Paylaş
Dört yıl önce bir yılbaşı gecesi karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle hayatlarını kaybeden yedi genci hepiniz hatırlıyor musunuz?
Yedi genç insan, hayatlarının belki de en güzel gecesinde uyudular ve bir daha uyanamadılar.
Onlara gelene kadar aynı nedenle 390 kişi ölmüştü, onlar sayıyı 397’ye çıkardılar.
İstatistik böyle bir şeydir, kuru rakamlar! Bir an için kendinizi o çocuklardan birinin annesi, babası, dayısı, amcası, halası, teyzesi yerine koyun. O zaman anlarsınız bunun ne demek olduğunu.
Bugün itibariyle istatistiğin hangi rakamı gösterdiğini bilmiyorum. Ama gözümün önünde anneleriyle birlikte ölen dört küçük çocuğun fotoğrafı var hâlâ. Uyudular ve bir daha uyanamadılar.
Ne bu soruna bir çözüm bulmak zorunda olan siyaset erbabı hatırlayacak onları, ne işlerini düzgün yapmayan kamu görevlileri.
Unutmak, vicdanı rahatlatan bir şeydir çünkü! Unutacaklar, bu işteki sorumluluklarını hatırlamayacaklar bile.
Oysa o insanların hiçbiri ölmeyebilirdi.
Sadece 50 liralık bir karbonmonoksit dedektörü ya da yıllık düzenli baca kontrolü, ki o da 50, bilemediniz 75 liralık bir mesele, bu ölümleri önleyebilirdi.
Dünkü yazım üzerine Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’den bir mektup aldım.
Erdemir, karbonmonoksit zehirlenmesi konusunda sık sık gündeme gelen bir ilin milletvekili olarak soruna duyarlı.
Gaziantep’i örnek gösteriyor. Gaziantep’te geçen yıl bu nedenle 40 kişi ölünce yerel yöneticilerin girişimiyle bir çalışma başlatılmış. Emniyet Müdürlüğü’nün görevlendirdiği polisler aracılığıyla vatandaş konuyla ilgili olarak bilgilendirilmiş. Diğer yandan da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan kömür yardımı alan ailelere ücretsiz dedektör dağıtılmış.
Sorumluluğunu bilen, kaynaklarını doğru kullanmayı akıl eden yerel yöneticilerin nasıl bir fark yaratabileceğini gösteren bir örnek bu.
Dilerim diğer illerdeki yerel yöneticilere de örnek olsun, sadece kömür yardımı alanlarla da sınırlı kalmasın.
Dün CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu konuyla ilgili bir araştırma önergesi verdi. Bunca acıdan sonra TBMM bu konuda bir şeyler yapması gerektiğini fark eder diye ümit edelim.
Silivri’nin su sorunu üzerine açıklama
SİLİVRİ Cezaevi’nde kişi başına günde 200 litre soğuk, 50 litre sıcak su verilmesi ile ilgili şikâyetler üzerine yazdığım yazıyla ilgili olarak Adalet Bakanı Sadullah Ergin’den bir açıklama aldım.
Söz konusu yazımda verdiğim bilgi tekrarlanıyor: “Sağlık Bakanlığı’nın 17 Şubat 2005 tarih ve 25730 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” ekinde, kişi başı günlük ortalama su tüketimi 200 litre olarak belirlenmiştir.”
Bakan Ergin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kent altyapı planlamasını kişi başı günlük 200 litre su tüketimine göre yaptığını da hatırlatıyor.
Açıklamada Dünya Sağlık Örgütü’nün asgari günlük su tüketimi ihtiyacını 100 litre olarak belirlediği, TÜİK verilerine göre Türkiye’de bu tüketim miktarının kişi başına günlük 207 litre olduğu da vurgulanıyor.
Bakanlık açıklamasında Almanya, Danimarka, Brezilya, İngiltere gibi ülkelerde kişi başı günlük su tüketiminin 200 litrenin altında bulunduğuna ilişkin Birleşmiş Milletler raporlarına da atıfta bulunulmuş.
Bakanlık şunu belirtiyor: “Cezaevlerine verilen su, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın ilgili yönetmeliğinde öngörülen miktarın çok üstündedir. Odalara, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın ilgili yönetmeliğinde öngörülen miktarda suyu, 24 saat sürekli sağlamak amacıyla sıcak ve soğuk su sayaçları takılmıştır. Bu kapsamda odalara, kişi başına, 24 saat süreyle, 200 litre soğuk su ve 50 litre de sıcak su olmak üzere toplam 250 litre su verilmektedir.”
Bir zamanlar maziye bak!
İZMİR, Bodrum, Dikili! Şimdi de Antalya ve Eskişehir!
Yerel seçimler yaklaşırken belli ki muhalefet partilerine üye belediye başkanları boy sırasına göre polise ve savcılığa çekilecekler.
Bir “örgüt suçu” uydurulacak, seçim öncesi itibarsızlaştırma faaliyeti, yolsuzlukla mücadele maskesi altında sürdürülecek.
Ve işin en ilginç tarafı, bütün bunlar kendisi de belediye başkanı iken “bilet yolsuzluğu” nedeniyle “savcılığa çekilen” bir insanın iktidarda olduğu memlekette cereyan edecek!
“Empati” yapmasına bile gerek yok, kendi geçmişini hatırlasa yeter aslında.
Paylaş