Paylaş
Bizde ünlüleri ‘Tanrı katına’ oturtma alışkanlığı vardır. Onların insan olduğunu unuturuz. Sanki onlar yemek yemez, uyumaz, tuvalete gitmez, karnı ağrımaz, arkadaşlarıyla şakalaşmaz, kaşınmaz, horlamaz... Yani, insanların alışkanlıkları onlar da yoktur. Bu büyük bir yanılgıdır. Ünlüler de tüm diğer insanlar gibi her türlü eğilime ve alışkanlığa sahiptirler. Örneğin dünyayı besteleriyle büyüleyen besteciler, bizler kadar gırtlaklarına düşkündürler. Hatta bazıları obur sınıfına girecek kadar abur cubur yerler. Bazıları da şeflere parmak ısırtacak kadar mutfak ustasıdırlar. Gülfam Göknar’ın, Okuyanus Yayınevi’nden çıkan ‘Müzik ve Yemek’ adlı kitabı bu konuda örneklerle dolu.
-Gioacchino Rossini’nin, kendisine ‘ünlü besteci’ yerine ‘gurme müzisyen’ denmesini tercih ettiğini bu kitaptan öğrendim. ‘Sevil Berberi’, ‘İtalya’da bir Türk’ gibi operaların bestecisi olan Rossini, yaşamı boyunca üç kez ağladığını söyler. Kendisini ağlatan olayları ise şöyle sıralar: İlk kez operası beğenilmeyip ıslıklandığında, ikinci kez Paganini’yi ilk dinlediğinde, üçüncü kez ise Como Gölü’nde yaptığı bir sandal gezisi sırasında elindeki trüf mantarıyla doldurulmuş hindi suya düştüğünde... Rossini’nin pişirmeyi en çok sevdiği yemek ise ‘Rossini usulü makarna’ ve ‘Rossini usulü et’ olduğunu söyler. Ünlü besteciye göre bu yemekler mutlaka Vezüf Toprağı’ndan yapılmış toprak kaplarda pişirilmelidir.
-İtalyan bestecilerin en ünlüsü olan Giuseppe Verdi ise aynı zamanda titiz bir şarap üreticisiydi. Villasında oldukça büyük bir mutfağı vardı. Burada yemek yapmak için kullandığı odun kuzinesini özel olarak Paris’ten getirtmişti. En öğündüğü yemeği ise ‘Verdi usulü risotto’ydu. Verdi yemek yemek için el yapımı Serv porselen tabaklarını kullanırdı. Kullandığı çatal kaşık takımı ise Christofle markaydı.
-Müzik tarihinin en büyük dehası olan Mozart ise tam çikolata hastasıydı. Günün her saatinde çikolata yerdi. En sevdiği yemekler ise balık çorbası, kızarmış tavuk, tereyağlı patates ve yanında Bavyera usulü lahana bulunan ciğer köftesiydi. Bu köftenin et suyunda haşlanmışını değil de yağda kızartılmışını tercih ederdi.
-Beethoven’ın en sevdiği yemekler, bol peynirli makarna ile içine 12 yumurta kırılmış çorba idi. Etten çok balığı tercih ederdi. Yanında patates ile servis edilen mezgit balığını sık sık yediği söylenir.
-Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kemancısı olarak kabul edilen Paganini, kemanın yanı sıra yemek konusunda da çok iddialıydı. Hatta onun için, “önemli bir gurme” diyenler çoğunluktaydı. Paganini, o dönemde süs bitkisi olarak yetiştirilen domatesin yemeklerde kullanılmasına öncülük ederek gastronomi tarihine önemli bir katkıda bulundu. ‘Paganini usulü ravyoli’ ve ‘Cenova Usulü Lazanya’ en severek yaptığı yemeklerin başında yer alıyordu.
-Ünlü besteci Çaykovski’nin, pahalı zevkleri olduğu söylenir. Gittiği restoranlarda en pahalı yemekleri ısmarlayan bestekarın en sevdiği yemeklerin başında bir Fransız şef tarafından 1812 savaşı anısına yaratılmış olan ‘kulebyaka’ yer alıyordu.
-Frederic Chopin damağı kuvvetli bir müzisyendi. Yoksul çocukluk yıllarından gelme bir alışkanlıkla, içine ekmek doğranmış kemik suyunu içmeyi çok severdi. Gulaş ve içi doldurulmuş tavuk ise en favori yemekleriydi.
Gördüğünüz gibi ‘Tanrı katına’ çıkardığımız ünlü müzisyenlerin kimi obur, kimi gurme, kimi ise usta aşçılara taş çıkartacak kadar usta bir aşçıydı. Yani tıpkı bizim gibi ölümlü insanlardı.
Paylaş