Tatil için plan yapma zamanı geldi. Geçen hafta tatilini ilginç rotalarda keşif yaparak geçirmeye niyetlenenlere çeşitli güzergahlar sunmuştum.
Bu hafta da rota önerilerime devam edeceğim. Bu rota üstünde görülmesi gerekli yerleri, çevreyi ve yiyip içme olanaklarını sizlere anlatmaya çalışacağım. Tabii bu rotadan arada bir sapıp kendi keşiflerinizi de yapabilirsiniz. İyi yolculuklar ve heyecanlı keşifler diliyorum.
İZNİK’TEN BEYPAZARI’NA
Osmanlı’nın izinde
Rotanın başlangıç noktası olarak İznik Gölü’nü seçtim. Eski adı Nikaia olan İzmit, gerek Selçuklular gerek Bizanslılar gerekse Osmanlılar döneminde önemli bir kent olmuştu. Burada görülecek ve gezilecek çok yer olduğu için hızlı davranmak zorundasınız. Çünkü rotamız bir hayli uzun.
Önce ilçenin ortasında, Hıristiyanlık aleminde çok önemli kararların alındığı Ayasofya Kilisesi’ni gezmenizi öneririm. Sonra sırasıyla Hacı Özbek Camii, Süleyman Paşa Medresesi, minaresi çinilerle kaplı olan Yeşil Cami, Nilüfer Hatun İmareti, İznik Müzesi, surların antik kapıları görülebilir.
Sonra direksiyonu Pamukova’ya doğru kırıp, Çerkesli, Mekece, Bayat, Kozan, Bozören köylerini geçip, Adapazarı’nın Geyve ilçesine varacak, buradan Taraklı istikametine doğru sapacaksınız. Kah ovadan kah tepelerden kah kiraz ormanlarından geçip giden düzgün bir yol sizi güzel görüntülerin içinden aşırıp, eski bir Osmanlı kasabası olan Taraklı’ya götürecek. Eski ahşap evlerin arasında dolaşırken, kendinizi zaman tünelinden geriye gitmiş gibi hissedeceksiniz.
Taraklı’dan sonraki durakta Göynük var. "Türbeler Diyarı" olarak da bilinen Göynük, eski bir Osmanlı yerleşim yeri. Fatih’in hocası Akşemseddin’in türbesi burada. Bazıları onarılmış, bazıları yılların insafına bırakılmış olan eski evler Göynük’ün süsleri. İlçenin zirvesinde ise Zafer Kulesi yer alıyor.
İlçede dolaştıktan sonra, biraz ilerideki Sünnet Gölü’nün kıyısında yorgunluk atabilirsiniz.
Sonra Hacımusalar, Çavuşderesi üstünden Mudurnu’ya varacaksınız. Burası da eski bir yerleşim yeri. Çay kıyısına sırlanmış yorgun Mudurnu evleri, size buradaki geçmiş yaşamlar hakkında önemli ipuçları sunacak. Mudurnu’dan sonra Nallıhan’a doğru direksiyon kıracaksınız. Trafiği az, yeşilliği fazla olan bu yol sizi önce Nallıhan’dan geçirecek, sonra Sarıyar Barajı’nın kıyısına getirecek. Eğer mevsiminde oraya giderseniz, buradaki Kuş Cenneti’nde değişik türden kuşları izleme fırsatını bulabilirsiniz.
Nallıhan-Beypazarı arasındaki dağların küf yeşili, bakır kırmızısı renkleri sizi oldukça şaşırtacak. Burada sık sık durup fotoğraf çekeceğinizi biliyorum. Rotanın son durağındaki Beypazarı, yörenin en güzel kasabalarından biri. Eski evlerin çoğu onarılmış. Tarihi çarşıda, unutulmaya yüz tutmuş bir sürü sanatın hálá icra edilmekte olduğunu görüp şaşıracaksınız. İnözü Vadisi’ndeki duvar mağaraları ise size başka ilginç görüntüler sunacak. Beypazarı’nda bol bol fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyin.
YEME-İÇME
İznik Gölü’nün kıyısındaki lokantalarda, gölden veya Sakarya Nehri’nden tutulan sazan tavanın ve yayın şişin tadını kolay kolay unutamayacaksınız. Göynük’te, Sünnet Gölü’nün kıyısındaki tesislerde, keşli cevizli ev eriştesi, süzme yoğurt ve kızılcık tarhanası yemenizi öneririm. Ayrıca tarhana, keş ve erişte almayı da ihmal etmeyin. Mudurnu’nun saray helvasının çok lezzetli olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Eşe dosta hediye emek için bagaja birkaç kutu koymakta yarar var. Beypazarı’nda ise büyük bir ziyafet sizi bekliyor: Akpüskül üzümünün narin yaprağından yapılan sarma, güveç, çiğ börek benzeri Yarımca, Oğmaç çorbası, 80 katlı baklava, höşmerim, perçem... Hepsi birbirinden lezzetli yemekler. Beypazarı’nın simgesi ise galeta benzeri bir yiyecek olan "kuru". Ondan bol bol almayı sakın unutmayın.
BODRUM’DAN DİDİM’E
Hem tarih hem tatil
Bu rota Bodrum’dan başlayıp, yine Bodrum’da sona erecek. İlk olarak Bodrum kalesini gezmenizi öneriyorum. Sonra Milas’a doğru yol alacaksınız. Antik dönemdeki ismi Mylasa olan Milas, Helenistik ve Roma dönemlerinde Karia’nın en önemli iç kentlerinden biriydi. Burada antik dönemden kalma iki tapınak kalıntısını, iyi korunmuş bir Roma kapısını, Gümüşkesen adıyla bilinen muhteşem bir Roma anıtmezarını gezdikten sonra, Bafa Gölü’ne doğru yola devam edeceksiniz. Yoldaki tabelaları dikkatli okumanız gerekiyor. Çünkü biraz sonra önünüze çıkacak olan antik Eurosmos sapağını gösteren tabelayı kaçırabilirsiniz. Burası Karia’nın en önemli kentlerinden biriydi.
Toprak yol sizi doğruca Zeus Tapınağı’nın yanına götürecek. Daha sonra zeytin ağaçlarının arasına gizlenmiş kalıntıları görüp, Bafa Gölü’ne doğru yolculuğa devam edeceksiniz. Göle yaklaşırken Gölyaka, Kapıkırı tabelasından sapıp antik Herakleia kentine varacaksınız. Beşparmak Dağları’nın eteğindeki kalıntılar, özelikle dev yuvarlak taşların görüntüsü sizi şaşırtacak. Ayrıca buradan gölün çok güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Sonra tekrar ana yola çıkıp, gölün güney kıyılarını aşıp dosdoğru Didim’e gideceksiniz. İsterseniz Akköy sapağında Miletos’a doğru bir dönüş yapıp, "Büyük Kentlerin Anası" diye adlandırılan antik kenti gezebilirsiniz. Buradaki muhteşem kalıntılar sizi tarihin çok eskilerine kadar götürecektir.
Sonra tekrar Didim yoluna çıkıp, 22 kilometre süren bir yolculuktan sonra, Didyma antik kentindeki Apollon Tapınağı’nı ve diğer kalıntıları görebilirsiniz. Bundan sonraki yolculuğunuz kıyı kıyı devam edecek. Yol üstündeki köyleri sıralarsam sanırım kaybolmadan gitmenize yardımcı olurum. Didim’den sonra Denizköy, Akbük, Gürçamlar, Taşlı, Zeytinlikuyu ve Kıyıkışlacık. Burada bir süre durup Iasos antik kenti kalıntılarını gezeceksiniz. Sonra tekrar ana yola çıkıp başlangıç noktası Bodrum’a döneceksiniz.
SELÇUK’TAN AKHİSAR’A
Lezzetin peşinde
İzmir’den Selçuk’a gelirken sağ tarafta zirvede gördüğünüz kale Keçi Kalesi’dir. Bizans döneminde yapılmıştır. Selçuk girişinde Tire’ye doğru sapıp, Küçük Menderes Ovası’ndaki yolculuğunuzu başlatabilirsiniz. Ağaçlıklı, yeşil bir yol sizi antik dönemde adı Thyrea olan Tire’ye ulaştıracaktır. Tire, hem Bizans hem de Osmanlı döneminde bölgenin en önemli yerleşim yerlerinden biriydi. Burada gezeceğiniz tarihi yapıları şöyle sıralayabilirim: Yahşi Bey Camii, Ulu Cami, Bedesten, Neşetoğlu Konağı. Ayrıca eski sokakları, unutulmaya yüz tutan sanatların hálá icra edildiği çarşıyı mutlaka gezmek gerekir. Salı ve cuma günleri kurulan pazar yeri de ilginç görüntüler sunar.
Tire’den sonra, Ödemiş’te bir tur atıp, 8 kilometre ötedeki Birgi Köyü’ne ulaşacaksınız. Köyün geçmişi Bizans’a dayanır. Birgi’nin en önemli iki eseri Ulu Cami ile Çakır Ağa Konağı’dır. Ayrıca dere boyuna sıralanmış taş evler de görülmeye değer. Birgi, mutlaka görülmesi gereken köylerden biridir.
Birgi’den sonra, Salihli istikametine doğru Bozdağ tırmanışı başlar. Virajlı yoldan yedi kilometre kadar yol aldıktan sonra, görüntüye giren Gölcük Gölü sizi kendine davet edecektir. Yolu biraz uzatıp göle doğru sapın, pişman olmazsınız.
ALTIN SARDES
Gölü çepeçevre dolaştıktan sonra tekrar Bozdağlar’a dönüp, şaşırtıcı manzaraları aştıktan sonra Salihli’ye doğru ineceksiniz. Burada Lydia’nın başkenti "Altın Sardes" sizi bekliyor. Kent kalıntıları, muhteşem Gymnasion, Artemis Tapınağı, Kybele Tapınağı, Sardes Sinagogu sizi şaşkınlığa uğratacaktır.
Sart kalıntılarını gezdikten sonra, direksiyonu Akhisar istikametine doğru kıracaksınız. Bu yol sizi, adını Lydia krallarına ait tümülüslerden alan "Bin Tepe" adlı bölgeye götürecek. Burada gördüğünüz her yükseltinin bir kral mezarı olduğunu unutmayın. Bunların içinde en büyük olanı, 355 metre çapında ve 73 metre yüksekliğindeki Alyattes’in mezarıdır. Herodotos bu tümülüsü, "Mısır ve Babil’deki anıtlar bir yana, öyle bir anıt varır ki, bilinen bütün öbürlerini aşar" diye tanımlar.
Yol, Marmara Gölü’nün kıyısından, yeşil tarlaların ve kral mezarlarının arasından geçip Akhisar’a ulaşır. Buradan sonra "evli evine köylü köyüne" misali dileyen dilediği istikamete doğru direksiyonunu kırabilir.
YEME-İÇME
Tire’de Kaplan Köyü’ne tırmanıp, Kaplan Restoran’a (Lütfü ve Hürmüz’ün yeri) giderseniz, otlardan yapılmış çok lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. Mönü otlarla kısıtlı değil, keşkek, Tire kebabı da ihmal edilmeyecek tatların arasında. Tireliler kahvaltıda tandır ve tandır suyuyla yapılmış pirinç çorbası yerler. Bu değişik kahvaltıyı denemek isterseniz, sabah çok erkenden çarşının yolunu tutmanız gerekecek. Tire’nin sucuğu, tatlı lor peyniri de oldukça lezzetlidir. Bagajda bunlar için yer açmanız gerekir. Ödemiş’in "Yağlı Kebabı"nın da mutlaka tadına bakmalısınız. Salihli’nin meşe odunu közünde ızgara edilen "Odun Köftesi"nin lezzeti de dillere destandır. Gölmarmara’nın çıkışındaki lokantalarda taze göl balıklarını yemek mümkün. Akhisar’a kadar gelip de köfte yememek olmaz. Ben tercihimi Ramiz’den yana kullanıyorum. Onun köftesinin yanı sıra, salata büfesi de yabana atılacak cinsten değil.