ihtiyarlar karşılıyor. Eskişehir, Eskişehir değilken bu civarın merkezi olan, Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden Sivrihisar hem insanlarıyla, hem de Ulu Cami, Alemşah Kümbeti, Kılıç Mescidi’nin yalnız minaresi, muhteşem hat ve duvar resimleriyle Haznedar Camii, Kurşunlu Camii, Hoşkadem Camii, Yeni Cami ve Zaimpaşa Konağı ve antik zamanların tanıkları ile gezginleri huzurlu bir geçmişe davet ediyor. Eskişehir ile Ankara’nın arasında yer alan Sivrihisar’a yapacağınız bir hafta sonu gezisi sizi fazlasıyla mutlu edecektir.
NOT: Eğer Sivrihisar’a gitmeye niyetlenirseniz, Atlas Dergisi’nin mayıs sayısında Bülent Kule’nin yazdığı ayrıntılı röportajı okumanızı öneririm.