BUGÜN piyasaya çıkan Tempo Dergisi’nde ilginç bir karikatür var: Danimarka Başbakanı Rasmussen ve Apo, çıplak durumda bir yatağa uzanmış, Roj TV seyrediyorlar!
Bir ressam titizliğiyle çizilmiş, tablo gibi bir karikatür bu.
Tempo’nun editörleri böyle bir karikatürü yayınlama nedenlerini ‘basın özgürlüğünü test etmek’ olarak açıklıyorlar.
Sonucunu ben de gerçekten merak ediyorum: Bakalım ‘basın özgürlüğü şampiyonu’Danimarka bu karikatürü nasıl karşılayacak?
Bu arada merak ettiğim bir şey daha var: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kopenhag’daki basın toplantısını boykot etmesinden beri Roj TV konusunda ne kadar yol aldığımız?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terörizmle mücadele konusunda aldığı kararlar var. BM’nin internet sitesine girdiğinizde ‘Yedinci Bölüm’ başlığı altında bu kararları görebilirsiniz.
Danimarka, bu kuralları ihlal ettiği için dünyaya afişe ediliyor mu? BM nezdinde bir girişimimiz oldu mu? Yoksa, ‘AB sürecinde aramızı bozmayalım, Danimarka’yı idare edelim, bir iki demeç ve gösteriyle bu sorunu geçiştirelim’ mi deniliyor?
Komutan da
televizyondan öğrenmiş
DÜN gazetelerde en çok ilgimi çeken haberlerden bir tanesi Milliyet’in sürmanşetindeki haberdi. Hava Kuvvetleri KomutanıOrgeneral Faruk Cömert, Fikret Bila’nın ‘cenazenin üzerinden uçan F-16’lar’ ile ilgili sorularını yanıtlamış.
Orgeneral Cömert’in konuya yaptığı ‘naif yaklaşım’ gerçekten hoşuma gitti. Şöyle diyor:
‘Türk semalarında Türk savaş uçaklarının görülmesi insana gurur verir, korku değil.’
Ancak, komutanın sözlerinde yadırgadığım bir husus da var.
Cenaze töreninin televizyondan naklen yayını sırasında uçakların görülmesi üzerine, Org. Cömert durum hakkında bilgilendirilmiş. O da ‘Radara bakarak uçuşa devam etsinler’ talimatıvermiş.
Son derece gergin bir günde, tüm Türkiye o cenazede bir olay çıkmasın diye yüreği ağzında beklerken demek ki kimsenin aklına ‘Normal görev uçuşunu bugün oradan geçirmesek mi’ diye düşünmek gelmemiş.
Bunun normal bir durum olmadığını düşünüyorum. Böyle hassas bir olayda komutan önceden bilgilendirilmiş olsaydı, eminim bugün bu gereksiz F-16 tartışması da olmayacaktı.
Daum, hangi takımı yönetiyor?
FENERBAHÇE Teknik Direktörü Christoph Daum, Milan yenilgisinin ardından şöyle konuştu: ‘Artık hedefimiz UEFA Kupası’na katılmak ama bu futbolla işimiz çok zor.’
Daum’un enteresan bir ruh yapısına sahip olduğunu düşündüm, bu sözlerini televizyon haberlerinde dinleyince.
Sanki bu takımın oynadığı ya da oynayamadığı futboldan o değil de bir başkası sorumluymuş gibi konuşuyor.
‘Tarafsız üçüncü şahıs’ kılığına girip, gazetede spor kritikleri yazan bir yazar edasına bürünüyor.
Fenerbahçe yönetimi, her kötü sonuçtan sonra oyuncularını suçlayan, her galibiyeti de kendi eseri sayan bir teknik direktöre bakalım daha ne kadar tahammül edecek?
Az gittik, uz gittik!
Sun Gazetesi dün New York’da bir bilim adamının yaptığı araştırmanın sonucunu duyurdu. Günümüzdentam iki milyon yıl önce taşlara çizilmiş karikatürler bulunmuş. En çok tekrarlanan figürlerden birisi de ‘yürürken ayağı taşa takılıp düşen adam’ esprisiymiş. Demek ki aradan geçen 2 milyon seneye rağmen değişen bir şey yok. Şöyle medenileştik, böyle icatlar yaptık ama hálá sokakta yürürken düşen birisi görsek, gülmemize engel olamıyoruz. Demek ki 2 milyon yılda ‘bir arpa boyu yol’ ancak gitmişiz!