Paylaş
Havuz medyasının bildirdiğine göre bunun sebebi, Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı darbeci Sisi için ayrılan yerlerin aynı masada olmasıymış!
Erdoğan, tabii sinirlenmiş, “Eyy Obama, yerimi değiştirmezsen aha ben de bu yemeğine katılmayacağım” diye haber salmış.
Obama, bir dünya lideri karşısında olduğunun farkında olmadığı için “çok da fifi” deyip bu uyarıyı hiç sallamamış, Erdoğan’ın ya da Sisi’nin yerini değiştirmemiş.
Havuz medyası, bu haberi Erdoğan’ın nasıl güçlü bir dünya lideri olduğunun kanıtı olarak sakız etmiş durumda.
Akıllarına soru sormak gelmiyor tabii, bu alışkanlıklarını kaybettiler çünkü.
Acaba, Obama ve ABD yönetimi, Erdoğan ile Sisi’yi aynı masaya koyarak nasıl bir mesaj vermek istedi?
“Birbirinizle tepişmeyi bırakıp anlaşın, size Ortadoğu’da birlikte ihtiyacım var” anlamında mıydı?
ABD Dışişleri, Erdoğan’ın protestosunu haber alınca, neden Erdoğan’ı ya da Sisi’yi bir başka masaya oturtmayı düşünmedi de Erdoğan’a “Katılmazsan katılma” mesajı vermeyi tercih etti?
Bu acaba “Kafanın dikine gidersen, yanlız başına otelde kalıp sandviç yersin” demek miydi?
Yanıtlarını almamız için çok zaman gerekmeyeceğini biliyoruz.
Çünkü bugün böyle konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yarın bambaşka davranabileceği ile ilgili olarak önümüzde o kadar çok örnek var ki!
Kare ya da üçgen önemli olan tutarlılık!
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta Sisi aynı masada oturacak diye yemeğe gitmedi, İstanbul’da da Davosçulara şunu söyledi:
“Ben Tayyip Erdoğan olarak demokrasiye inanıyorsam, antidemokratik yollarla işbaşına gelenlerle aynı kare içinde yer almam.”
Ne güzel değil mi? Ya tutarlılık? Buyurun, buradan yakın!
1– Korgeneral Ömer Hasan Ahmet El Beşir, Sudan Devlet Başkanı!
Kendisi Uluslarası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım suçlamasıyla aranıyor, medeni bir memlekete giderse yakalanıp mahkemeye çıkarılacak.
300 binden fazla sivilin öldürülmesinden ve 2 milyon 700 bin kişinin vatanlarını terk etmesine neden olan etnik temizlikten sorumlu tutuluyor.
Bu dünyadaki tek dostu Recep Tayyip Erdoğan! Birbirlerine bayılıyorlar.
Bu cani diktatör, 1989 yılında demokratik seçimle işbaşına gelen Sadık El Mehdi hükümetini deviren cuntanın bir üyesiydi.
Sonra 1993 yılında, birlikte darbe yaptığı cunta kendini tasfiye etti ve devlet başkanı olan El Beşir insanlık suçlarına imza attı!
2– Orgeneral Pervez Müşerref, Pakistan’ın eski devlet başkanı.
Benazir Butto cinayetinden de sorumlu tutulan bu arkadaş, 1999 yılında bir askeri darbe yaparak, seçim ile işbaşına gelen Navaz Şerif hükümetini devirdi.
İşbaşında olduğu vakit Erdoğan’ın en yakın dostuydu, kızı Esra Erdoğan ile damadı Berat Albayrak’ın nikâh şahidi olacak kadar yakın hem de!
2008’de devlet başkanlığından ayrıldıktan sonra da Erdoğan ile Müşerref’in dostlukları sürdü. Bunu da sakıt Müşerref’in Türkiye gezisi sırasında ikilinin özel olarak buluşup konuşmalarından biliyoruz!
Neymiş? “Recep Tayyip Erdoğan, antidemokratik yollarla işbaşına gelenlerle aynı karede olmaz”mış.
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara!
METİN Demirtaş, aslında babamın ahbabıydı, sonra da benim dostum oldu.
Rahmetli babam ona “Demirci Şair” derdi, Antalya’da bir inşaatta demir işlerini Metin Ağabey yapmıştı, o zaman tanışmışlardı.
Benim de kendimi artık “sosyalist” diye tanımlamaya başladığım ilkgençlik yıllarımdı, babamın demirci arkadaşı Metin, benim şair yoldaşım Metin oldu.
Başlıktaki dize, ona aittir. Bu dizenin iç ritmi bana hep Nâzım’ın “bize şarkılarımızı söyletmiyorlar Robson / inci dişli zenci kardeşim” şiirini çağrıştırır nedense.
Belki de birinin yazıldığı gün ile diğerini ilk okuduğum günün, aynı gün olmasındandır, bilemiyorum.
Ve Metin Ağabey’i kaybettik. Şahane bir kalbi vardı ve o iyi kalp, ona ihanet etti!
Bir hastalık nedeniyle bacağı kesildikten sonra e–posta aracılığıyla haberleşmiştik, keşke kâğıda yazmış olsaydık.
Bu şiiri bacağını kaybettikten sonra yazmıştı:
“Kaleiçi sokakları / Basma perde / Çiçek kokuları / Geçerdim hep / Koltuğumda şiir kitapları
Yine geçiyorum / Koltuğumda / Koltuk değnekleri.”
Arda Uskan gibi Metin Ağabey’in cenazesinde de bulunamadım. Bir dostum daha gitti, eminim ki oralarda bir yerde babamla bir tek atıp yazdıkları şiirleri birbirlerine okuyorlardır.
Okuyucularıma
DİJİTAL teknolojilerin gelişmesinden bu yana medyanın en önemli sorunu, bu dönüşümü yakalayabilmek ve elbette bunu yakalayacağım derken iflas bayrağını da çekmemek.
Bu aslına bakarsanız sadece medyanın değil, bütün demokrasilerin de sorunu. Demokrasinin olmaz ise olmaz unsurlarından birisi serbest seçimler ise, diğer ikisi de güçler ayrılığı ve de kuşkusuz ki özgür medyadır.
Ve özgür medya, esasen gücünü okuyucularından alır. Okuyucular içeriğe para ödemeyi kabul ettikleri için bağımsız gazeteler ayakta kalabildi, eğer dijital dönüşümde bu başarılamaz ise bağımsız medyaya da veda edeceğiz demektir.
Bugünden itibaren Londra’da yeni medya düzeninin nasıl ayakta kalabileceğinin tartışılacağı “Monetising Media” konferansına katılacağım.
Bu nedenle, hafta içinde yazılarımda aksamalar olabilir, şimdiden affınızı istiyorum.
Paylaş