Bayram kaçışları

Uzun bir bayram tatili başladı. Bazıları sıcak diyarlara, bazıları karlı zirvelere kaçtı. Bazıları da kentte kalıp, tembellik hakkını kullanmaya karar verdi. Ben kentte kalanlardanım. Yoğun bir program yaptım. Balık tutup, fotoğraf çekip, sokaklarda yürüyüp, yemek yapıp, kitaplığımı düzeltip tatilin tadını çıkaracağım.

Bir bayram daha geldi. Kim bilir kaçıncı bayram? Aslında sayabilirim ama ne gereği var. Çok bayram geçti işte. İyi, kötü, eğlenceli, hüzünlü... Çocukluk anıları çok uzaklarda kaldı. Hepsi hayal meyal... El öpmeler, paralar, mendiller, şekerler, çikolatalar, atlı karıncalar, lunaparklar, çarpışan otolar, kayık salıncaklar, çivili rulet masalarında masum kumarlar... Herkesin anılarında birer ikişer bulunan kırık dökük bayram görüntüleri hepsi. Bu eğlenceler şimdi yok mu? Yoksa onlar yerli yerinde duruyor da ben mi uzaklaştım onlardan!.. Veya onlar kent merkezlerindeki alanlardan varoşlara mı taşındılar? Kent merkezlerinde bayram yeri kurulacak alanlar kalmadı mı? Hepsi mi gökdelen, site, apartman, işyeri oldu? Kentlileri kim bayramsız bıraktı?

Uzun bir bayram tatili başladı. Aslında böyle tatillerde İstanbul'u terk etmeyi pek sevmem. Yollara düşmüş kalabalıkları gözümde büyütürüm. Deli sürücülerin 'teker koşturduğu' yollardan korkarım. O güzelim tatil günlerinin, tıkanmış yollarda, egzoz kokan trafikte harcanıp gitmesine izin vermem.

Bu yazı, 'Bayramda nereye gidilir?' konulu bir yazı olmayacak. Zaten bunun için vakit oldukça geç. Tatile gitmeye niyetlenenler, programlarını çoktan yaptılar bile. Hem de aylar öncesinden. Kimi kışın denize girmenin hayalini kurdu, kimi karlı zirvelerde yer ayırttı. Böyle olması da doğal. Yoksa ne uçaklarda, ne otobüslerde ne de otellerde yer bulmanın imkanı var.

Tatil önerisi için hem vakit geç hem de zor. Zor çünkü, İstanbul'da oturan birisi olarak önerilerim, daha çok kentin çevresindeki mekanlarla ilgili olacak. Örneğin, 'güneşi gördüğünüzde atlayın arabanıza İznik Gölü'ne gidin. Suyun kıyısındaki bir restorana oturup, bol salatayla ya yayın şiş veya sazan tava yiyin, yanına belki de bir duble rakı' diye öneride bulunsam bu, çevredeki birkaç kentte oturanları ilgilendirir. Uzaklardaki okurlarım haklı olarak, 'bize ne İznik'ten' diyebilirler. Onun için önerilerde bulunmaktan çok, kendi bayram tatilimi anlatmaya çalışacağım.

ÇIRILÇIPLAK AĞAÇLAR

Bu bayram, kışın sonbahara ölümcül darbeler vurduğu bir anda geliverdi. Sonbaharın can çekişmesini izlemek, beni hem hüzünlendirir hem ruhuma dinginlik verir. Onun için eğer yağmursuz bir gün yakalarsam, soluğu Batı Karadeniz'in ormanlık bölgelerinde alacağım -biraz Yedi Göller, biraz Devrek çevresi. Orada sonbaharın son sarılarının, son kırmızılarının doğayı renklendirmek için sarf ettikleri gayreti izleyeceğim. Dallarında bir iki inatçı yaprağın sallandığı ağaçların soyunmasını seyredeceğim. Yağmurun üşüttüğü çırılçıplak ormanların fotoğraflarını çekeceğim. Bulunduğunuz kentin biraz uzağında, mutlak ağaçlık bir alan vardır. Siz de ağaçların soyunmasını seyredebilirsiniz. İşte size bir günlük bir tatil kaçışı.

İstanbul'u bir türlü gezip bitiremiyorum. Kentin büyüme hızına yetişmemin olanağı yok. Her fırsatta bir semti keşfediyorum. Bu tatilde köşe bucak gezmeye niyetim yok. Bir günümü -yetmezse bir gün daha- Mimar Sinan'ın mekanlarına ayırmak niyetindeyim. Sinan'ın romanını -Işıkla Yazılsın Sonsuza Adım- yazan Mehmet Coral'ın peşine takılıp, kubbelerin, duvarların, şadırvanların, minarelerin arasında anlatılacak öyküleri dinleyeceğim. Siz kentinizi ne kadar biliyorsunuz?.. İşte size fırsat. Daracık sokaklarda avarelik yaparak, onu daha yakından tanımak size keyif vermez mi?

BALIK PEŞİNDE

Çaparilerimin takılı olduğu kamış paslandı. En son ne zaman elime aldığımı bile unuttum -belki de geçen bayram. Havanın izin verdiği bir gün Boğaz kıyısında -belki Kuzguncuk, belki Akıntıburnu, belki de Kireçburnu- balık tutmaya kararlıyım. İstavrit garanti de acaba lüferden kaçan sarıkanat takılır mı?.. Küçük bir kova almak lazım. Taburemi de bulmalıyım. Siyah balıkçı berem nerede acaba? Lastik çizmeleri giysem abartmış mı olurum? Ya geçen sefer olduğu gibi elim boş dönersem?.. Şimdiden heyecan bastı. Tatilin iki gününü balığa ayıracağım garanti. Sizin oralarda oltanızı sallayacağınız bir dere, bir ırmak, bir göl yok mu? İşte tatilin en has adresi. Size huzur, sessizlik, ruh dinginliği vaat ediyorum. Haydi rasgele...

Yemek pişirmeyle aranız nasıl?.. Benim iyidir de, koşuşturmaktan mutfağa girmeye fırsat bulamam. Bu tatilde tüm eşe dosta ziyafet çekeceğim. Bayramda kapalı olur korkusuyla malzemeleri şimdiden aldım. Günaydın Kasap'ın sahibi Cüneyt de -et profesörüdür- etleri hazırladı. Eşim aldığım malzemelerle bir ordunun doyacağını iddia ediyor. Birkaç gün mutfaktan çıkmamaya karar verdim. Niyetim geleneksel Türk yemelerinden bazılarını yorumlamak. Bakalım neye benzeyecekler?.. Siz de yemek yapmaktan hoşlanıyorsanız işte bulunmaz bir fırsat. Bu tatilde yemek işini siz üstlenin. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız bile.

Bir de kitapları düzeltme işi var. Bu biraz canımı sıksa da erteleyemem. Bu tatilde hallederim diye eşime söz vermiştim. Dile kolay, dört bine yakın -veya geçkin- kitap. Kitaplıkta yer kalmadı. Masaların, kalorifer dilimlerinin üstü, pencere pervazları, her yer kitap dolu. Neler olacağını biliyorum: Tatilin bir günü eve kapanıp kitapları yerleştirmeye çalışacağım. Elime aldığım her kitabın sayfalarını karıştırıp, ilginç olanlardan bir iki paragraf okuyacağım. Sonra bir tanesi çok hoşuma gidecek. Her şeyi bir kenara bırakıp o kitabı okumaya başlayacağım. Ve tahmin edebileceğiniz gibi kitaplığı bu bayram da toplayamayacağım. Sizin düzeltecek kitaplığınız yok mu? Varsa, siz de düzeltir gibi yaparak, bir gününüzü kitaplarla baş başa geçirebilirsiniz.

DÜŞ YÜRÜYÜŞLERİ

Ben bu tatilde biraz da yürümek niyetindeyim. Yürümek dediysem, kalbimden sorumlu hekim dostum Tuğrul Okay'ın dediği türden tempolu yürüyüş değil. Yıldız Parkı'nda, Emirgan Parkı'nda, Boğaz kıyısında veya yakın bir kırsalda, iki elim arkada, düşüne düşüne yürümek benim kastettiğim. Sorunları düşünerek içinizi karartın demiyorum. Hayal kurmaktan, geleceği düşlemekten bahsediyorum. Arada bir insanın kendisini kandırmasında yarar var. Zaman zaman gerçeklerle düşlerin yer değiştirmesi ruh sağlığı için gerekli. Bayram tatilinin en güneşli gününü bu tür yürümelere ayıracağım. Sizin düşlerle aranız nasıl? Gerçeklerden bir süreliğine kaçmaya gereksinimiz var mı? Varsa işte fırsat. Bir gün iki eliniz arkada uzun uzun yürüyün.

Bayram tatilinde -eğer vakit bulursam- bir bankta oturup bulutlara bakacağım, belki de sinemaya gidip, kendimi bir filmin kahramanının yerine koyacağım. Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var. Hepsini bu tatile sığdırabilecek miyim?

Niyetim bayramda birkaç tane de iyi restoran -meyhane veya lokanta- keşfetmek. Bayramın arkasına sığınarak, birkaç kadeh eşliğinde lezzetli yemekler yemeyi düşlüyorum. Söz içkiden açılmışken, Reşat Ekrem Koçu'dan okuduğum bir bayram adetini sizlere aktarmak isterim:

Cumhuriyetin ilanından önce ramazanda meyhaneler arife günü kapatılıp, bayramın birinci gününün akşamı açılırmış. Bu nedenle akşamcılar o gün katmerli bayram yaparlarmış. Büyük meyhanelerin sahipleri, bayramın birinci günü devamlı müşterilerinin evlerine, 'cennet kaçkını' denecek kadar güzel çıraklarla çeşitli mezeler gönderirlermiş. Bu meze tabaklarında, mevsimine göre midye veya uskumru dolması olurmuş. 'Unutma beni dolması' denilen bu dolmalarla, meyhanenin açılışı hatırlatılırmış.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI

Eskileri karıştırırken bir de, Sultan Üçüncü Mustafa döneminde, bayramda kadınların sokağa çıkmalarının yasaklandığını öğrendim. İstanbul kadısına hitaben yazılı Mart 1766 tarihli fermanda, yasağın gerekçeleri şöyle anlatılıyordu:

'İstanbul kadısı faziletlu efendi,

Bayram günlerinde kadınların sokaklarda, pazarda ve mahalle aralarında dolaşmaları ferman ile yasak olduğundan, mahalle imamlarını şeriat meclisine çağırıp, önümüzdeki ramazan bayramının ilk gününden, bayramın sonuna kadar kadınların sokaklara ve pazarlara çıkmayıp ve mahalle aralarında gezmeyip evlerinde oturmaları hususunu tembih ederiz. Eğer bayram esnasında fermana aykırı harekete cesaret edip, sokak ve mahalleler arasında dolaşanlar olursa, muhakkak hadlerinin bildirileceğini imamlar mahalle ahalisine tehdit yolu ile ifade etsinler.'

Bir kadın dostuma bu yasağı anlattığımda aynen şöyle dedi: 'Keşke bu devirde de dışarı çıkmak yasak olsa da bacaklarımı uzatıp evimde doya doya otursam...' Siz ne dersiniz bilemem!..

Bir gün sonra bayram. Eğer bir yerlere gitmediyseniz önerilerime kulak verip tatilin tadını çıkartın. İster kendinize yasak koyup evde oturmanın keyfine varın, ister balık tutun, ister ormanlarda yürüyüşe çıkın... Ne yaparsanız yapın ama yaşam akünüzün pilini şarj etmeyi ihmal etmeyin. İyi bayramlar diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları