İleri demokratik polis devleti

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, polisin Gezi Parkı eylemlerinde demokrasi sınavından geçtiğini söyledi.

Haberin Devamı

Bu sözlerini gazetede okurken gözlüklerimi bir kez daha silmek zorunda kaldım ki yanlış okumuş olmayayım.
Evet, aynen böyle söylüyor, polis demokrasi sınavından geçmiş, sınıfta kalmamış!
Onun için Başbakan bir de “karne hediyesi müjdesi” veriyor: “Polisin toplumsal olaylara müdahale gücü arttırılacak!”
Demek ki polisin ağır silah satın alması ile ilgili kanunun neredeyse her yıl gündeme gelmesinin bir nedeni varmış!
Tank, ağır makineli tüfek, savaş uçağı, havan topu gibi ağır silahlarla teçhiz edilecek polisin, toplumsal olaylara müdahale gücünün şiddetini düşünün artık!
Çünkü “demokrasi sınavından geçerken” yaptıkları ortada:
Halkın üzerine biber gazı fişeklerini hedef gözeterek sıkmak yetmedi, bir de TOMA’lara kimyasal madde eklediler ki insanları ateşe vermeden yakabilsinler.
Güya toplumsal olaylara müdahale eden polislerin kasklarında numara olacaktı, polislerin çoğu numarasız kaskla sokaklardaydı.
Biber gazının kapalı alanlara atılmasının zararlı olduğu konusunda eğitilmiş olmalılardı, bile bile kapalı alana gaz attılar.
Ve Başbakan bu performansı beğeniyor, demokrasi sınavı sayıyor, geçer not veriyor!
Demek ki AKP’nin ve Erdoğan’ın “ileri demokrasisi” böyle bir şeymiş.
En ileri seviyeye ulaşması için de halkın bir bölümünün gaz soluması, kimyasal sıvı ile yakılması, plastik mermilerle gözlerinin çıkarılması gerekiyormuş.

Haberin Devamı

Kabataş’a bir geçit

EDWARD Morgan Forster’in “Hindistan’a bir geçit” isimli artık klasikleşmiş romanı, İngiliz egemenliği altındaki Hindistan’da farklı kültürlere ait insanları ayıran önyargıları anlatır.
Romanı okumadıysanız bile filmini seyretmiş olmanız mümkün, çünkü Türk televizyonlarında en çok gösterilen filmlerden biridir. Geçen gün Digitürk’te bir kez daha rastladım.
Romanda, Hindistan’a evlenmek için yeni gelmiş bir İngiliz kadın bir yandan sıcağın, diğer yandan önyargılarla korkutulmuş olmanın sonucunda halüsinasyon görür. Saldırıya uğramış bir görüntü içinde kaçar, kabak da Hintli bir avukatın başına patlar.
İstanbul ilçelerinden birinin belediye başkanının gelini olduğu söylenen Z.D.’nin anlattığı başından geçen olaylar, bana bu öyküyü hatırlattı.
Benim gözümden kaçmıştı, dün Mehmet Tezkan, Milliyet’te yazmıştı, Elif Çakır, Z.D. ile Star gazetesinde bir söyleşi yapmış.
Z.D. şöyle anlatıyor:
“Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70–100 kadar adamın ortasında kaldım.”
Z.D.’nin, “Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu” diye anlattığını da biliyoruz.
Bu anlatıma göre polisin işi daha da kolaymış meğerse.
Birbirine benzer binlerce gösterici içinde failleri aramak gibi bir güçlük çekmemeleri gerek.
O kalabalıkları kaydeden MOBESE ve güvenlik kameraları kayıtları içinde “başlarında tuhaf bantlar olan, üzerleri çıplak adamları” bulmak çok kolay olsa gerek. Üstelik sayıları 70–100 civarında olduğuna göre, kalabalık içinde kaybolmaları da mümkün değil!
Evet, polis bence önceliği bu işe vermeli.
Bu saldırganlar her kimler ise yakalanmalı, elde Başbakan’ın ifadesine göre görüntü kaydı da olduğuna göre hemen yargıya teslim edilmeli.
Tabii bu ‘Hindistan’a Bir Geçit’tekine benzer bir halüsinasyon değilse!

Haberin Devamı

Ben sana profesör olamazsın demedim

YILDIZ Teknik Üniversitesi Sanat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Atan, Gezi Parkı eylemlerine katılanlar için şöyle bir tweet atmış:
“Yahudi, Ermeni ve Rum’sanız Gezi eylemlerinde aktif rol almanızı anlayışla karşılıyorum. Lütfen soyunuzu araştırın”.
İşte ırkçılığın en aşağılık biçimi budur!
Ve bu adam profesör olmuş!
YÖK’ün bu konuda kılını kıpırdatmayacağını tahmin edebilirim.
Bakalım o heyet içinde böyle kafaya sahip olanların sayısı, olmayanlardan fazla mı, az mı?
Tabii şimdi savcılara da dikkat edeceğiz: Bu ırkçı nefret suçu karşısında ne yapacaklar? Hükümet korkusuyla sinip oturacaklar mı, yoksa halkın bir bölümünü alenen aşağıladığı için takibe alacaklar mı?
Bilsinler ki ben takip edeceğim!

Yazarın Tüm Yazıları