TEMPO Dergisi’nde İstanbul Emniyeti Narkotik Şube Başkomiseri Zafer Ercan ile yapılmış ilginç bir röportaj okudum.
Ercan iyi yetişmiş ve bilgisini bu mücadele için kullanmaya çalışan, bu konularda kitap da yazan önemli bir polis.
Bir tek kişinin bile uyuşturucudan kurtarılmasının öneminin farkında.
Röportajı okurken sorunların çözüm yolları üzerine düşünen polislerimiz olduğu için mutlu olduğumu söylemeliyim.
Ancak bazı sözlerine bir itirazım var.
Ercan söyleşisinde, "Nijerya’dan geleceksin, benim sokaklarımda, benim çocuklarıma eroin satacaksın. Bunu zenci olarak yapacaksın. Ben bunu kabul edemiyorum. Ben o dönemde zenci gördüm mü kilitleniyordum. Ben hálá sokakta bir zenci gördüğümde çok rahatsız oluyorum" diye anlatıyor.
Zafer Ercan, ülkemizdeki uyuşturucu ticaretinde bazı zenci göçmenlerin aldığı önemli role işaret ederken haklı olabilir, ama bunu bütün rengi siyah olanlar için hissediyorsa, buna ırkçılıktan başka bir ad verebilmemiz mümkün değil.
Uyuşturucu sorununun ne kadar büyük olduğunu fark etmiş ve bununla mücadeleye kendisini adamış bir polisin bu yaklaşımı, bence asıl mücadeleye zarar verici sonuçlar yaratır.
Masum insanların da suçlu muamelesi görmesine yol açar.
Ercan, bu duygularını da kontrol edebilmeyi ve insanları renklerine göre ayırmamayı öğrenmeli ki daha başarılı olsun.
İnsanları zehirleyenlerin siyah ya da beyaz olması sonucu değiştirmiyor.
Ayrım, suçlular ile masumlar arasında yapılmalı, renkler arasında değil.
Burası Türkiye burada adalet böyle
AMERİKAN enerji şirketi Enron’un muhasebe kayıtlarıyla oynayarak dolandırıcılık yapan şirket CEO’su Jeffrey Skilling hakkında açılan dava sonuçlandı.
Skilling tam 24 yıl hapis yatacak. Eğer cezaevinde iyi hali görülürse dört yıl, alkol bağımlılığından kurtulabilirse bir yıl cezasından indirilecek. Demek ki dolandırıcı yöneticinin hapis yatacağı süre minimum 19 yıl olacak.
Enron skandalının ortaya çıktığı günlerde bizde de bankacılık skandalı yaşanıyordu.
Demek ki bizdeki yargılamalar da aşağı yukarı aynı tarihte başlamış olmalı.
Yargılaması tamamlanıp cezasını çekmek üzere hapse giren kaç banka dolandırıcısı biliyorsunuz?
Yargılaması yeterince hızlı yapılmadığı için davası zamanaşımından düşmek üzere olanları hatırlıyor musunuz?
Hadi hapse girmeyi bir yana bırakalım, yaşamı değişen kaç banka hortumcusu biliyorsunuz?
Dolandırıcılık ve hortumculuktan suçlanıp, yalısını, özel uçağını, toplumdaki itibarını kaybeden birisini biliyor musunuz?
Skilling, bütün servetini de kaybettiğinden şimdi hapishanede geçimini sağlamak için saati 23 sentten şort dikecek, bunu da hatırlatayım.
Kapitalizmse, herhalde ABD kadar kapitalist değiliz.
Liberallikse, o konuda da ABD’nin eline su dökemeyiz.
Peki, aradaki farkı yaratan nedir o zaman?
Her türlü hırsızlığı ve dolandırıcılığı hayatın normal gelişmelerinden birisi olarak gören bir ülke olmamızı neye borçluyuz?
Amaç Fenerbahçe’yi dövmek
YUKARIDAKİ öyküye bir ek de spor dünyasından yapalım. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a, Futbol Federasyonu’nu "küçük düşürücü" açıklamalarda bulunduğu için 12 ay hak mahrumiyeti cezası verildi.
Yıldırım ayrıca 20 bin YTL para cezası ödeyecek.
Yıldırım’ın bu cezaya neden olan sözleri şöyle: "Bu kadar pisliğe batmış bir ortamın altından bu Federasyon kalkamaz. Çünkü işin içinde onlar var, onların olduğu yerde temizlik olmaz."
Hatırlayacaksınız, futbolcu Gökdeniz Karadeniz,bahis oynamak için maç sonucu ayarlama suçundan aynı ceza kurulu tarafından 15 ay süreyle cezalandırılmış, cezası "iyi halinden" 10 aya indirilmişti.
Daha sonra Tahkim Kurulu bu cezasını 6 aya indirdi.
Diliyorum ki bu ceza Gökdeniz Karadeniz’in aklını başına getirmiş olsun ve iyi bir futbolcu olarak takımına hizmet edebilsin.
Ama şunu da unutmamak gerek: Dünyanın hangi ülkesinde böyle suç işleyen bir futbolcu altı ayla kurtulabilir?
Bırakın altı ay cezayı, bir daha ayağını topa sürebilir mi?
Dikkatinizi iki ceza arasındaki dengesizliğe çekmek istiyorum: Futbola bahis ve maç kurma bulaştırana altı ay, Federasyon’a eleştirilerini ağır bir üslupla dile getirene 1 yıl!
Ortaya çıkıyor ki Federasyon’un derdi Fenerbahçe, Türk futbolunun temiz olması değil!