Paylaş
Bu ayki Tempo dergisinin kapağında bir fotoğraf var.
Üçüncü Boğaz köprüsü için İstanbul’un son kalan ormanının nasıl tıraşlandığını gösteriyor.
Tempo, bir helikopterle İstanbul üzerinde uçmuş ve “yeşile hasta” Başbakan’ın icraatlarının kenti ne hale getirdiğini fotoğraflamış.
Bu, o ormanlar için sonun başlangıcı.
Köprü ve çevre yolları bittiğinde kalan ormanlık alanın da önce ucundan kıyısından temizleneceğini, sonra toptan yok edileceğini göreceğiz.
İkinci köprünün çevre yollarının etrafında ne olduysa, üçüncüsünün çevre yollarının etrafında da aynı şey olacak. Bu kadar uzun bir çevre yolunda kavşakların yapılması kaçınılmaz ve onların yapılması, ormanları tamamen bitirmenin de ilk adımı olacak.
Oysa üçüncü köprü için bütün bilimsel çalışmalar, köprü ve çevre yollarının Boğaz’ın kuzeyinden geçmemesi gerektiğini gösteriyordu.
Bu köprünün yapılma amacı transit trafiğinin kuzeye kaydırılarak, ikinci köprüyü rahatlatmak olarak açıklanıyor ama İstanbul Boğazı karayolu geçişlerindeki ‘transit trafik’ miktarı yüzde 1.5-2 civarındadır. Bu bilgi, Türkiye İstatistik Kurumu ve Karayolları’nın birlikte yaptığı bir çalışma ile belgelendi ve yayınlandı. Orman ve su kaynaklarını katleden kuzey güzergâhı için “transit trafik”, uydurma bir gerekçe.
Köprünün bizzat Başbakan’ın talimatıyla kuzeye yapıldığı biliniyor. Hatta kendisi bir helikopterle uçup yolun geçeceği yerleri de belirledi.
Bu isteğimin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini biliyorum ama şu anda köprü çevre yolu güzergâhındaki arazilerin sahiplerinin bir listesi yayımlanabilse kim bilir, kimlerle karşılaşırız.
Başbakan “Yeşile hastayım” diyor ama tarihe İstanbul’un son yeşil alanlarını, ormanlarını yok eden adam olarak geçecek.
Önemli bir girişim, dikkatten kaçmasın
CEM Vakfı Genel Başkanı İzzettin Doğan’ın bir açıklaması, savaş çığlıkları arasında kaynayıp gitti.
Normal olarak gazetelerin manşetinde yer alması gereken önemli bir haberdi.
Doğan, Fethullah Gülen ile görüşmüş, Alevi–Sünni yakınlaşmasını sağlamak amacıyla içinde cami, cemevi ve aşevinin bulunduğu bir ibadet kompleksi yapılacakmış.
Doğan, inşaat masraflarının da Gülen Cemaati tarafından karşılanacağını söylüyor.
Bu, hükümetin ve Diyanet’in “cemevi” gerçeğini yok saymasına, Sünni bir dini liderin öncülüğünde verilmiş sivil bir yanıttır.
İnanç özgürlüğü konusunda mangalda kül bırakmayanlar, sıra Alevilerin cemevine gelince nedense kulaklarını tıkamayı, yok saymayı tercih ediyorlar.
Oysa bu da toplumuzun önemli bir gerçeği ve tarihsel olarak yıllarca yok sayılan, görmezden gelinen vatandaşlarımızın da nerede ibadet edeceklerine kendilerinin karar verme hakları var.
Konuyu, “bir cemevi inşa etmekten” daha öteye götüren ve anlamlandıran şey ise bunun Sünni Gülen cemaatince yapılacak olması.
Bu, toplumumuzda Sünni–Alevi ayrımını kaşıyarak gerginlikler yaratma fırsatı arayanlara da verilmiş güçlü bir yanıttır.
Paylaş