İlk taşı en masum olan atsın!

CUMARTESİ gecesi Konya ‘veledromunda’, Özgüç Türkalp, beklenmedik bir şekilde santraya yöneldiğinde Anelka’nın hakemin yanına giderek ‘Hocam, gol değildi’ demesini isterdim aslında.

O zaman Fenerbahçeli olmakla daha da gururlanırdım, buna eminim. Çünkü ‘fair play’ demek, birisi sakatlanınca topu taca atmaktan ibaret bir şey değildir.

Gerçi ülkemizde bunu bile yapamayanlar var. Samsunlu Kenan, boğazına aldığı darbeyle yerde nefes alamadan kıvranırken topu ısrarla taca atmayan Sabri gibi oyuncularımız var mesela.

Oyun durdu zannederek topu eline alan rakibe karşı verilen penaltıyı, göstere göstere auta atıp herkese gerçek ‘fair play’ nasıl olurmuş öğretme fırsatını kaçıran futbolcularımız da...

Onlardan Ruby Fowler gibi olmalarını beklemekle hata mı ediyorum acaba?

Liverpool’da oynadığı bir maçta kendi lehine verilen penaltıya önce itiraz eden, hakem itirazı dinlemeyince de topu penaltı noktasına koyup auta yuvarlayıveren Fowler gibi...

Pazar günü sözleşerek aynı pankartla sahaya çıkan ‘öteki büyük’leri televizyondan seyrederken bunu düşündüm.

Fair play nedir?

Kendini rakip ceza sahasında yere atıp penaltı beklemek mi?

Haksız yere kazandığın penaltıdan gol yapıp çılgınca sevinmek mi? Topu elle içeri atıvermek mi?

Her aleyhte kararında hakemin üzerine deli gibi açılmış gözlerle yürümek mi?

Yönetici olarak taraftar karşısındaki en kötü haftanızda, bir hakem hatasının arkasına gizlenip ortalığı yangın yerine çevirmek mi?

Özgüç Türkalp’i yaptığı hata nedeniyle linç etmek isteyenlere soruyorum bunları.

İlk taşı da içinizde bu günahları hiç işlememiş olan atsın!

Hürriyet’in değiştirilen ilk manşeti

GAZETELERİN yazı işlerinde çalışanlar için en zor günler, böyle günlerdir. Gazetenin ilk baskılarını hazırlamak için masanın başına oturduğunuzda önünüzdeki bomboş sayfaya bakar, kalırsınız. Dün de böyle bir gündü.

Kulaklar Lüksemburg’dan gelecek haberlerde, gözler boş sayfalarda...

Avusturya, 17 Aralık’ta Türkiye ile tam üyelik görüşmelerinin başlatılacağına ilişkin karara da katılmıştı oysa.

Hürriyet Yazı İşleri’nde önce bu konu tartışıldı. Avusturya’nın bu ayak diremesinin gerisinde bilinçaltlarının derinliklerinde gizlenmiş bir ırkçılık yattığı konusunda görüş birliğine vardık.

Bunun üzerine gazetenin ilk baskıları için bir sayfa hazırlandı ve bir başka Avusturyalı Hitler’in fotoğrafının üzerine şu manşet atıldı: Yine o ruh!

Ancak öğleden sonra çerçeve belgesi Türkiye’nin kabul edebileceği şekle dönüşünce bu sayfa bizim gazetecilik anılarımızda yer alan bir sayfa olarak kaldı.

Avrupa Milli Marşı’nın sözleri Alman dilinin ünlü şairi Schiller tarafından yazılmıştı. Marşın içinde ‘Bütün insanlar kardeş olacak’ sözleri yer alıyordu.

Avusturya’nın Türkriye’ye karşı uyguladığı politika, Avrupa ruhunu anlatan marşın bu sözlerini de tekzip ediyordu. O yüzden bu manşetin gerçekleşmemesi insanlık açısından iyi de oldu.

O yazar benim

SİYASAL Bilgiler Fakültesi’
nde öğrenci olduğum yıllarda tanıdığım Prof. Dr. İlber Ortaylı, ülkemizin yetiştirdiği gerçek entelektüellerden biri. Bu nedenle kendisine ve görüşlerine çok değer veririm. Pazar günü Milliyet’teki köşesinde, ‘Murat Bardakçı’nın gazetenin içinde bir prensip meselesi olarak çekiştiği bir yazar yüzünden terk-i sahife ettiği anlaşılıyor’ diye yazdı. O yazar benim...

Ve artık bu tartışmaya da bir son vermek sanırım bana düşüyor. Murat Bardakçı’nın bana kırılmasına yol açan bir haber, beş yıl önce yöneticisi olduğum Milliyet’te yayınlandı.

Değerli bir gazeteci olduğunu düşündüğüm ve bir süre birlikte iyi işler de yaptığımız Murat Bardakçı, o gün bu haberin düzeltilmesini isteseydi, hiç düşünmeden bunu yapardım. Çünkü amacım Murat’ı incitmek değildi, bunun için de üzgünüm.

Eminim ki Murat Bardakçı da bir gazeteci olarak, günlük işlerimizi yaparken düşebileceğimiz tuzakların neler olabileceğini, bunun ne türden istemediğimiz sonuçlar doğurabileceğini bilecek durumdadır.

Ve sırf bu nedenle Hürriyet okuyucularının bu gazeteden beklediği çoksesliliğin zarar görmesini de istemiyorum.

Murat Bardakçı’ya elimi uzatıyor ve diliyorum ki bu ramazan ve pazar yazılarını yine Hürriyet’te zevkle okuyalım.
Yazarın Tüm Yazıları