Paylaş
Yazın vazgeçilmez lezzeti dondurmanın yaşam öyküsünü biliyor musunuz? Bu müthiş yiyeceğin hikâyesi bazı kaynaklarda 3000 yıl önceye kadar uzanır ve Büyük İskender’den Romalı General Quintus’a kadar pek çok tarihi şahsiyeti barındırır. Sıcak yaz aylarının kurtarıcısını biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Bence sıcak ramazan günlerinin kurtarıcısı dondurmadır. İnsanı yaşama döndürür, mutlu eder, enerji verir. Dondurma, iftardan sonra çölde vaha gibidir. İlk yalamada tatlı bir serinlik, dilinizin üstünden başlayarak tüm vücudunuza yayılmaya başlar. Lezzetli serinlik, yaz sıcağının tüm zalimliğine karşı tüm kılcal damarlarda soğuk pınarlar gibi akmaya başlar. İkinci yalamada beyin tüm mutluluk hormonlarını cömertçe salgılar. Sonrasında da bütün organlar bu lezzetli bayrama eşlik etmeye başlarlar. Artık günün tüm açlığı, susuzluğu, yorgunluğu unutulup gitmiştir.
Sanmayın ki dondurma, sadece yaz aylarının güzelidir. Ruslar, kar fırtınası altında, bir külah dondurma için saatlerce kuyrukta bekleyebilirler. Eksi 15 derecede, pos bıyıklarından buz parçacıkları sarkarken dondurma yalayanların yüzündeki mutluluğun tarifi olanaksızdır.
Hiç şu soruyu sordunuz mu kendinize: Her mevsimin ve herkesin ortak sevgisini kazanan tatlının mucidi kimdir?
Bazı belgelerde, yaklaşık 3000 yıl önce, Çin’de, karla meyve sularının karıştırılarak tüketildiği belirtilir. Bazı araştırmacılar ise, Büyük İskender’in, Asya seferi sırasında dondurulmuş bal, meyve suyu ve süt karışımını tükettiğini öne sürerler. Hatta daha ileri gidip, Romalı bir general olan Quintus’un, dondurma terkibini oluşturmakla şöhrete kavuştuğunu belirten kaynaklara bile rastlanır.
Medici ailesi işbaşında
Rivayet muhteliftir: Asya gezisinden 1292’de Venedik’e dönen Marco Polo’nun, Uzakdoğu’da öğrendiği donmuş sütten yapılan tatlıları, öncelikle Venedik ve Kuzey İtalya’da tanıttığını ve Avrupa’da yayılmasına da öncülük ettiğini öne sürenler de vardır.
İtalyan soylusu Caterina de Medici’nin aşçılarının, buzlu içeceklerin yapımında daha fazla miktarlarda süt ürünleri kullanarak dondurma sanatını geliştirdikleri yolundaki iddiaların ise gerçek olduğu öne sürülür. Dondurmayı, 1630’da I. Charles’la evlenen Caterina de Medici’nin torunu Henrietta Maria, Gerrard Tissain ve De Mireo isimli aşçılarıyla İngiliz asillerine tanıtır. Aşçı Tissain, dondurma çeşitlerini zenginleştirmeyi aklına koyar.
Bu çalışmalarına karşılık olarak, kral tarafından 500 İngiliz Lirası’yla ödüllendirilir. Daha sonra uyanık Tissain, dondurmanın formülünü Paris’teki Cafe Neopolitian’a satar. Sicilya göçmeni Procopio Coltelli, 1660’ta Paris’te, Comedie Française Tiyatrosu karşısında ilk kafe-dondurma satış yeri olan meşhur ‘Cafe Procope’ u açar. Burada Fransa Kralı XIV. Louis, verdiği bir davetle Fransız asillerinin dondurmayı tanımasını sağlar ve Procopio’yu ödüllendirir.
Kızılderililerde de yaygın
Ondan sonra dondurmanın engellenemez şöhreti yayılmaya başlar. 1676’da yalnız Paris’te 250 civarında dondurmacı külahlara dondurma doldurmaya başlarlar. İngiltere’de ise ilk dondurma satış yeri, 1785’te New Bond Street’te faaliyete geçer. Bu arada, 1700’ün başlarında, dondurma salgını Amerika’ya sıçrar.
Dondurmanın kankası külahları ise ilk kez, 1876 yılında New York’ta, İtalyan asıllı Italo Marchioni üretir.
Türk halkının dondurma ile ne zaman tanıştığına dair de kesin bir bilgi yok. Bazı kaynaklar yaklaşık 100 yıl önce, dondurmanın, ilk kez İstanbul’da yapıldığını, daha sonra da Anadolu’ya yayıldığını öne sürerler. Kesin olan bilgi ise dondurma üretimini gerçekleştiren ilk modern işletmenin, 1957’de işletmeye açılan Atatürk Orman Çiftliği Pastörize Süt ve Mamulleri Fabrikası olduğudur.
Bugün, soğuk veya sıcak tüm ülkelerde, dondurmayı bilmeyen ve sevmeyen yoktur. Bu nedenle, neredeyse ülke sayısı kadar dondurma yapma tekniği gelişmiş. Örneğin, adı ‘Kızılderili Dondurması’ olan ama dondurmayla pek alakası olmayan tatlı bunlardan biridir. Bu dondurma, tatlısu balıklarının ve sığır, rengeyiği, ayı gibi hayvanların etlerinin, yağ ve yabani meyvelerle birlikte çırpılmasıyla yapılır. Bu tatlı yapılırken söylenen şarkılara da ‘Dondurma Şarkıları’ denir.
Eskimoları unutmayalım
Amerika’nın kuzeyindeki Kızılderililer ise dondurmayı, kurutulmuş turnabalığı, Pasifik somonbalığı gibi balıkların etlerinden yaparlar. Balıklar önce haşlanır, sonra sıkıp suyu çıkartılır, bu balık suyunun içine sığır eti ve yağı, ayı yağı ile balık yağını katarlar, köpürünceye kadar çırpıp içine kırmızı orman meyveleri, kuru üzüm, şeker ve bazen de süt katıp karıştırırlar. Sonra bu karışımı huş kabuğundan yapılan kaplarda saklarlar.
Alaska Kızılderilileri ise Pasifik Okyanusunda avladıkları balıkların yağlarını eritir, içine kar koyup elleriyle uzun uzun yoğururlar, daha sonra bunun içine yaban mersini ve şeker ekleyerek dondurma yaparlar.
Eskimo dondurması ise et, fok yağı, sıvı yağ, içyağı, meyve ve karla yapılır. Eskimo dondurması Alaska’da oldukça yaygın yenen bir yemektir.
Onlar yaptıklarına dondurma adını verseler de, bizim damağımıza uygun tatlılar değildir. Biz yine keçi sütünden yapılmış kaymaklı dondurmadan, insanın damağını sarsan karadut dondurmasından, vişnelisinden, kavunlusundan, şeftalilisinden vazgeçmeyelim. İftardan sonra yenecek bir külah dondurmanın da günün tüm sıcağını, susuzluğunu unutturacağını aklınızdan çıkarmayın.
Paylaş