Paylaş
Fişlemeyi kimin yaptığını henüz bilmiyoruz ama fişler ortalık yerde duruyor.
Fişlerdeki bazı temel bilgi hatalarına bakarsak da fişlemenin devlet organlarınca yapıldığını söyleyebiliriz.
Çünkü geçmiş “vesayet döneminde” de bu arkadaşlar doğru dürüst fiş tutmayı başaramazlardı, yalan yanlış bilgilerle insanlar fişlenirdi! Şimdi aralarına birkaç da imam hatipli aldılar diye zihinlerine ani bir küşayiş gelecek değil sanırım. Neyse, bunu geçelim, bu ayrı bir konu!
CHP’nin Maltepe ilçe örgütünde milletvekillerinin de katıldığı bir toplantıda, sandalyelerden birinin altından da “böcek” çıktı.
Mimarlar Odası’nın toplantı salonunda 50 saat süreyle kayıt yapabilme kapasitesine sahip, 20-30 metre uzaklıktaki bir alıcıya sinyal gönderebilen böcekler ortaya çıktı.
Seçimlerden önce de anamuhalefet partisinin genel başkanı ve diğer muhalefet partisinin yöneticileri kendilerine kurulan böcekli–kameralı bir tuzağa düşürüldüler.
Kim bilir daha başka nerelerde “böcekler, kameralar” var ve kimler, kimleri izliyor.
Telefonların dinlenmesi bahsine hiç girmiyorum, artık bu hepimizin alıştığı sıradan bir vaka oldu. Biz sıradan vatandaşların temel haklarını korumakla görevli yargıçlar ve savcılar, bu konuyu artık hiç umursamadıkları için alıştık bunlara.
Başbakan biliyorsunuz her seferinde böyle manalı konuşmalar yapıyor: “Biz hepsini biliyoruz, kapalı kapılar ardında konuşulanları bilmediğimizi sanmayın vs.”
Daha önceki gün İBB Başkanı Kadir Topbaş ne söylüyordu: “Bize de ulaşan bilgiler var, bize de bir yerden geliyor zaten!”
Belli oluyor ki AKP rejiminin otoriterleşme eğilimine paralel olarak gelişen paranoyası, herkesin her adımını takip etme refleksine yol açmış.
Normal bir demokraside gazetelerin günlerce yazacağı, sorumluların istifa etmek zorunda kalacakları bir skandal yaşanıyor ve Türkiye’de “tık” yok!
Çocuklara kıydınız vicdanınız rahat mı?
BAZI AKP milletvekillerinin, zamanın Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in de haberi olmadan verdikleri bir kanun teklifiyle ilkokula başlama yaşı 72 aydan 60 aya indirilmişti.
60 ayını dolduran çocukların ilkokula başlamaları zorunlu tutulmuştu.
Çocuklarının buna uygun olmadığını bilen velilerin hekim raporu ile sorunu çözme çabalarının bizzat Başbakan tarafından aşağılandığını da hatırlayalım.
Kamuoyundaki tepkiler ve eğitimcilerin uyarıları üzerine okula başlamak için zorunlu yaş 66 aya çekildi, 60–66 aylıklar arasındaki çocukların okula başlamaları velilerinin isteklerine bırakıldı.
Bir yıl önce yeni bir düzenleme yapıldı: Veliler 66–72 aylık çocuğu için “bedenen veya zihnen yeterince gelişmemiş raporu” alırsa kayıt zorunluluğu yoktur.
Ve şimdi bu konuda bir değişiklik daha yapıldı, sağlık raporu konusunda yeni bir esneklik yaratıldı.
Bir önceki uygulamada okula gönderilmeyen 66–72 ay arası tüm çocuklar için istenen zorunlu sağlık raporu, sadece 69, 70, 71 aylık çocuklar için zorunlu tutuldu. 66,
67, 68 aylıklar için velinin dilekçesi yeterli olacak.
Böylece sırf imam hatiplerin orta bölümlerini açmak için milyonlarca çocuğun geleceğiyle oynandığı bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor.
Eski sistemde okula başlama yaşı zaten 72 ay (6 yaş) idi. Yani tüm bu karmaşa, eziyet okula başlama yaşını sadece 3 ay öne çekmek için mi yapıldı?
O zaman yazmıştım: “Dürüst olun, imam hatiplerin orta bölümünü açın ama bunun için küçücük çocukları politik oyunlarınız için harcamayın” demiştim.
Ama yapmadılar ve çocukların gelecekleriyle oynadılar.
Tüm bu süreçte kayıt krizleri yaşandı, sağlık kuruluşları rapor almak isteyenlerle doldu. Küçücük çocuklar doktor doktor gezdirildi, zihnen yeterli-yetersiz saçmalıklarına maruz bırakıldı.
60 aylıkken velisinin onayıyla okula başlayanlar da çile çekti. Söylendiği gibi “ilk 1 yıl oyunlu eğitim” uygulanamadı. 5 öğrenciden 4’ü okumayı sökemedi, dersleri dinleyemedi, daha 1. sınıfta okuldan soğudular.
İlahi adalete inanır mısınız bilmiyorum. Ama eğer böyle bir şey varsa, sırf politik hırslarıyla küçücük çocukların geleceklerini karartanların burnundan fitil fitil geleceğini şimdiden söyleyebilirim.
Himmete muhtaç bir dede
LÜBNAN’da kaçırılan pilotları kurtarmak için MİT de devreye girmiş! Lübnan’a gitmişler ve oradaki yerel istihbarat ve emniyet güçleriyle işbirliğine girmişler.
İlginç bir haber!
Çünkü aynı MİT, Başbakan’ın sıkı talimatına rağmen, kendi ülkesinde KPSS’de kopya çeken çeteyi hâlâ yakalayamadı.
Oysa kopya çekenlerin kimlikleri biliniyor.
Ama MİT elindeki bunca olanağa rağmen, üstelik de bizzat Başbakan’ın emrine rağmen KPSS yanıtlarını çalıp Türkiye’nin değişik yerlerindeki isimlere servis eden örgütü ortaya çıkaramadı.
Şimdi Lübnan gibi at izinin it izine karıştığı bir ülkede bunu nasıl yapacaklar gerçekten merak ettim!
Kapat perdeleri kimse görmesin
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen cemaatinin 11 maddelik açıklaması için şöyle konuştu:
“Ben de gazetelerde okudum. Ona yönelik cevabi pozisyonda olmak istemem. Böyle bir şeyin gazeteler vasıtasıyla olmasını doğru bulmuyorum. Bu şeylerin medya vasıtasıyla yapılması yanlıştır. Başka bir şey söylemiyorum.”
Demek ki, hükümet–cemaat ilişkileri kapalı kapılar ardında konuşulmalı!
Paylaş