BAŞBAKANLIK Arşiv Uzmanı Muzaffer Albayrak verdiği bir konferansta, Çanakkale Zaferi’nin "annelerin kurbanlık koçlar gibi başlarına kına yakıp cepheye gönderilen gençler sayesinde" kazanıldığını söyledikten sonra şöyle devam etmiş: "Bugün kaç anne evladının başına kına yakarak cepheye gönderir? Şimdi gençlerin hepsi saçlarına jöle sürüyor. Askere gitmek istemeyen vicdani retçiler çoğalıyor. Bu durumda yeni bir Çanakkale Savaşı kazanılır mı?"
Gazetedeki fotoğrafına baktım, Muzaffer Bey’in özenle taranmış beyaz saçları var.
Demek ki insanın iyi görünmek için saçlarıyla uğraşmasında o kadar zarar da yokmuş diye içimden geçirdim.
Sonra Muzaffer Bey "nerede yaşıyor" diye merak ettim. Bu ülkede PKK terörünün en azgın olduğu günlerde başlayan bir geleneği fark etmemiş olmasına da şaşırdım. Davullu-zurnalı "en büyük asker, bizim asker" uğurlamalarını demek ki hiç duymamış!
"Asker kaçaklarının" ise tarihin her döneminde rastlanabilen bir durum olduğunu da saçlarla uğraşırken atlamış olmalı.
Günümüz gençlerinin bizlerden daha iyi eğitimli ve akıllı olduğunu düşünen bir "orta yaşlı" olarak Muzaffer Bey’e hiç katılmıyorum!
Milletvekillerine cinsellik öğütleri!
TBMM Başkanlığı, Gazi Üniversitesi ile işbirliği yaparak hazırlattığı bir kitapçığı milletvekillerine dağıtmış. Kitap sağlıklı yaşam öğütleri içeriyor.
Bazen TRT 3’te TBMM oturumlarını izliyorum. Milletvekil-lerimizin çoğu "kategorik olarak obez" sayılabilecek kadar şişman. Bu nedenle kitapçığın beslenme ve hareket önerileri içermesi yerinde bir şey olmuş.
Kitapta "ileri yaşta cinsellik" öğütleri de veriliyor.
"İleri yaşlarda cinselliğin sona ermesi gerektiği düşüncesinin yanlışlığı" vurgulanıyor.
Şöyle deniliyor: "Önemli olan yaşlılık döneminin kendine özgü bir cinselliği taşıyabileceğini bilmek ve kabullenmektir. Cinsel doyum, ilişki sıklığından, cinselliğin sevgi ve şefkat, dokunma, birlikte yatma gibi boyutlarının ön plana geçmesine izin vermekle mümkün olabilecektir."
Bunu okuyunca acaba birer kutu Viagra dağıtılsaydı, daha iyi olmaz mıydı diye düşündüm.
İşte asimilasyon budur!
MARMARİS Armutalan Belediyesi 15 Nisan ile 31 Ekim tarihleri arasında inşaatlarda türkü söylenmesini yasaklamış.
Kararın yeni İbrahim Tatlıses’lerin keşfine nasıl bir zarar verebileceğini bugünden kestirmek güç ancak turistlerin rahat etmesi için başka bir çözüm de görünmüyor.
Öte yandan bunun yeni bir tartışma başlatacağını da tahmin ediyorum.
Hatırlayacaksınız, ODTÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Mesut Yeğen, "Baba beni okula gönder" ve "Haydi kızlar okula" gibi kampanyaların "asimilasyonu hızlandırma amacı" taşıdığını keşfetmiş ve bunu Kürt Konferansı’nda da anlatmıştı.
Şimdi bu haberi okuyunca Dr. Yeğen’in nasıl bir açıklama yapacağını tahmin ediyor gibiyim:
"İnşaatlarda amelelerin türkü söylemelerinin yasaklanması, Kürt kültürüne karşı yürütülecek yeni bir asimilasyon kampanyasının işaretidir."
Nazlı Ilıcak’tan açıklama geldi
NAZLI Ilıcak’ın, Sait Halim Paşa Yalısı’nda Kadir Topbaş ile bazı gazetecileri bir araya getiren bir yemek verdiğinden söz etmiş, bunun bir tür basın müşavirliği olduğunu söylemiştim.
Basın ahlakı açısından yemeğin bedelini daveti veren ödediği sürece de bir sorun olmayacağını belirtmiştim.
Nazlı Hanım ekinde bir fatura olan bir açıklama gönderdi ve yemeğin bedelini şahsen karşıladığını belirtti.
Zaten aksini düşünmediğimi yazımda belirtmiştim ama Nazlı Hanım bununla yetinmemiş ve misafirleri kendilerini ev ortamında hissetsinler diye masadaki örtüyü, şamdanları, mumları, çiçekleri evinden getirerek sofrayı bizzat düzenlemiş.
Nazlı Hanım, yemeğin amacının politikacıya hizmet etmek değil, gazeteci dostlarıyla bir araya gelmek olduğunu da vurguluyor.
Açıklama hakkına saygının bir gereği olarak sizlere de aktarıyorum.