Paylaş
CHP’nin ulusalcı kanadı doğal olarak tepkili.
“Onlar seçimi kaybedeceği baştan belli bir adayı mı tercih ediyorlardı” derseniz, sanırım öyleydi.
MHP, daha disiplinli bir parti olduğu için oradan bir itiraz sesi henüz yükselmedi. Orada itirazlar varsa bu seçim için gönülsüzce çalışmak olarak kendini gösterecektir, tıpkı Anayasa referandumunda olduğu gibi.
En ilginci kuşkusuz ki AKP cephesinin tepkisi.
İhanoğlu’nun adına söyleyebilecekleri çok şey olmadığından, öne daha çok “Mısır’daki darbeyi eleştirmedi” görüşünü çıkarıyorlar.
Ama günümüzde bunun da çok iş yapacağını söyleyemeyiz, çünkü bizzat Abdullah Gül, darbeci General Sisi’yi, o uyduruk seçimde seçilmeyi başardı diye kutlamadı mı?
O dönemde İhsanoğlu, İKÖ Genel Sekreteri idi ve o örgütün Türkiye dışındaki üyeleri, zaten böyle bir kınama içinde de değillerdi.
Bir uluslararası örgütü yönetiyorsanız, üye devletlerin tersine hareket etmeniz mümkün değildir, söyleyeceklerinizi ancak kapalı kapılar ardında söyleyebilirsiniz, meydanlara çıkıp Rabia işareti yapmanız mümkün olmaz.
Yandaş medyada yazılan yorumlara bakıyorum, nedense CHP adına üzülmüş bir havaları var.
CHP ve MHP’nin adayı madem, AKP adayı karşısında dezavantajlı, buna neden üzülüyorlar, anlayabilmek de kolay değil tabii.
Sakın, İhsanoğlu’nun adından çekiniyor olmasınlar?
Tabii şu anda ne diyeceklerini tam olarak bilemiyor olmalarının nedeni, Başbakan’dan bir işaret almamış olmalarıdır.
Başbakan bu konuda bir yol açarsa, hepsinin dolu dizgin oradan ilerleyeceğini de göreceğiz.
Üstün zekâlı çocuklar sahipsiz
KONYA’da “neredeyse dahi seviyesinde” zekâya sahip olduğu anlaşılan 5 yaşındaki Demir ile ilgili yazımdan sonra benzer durumdaki birçok veliden mektuplar aldım.
Böyle bir çocuk da Gaziantep’te var.
4 yaşında bir kız çocuğu, 147 IQ’ye sahip, bu da “neredeyse dahi seviyesinde zekâya sahip” anlamına geliyor.
İstanbul Sultangazi’de bir çocuk daha var, onun da testler sonucunda üstün zekâlı olduğu tespit edilmiş. Normal bir devlet okulunda, normal zekâya sahip çocuklar ile birlikte okuyor. Aynı ders programını görüyor.
168 IQ’ya sahip bir çocuk da İstanbul’da yaşıyor. Bu seviye “dâhi” anlamına gelen bir seviye.
Okuyucularımdan birinin yazdığına göre, sadece İstanbul’da her sene 3000’e yakın çocuğun üstün zekâlı olduğu tespit ediliyor.
Bu çocuklar, normal okullarda eğitim görmeye mahkûmlar, çünkü devletimizin bu işi önemsediği yok.
Eğer ailelerinin gelir durumları çocuklarını özel bir okulda, özel bir sınıfta okutmaya yeterse ve şayet İstanbul’da yaşama olanakları da varsa ancak o zaman özel bir eğitim alabiliyorlar.
Oysa bu çocuklar bir mücevher değerinde ve kendilerine uygun bir eğitim alamazlarsa, üstün zekâları nedeniyle bir süre sonra normal eğitim veren okullarda başarısız olabiliyorlar.
İşin en acı tarafı bu konuya değindiğim yazıdan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir yetkili arayıp, “Şöyle tedbirler alıyoruz, bu çocukları şurada eğiteceğiz” demek gereğini bile duymadı.
Muazzam bir vurdumduymazlık bakanlığa hâkim olmuş.
Seçim için bir tahmin de ben yaptım
CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi iki turlu bir seçim. Adaylardan biri ilk turda geçerli oyların yüzde 50’sinin üzerine çıkamadığı takdirde ikinci tur en çok oy alan iki aday arasında geçecek.
İlk turu geçecek adaylardan birinin kim olduğunu artık tahmin edebilmemiz zor değil.
CHP ve MHP örgütleri, geçen seçimlerdeki oylarını koruyacak bir performans gösterebilirlerse bu İhsanoğlu’nun yüzde 42–43 civarında bir oy alabileceği anlamına gelir.
Aynı şekilde, AKP ve adayı (büyük olasılıkla Recep Tayyip Erdoğan) da son seçimdeki oyunu koruyabilirse yüzde 45 civarında bir oy alacak demektir.
BDP–HDP’nin de bir aday çıkaracağını biliyoruz, onların oyu da kemikleşmiş bir oy görüntüsü veriyor, yine yüzde 6 civarında oy alacağını tahmin edebiliriz.
Saadet Partisi ve BBP’nin aday çıkarıp çıkarmayacakları ile ilgili bir bilgimiz henüz yok.
Aday olabilmek için 20 milletvekilinin imzası gerekiyor. Meclis’te böyle bir destek bulabilirler mi, pek mümkün görünmüyor.
İki partinin son seçimde aldıkları oy yüzde 3 civarında. İhsanoğlu da, eğer aday olursa Erdoğan da bu yüzde üçten oy alabilme potansiyeline sahipler.
Sosyalist partilere giden oyun önemli bölümünün ilk turda BDP adayı etrafında toplanması mümkün.
DSP, DYP gibi binde birlik oy düzeyindeki partilerin seçmenlerinin de CHP–MHP adayına yönelmesi daha olasıdır diye düşünüyorum.
İktidarın belirleneceği, iktidar avantajlarından yararlanılacağı dönemlerde bile bu partilerin oyları, seçimin galibi olacağı kesin olan AKP’ye gitmediğine göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Erdoğan’a yönelmeyecektir.
Bu seçmen ya sandığa gitmez, giderse de muhalefetin adayına kendisini daha yakın hissedecektir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, izlediği kamplaştırıcı politikalarla kendi tabanını sıkılaştırdı, oradan diğer adaylara oy kaçması diye bir şey söz konusu değil.
Ama bunun tersi de söz konusu. Kendisini ötekileştirilmiş hissedenlerin de bu saatten sonra Erdoğan’a yönelmeleri mümkün değil.
Her şey ikinci turda belli olacak ve o ikinci turda esas belirleyici olacak olan da BDP–HDP seçmeninin hangi adayı tercih edeceği olacak.
Ama her halükârda ikinci turda daha şanslı adayın Recep Tayyip Erdoğan olacağı da bir gerçek.
Paylaş