Paylaş
İstanbul’un bar tarihçesine bir göz atmadan önce, Muzaffer Esen’in 1946’da İstanbul Ansiklopedisi’ne yazdıklarına bir göz atalım: “Bar adı altında ilk müessese, 1918 mütarekesinin imzasından ve İstanbul’un İtilaf Devletleri silahlı kuvvetlerinin işgalinden sonra açıldı. İstanbul’un ilk barlarını Rusya’dan kaçıp gelen ve komünist olmayan Rus aydınları ve sanatkarları açtı...”
YAKIN GEÇMİŞİN BARLARI
Bir bara alışan, kolay kolay başka bara gitmez. Bar müdavimleri ilginçtir. Barda hep aynı iskemlede oturmak, aynı yerde ayakta durmak, aynı masa etrafında toplanmak gibi enteresan talepleri vardır. Bar müşterisi profili, üç aşağı beş yukarı birbirine benzer. Akşamüstü 6 gibi bardaki yerlerini alırlar. Asla gecikmezler. İçki içme adabını iyi bilir, yanında meze yemezler. Belki biraz leblebi, belki birkaç buzlu badem, belki de kaşık ayvası... En sevdikleri meze sohbettir. Geceyi fazla uzatmazlar.
Gümüşsuyu’ndan aşağı inerken, Alman Konsolosluğu’na gelmeden önce, barı dillere destan Park Otel vardı. 1950’lerde siyasetçilerin gözde mekanıydı. Örneğin, Adnan Menderes sıklıkla boy gösterirdi. Daha sonraki yıllarda işadamları, Orhan Boran gibi ünlü simalar, Doğan Nadi, Bedii Faik gibi ünlü gazetecilerin de uğrak yeri haline geldi. Park Otel kapandıktan sonra Bebek Otel, bu meşhur barın tezgahını alıp kendi barına koydu. Otel tadilattan geçtikten sonra tarihi bar tezgahı kaldırıldı ve kayıplara karıştı.
Diğer önemli bir bar da, Atlas Pasajı’nın girişindeki Kulis. Daha önce Kervansaray Pavyon’da teşrifatçılık yapan Jorj’un işlettiği barın müşterileri sinemacılar, yönetmenler, tiyatrocular ve sanatçı dostlarıydı. Sinemalarda gala geceleri düzenlenirdi, gala sonrası Kulis’te eğlenilirdi.
SWISS PUB VE BEN
Döneme imza atan barlardan biri de Divan Bar’dır. Elmadağ’daki Divan Oteli’nin içinde yer alan barın en devamlı müşterileri Erol Simavi, Baki Süha ve eşi Afife Edipoğlu, Orhan Boran ve Mücap Ofluoğlu’ydu.
Aynı hizada, Hilton’a doğru giden yolun üstündeki Swiss Pub da, zamanın gözde barlarından biriydi. Bu barın müdavimleri arasında ben de vardım. Swiss Pub’taki bar arkadaşımsa rahmetli Nadir Nadi’ydi. Aynı yılların popüler mekanlarından biri de Papirus’tu. Önce Ses Tiyatrosu’nun üst katında içki sunmaya başlamış, yangından sonra Beyoğlu’nda, Erol Dernek Sokağı’na taşınmıştı.
Sinema sanatçısı, yazar, çizer, gazeteci ve diğer aydınları uzun süre çatısı altında toplayan Papirus’ta, Türkiye’nin sorunları çözülmüş, Türk sineması kurtarılmış, aydın ihanetleri tartışılmıştı. Bu kadar ciddi işin yanı sıra, Papirus’un sinema afişleriyle süslü duvarlarının arasında birçok aşk filizlenmiş, birçok beraberlik de son bulmuştu.
NÖBETÇİ BARLAR
Talimhane’deki Tayga’yı da unutmamak gerekiyor. Rahmetli Orhan Avşar’ın müziğiyle şenlenen bu barda, rahmetli barmen Osman ile yardımcısı Lilian arasındaki aşk, müşterilerin en önemli konusunu oluştururdu. Osman’ın içkinin yanında servis ettiği kuru vişnenin tadına doyum olmazdı.
Bebek’teki Şadırvan Bar da dönemin popüler adreslerindendi. Bebek Camii’nin yan tarafında, denizin üstündeki bu mekan, belki de dünyanın en güzel barlarından biriydi. Şıkır şıkır akan Boğaz, karşıda Kandilli korusu, tekneler, gemiler, martı sesleri...
O devirlerde bir de ‘nöbetçi’ barlar vardı. Buralara daha geç saatlerde gidilirdi. O yılların en gözde nöbetçi barı, Etiler girişindeki Ece’ydi. Kapısında uzun kuyruklar oluşan barda, İstanbul’un tüm ünlü isimlerine rastlamak mümkündü. Bir diğer nöbetçi bar da, Sıraselviler’deki Steak House’dı. Şevket Uğurluer’in piyanosuyla coşan müşteriler, sabahın ilk saatlerine kadar pistten inmezlerdi.
Ve son olarak kapısı hâlâ açık Çiçek Bar... Sahibi, müşteri profili zamanla değişse de, İstanbul’un entelektüel yaşamına önemli katkılar yapmış simgesel barlardan biridir. Bir zamanlar omuz omuza içilen bu bara ünlü ünsüz, sinema, tiyatro sanatçıları, gazeteciler, yazarlar, müzisyenler gelirdi. Bu müşterilerin önemli bir bölümü yaşamını değiştirdi, bir bölümü yaşlandığı için ayağını kesti, bir bölümü de çeşitli nedenlerle bar müşteriliğinden emekli oldu. Şimdi bir avuç eski müşteri, bir köşede, yeni müşterilere karışmadan içkilerini yudumluyorlar. Bildiğim kadarıyla İstanbul barlarının kısa tarihi böyle.
Paylaş