Paylaş
Böyle bir paranın “ucuz” olduğunu algılıyor olabilir. Memleket ahalisinin genel gelir düzeyini düşünecek olursak bu bile “dudak uçuklatacak” bir rakam ama o ısrarla bunun önemsiz bir rakam olduğunu vurguluyor.
O aracın gerçek piyasa değerini biz uydurmadık.
Diyanet İşleri Başkanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Kemal Uludağ’ın bu araç ile ilgili olarak DMO’ya yazdığı yazıda, aracın piyasa fiyatı belirtilmiş.
Yazıda şöyle deniliyor: “Söz konusu alım için yapılan piyasa araştırması neticesinde yaklaşık maliyet KDV dahil 1.006.641,64 TL olarak tespit edilmiştir.”
Rakamı okumak bizim gibi maaş ile geçinenler için zor olabilir diye bir de yazıyla yazayım: Bir milyon altı bin altı yüz kırk bir lira altmış dört kuruş!
Diyanet İşleri Başkanlığı, DMO’ya aracın alımına kadar geçecek süre içinde meydana gelebilecek kur farkını ödeyeceğini de ayrı bir yazı ile taahhüt etmiş.
Bu yazının fotokopisini de yayınlıyorum, belki okuyucularımız da görmek isterler diye!
Belli ki birileri Cumhurbaşkanı’nı yanıltıyor.
Ya da o yanıltılmıyor, gerçek fiyatı biliyor ama vatandaşları yanıltmak istiyor!
“Büyük usta”nın bir otomobilin gerçek piyasa fiyatını bilmiyor olması hiç yakışık almıyor. Hani her şeyi en iyi o bilirdi?
Tabii biliyor ve vatandaşları yanıltmak için kasten fiyatın üçte birini söylüyorsa orası başka!
Alo Fetva!
TELEFONLARINIZDAN 190 numarayı ararsanız, karşınıza Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Alo Fetva” hattı çıkıyor.
Bir konuyla ilgili Sünni İslam’a ait bir yorum arıyorsanız, pratik bir yöntem ve gayet de hızlı çalışıyor, hemen her konuda vatandaşlara fetva veriliyor.
Diyanet İşleri Başkanı, 1 milyon liraya satın aldığı makam aracını “ibreti âlem olsun diye” iade ettiğini açıklamıştı.
Kime “ibreti âlem” olacaktı? Herhalde evine metroyla, otobüsle gidenlere değil!
Muhtemelen böyle pahalı makam araçları kullananlara ibreti âlem olacaktı.
Ama gelin görün ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saray’da kendisine tahsis edilen onlarca makam otomobilinden bir başka Mercedes’i Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis ettiğini açıkladı.
Hatta “devlet havuzundaki” özel uçakları da yurtdışı gezilerinde kullanması talimatını vermesi için Başbakan’ı da uyardı. “Bir dini lider için çok görülmemeli, Papa’dan, Vatikan’dan ne eksiğimiz var” dedi.
Kontörüm bittiği için Alo Fetva hattını arayamıyorum, onun için yazılı olarak soracağım, yazılı yanıt da kabulümdür.
1– Diyanet İşleri Başkanı, kendisine tahsis edilen yeni lüks aracı kullanacak mı?
2– Kullanırsa bu kime ibreti âlem olacak, kullanmazsa kime?
3– Diyanet İşleri Başkanı, bulunduğu makamı bir “dini liderlik makamı” olarak görüyor mu?
4– Sünni İslam’da böyle bir makam var mı?
5– Sünni İslam’ın israf ve devlet malının kullanımıyla ilgili sınırlamaları nelerdir?
Bir polis devleti uygulaması
MHP Uşak Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyesi Seher Kayıhan, önceki gün seçim mitingi için kente gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim otobüsü geçerken “bozkurt işareti” yapınca gözaltına alındı.
Kayıhan, Emniyet’e götürülmüş, ifadesi alınmış ve “sabah Cumhuriyet Savcılığı’na mevcutlu çıkarılmak üzere” bırakılmış.
Kayıhan’ı gözaltına alanlar, Cumhurbaşkanlığı Koruma polisleriymiş.
Bunun nasıl bir “suç” olduğunu anlayamadım.
Gerçi yıllar önce de heavy metalci gençler, Erdoğan otomobiliyle geçerken benzer bir işaret yaptıkları için merkeze çekilmişlerdi ama hukuki bir sonuç doğmamıştı.
Bu hareket, Türkiye’de milyonlarca insanın her gün yaptığı bir hareket.
Bir hakaret ifade etmiyor, bir siyasi aidiyet gösterisi olarak değerlendirilmeli.
İkincisi, polis herhangi bir suç ihbarı ve yargı izni olmadan bir parti binasını nasıl basabiliyor?
Siyasi partiler, Anayasa ve yasalarımıza göre demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları değiller mi?
Siyasi partilerin istedikleri gibi propaganda faaliyetinde bulunmaları serbest değil mi?
Bu işaret, MHP için bir tür propaganda sayılır, ne hakla yasaklıyor, yapanın özürlüğünü kısıtlayabiliyorsunuz?
Anayasa gereği tarafsız olması lazım gelen Cumhurbaşkanı açıkça bir partiyi desteklerken, diğer partilerin faaliyetlerini engellemek ne demek oluyor?
Bu durumda Türkiye için artık bir “polis devletidir” mi diyeceğiz?
Paylaş