Paylaş
Kayyumların ilk icraatları da bunu doğruluyor.
Kayyumlar ilk günden polis marifetiyle yayın kuruluşlarına girdiler ve önce televizyonlara el koydular.
Bunun ardındaki adım grubun gazetelerindeki muhalif yazarların ve gazetecilerin temizlenmesi olacak. Bu da artık açıkça görülüyor.
Türkiye, geri dönüşü olmayacak bir şekilde hızla hukuk devleti olmaktan uzaklaşıyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın tek adamlık hevesinin ve iktidarını her şart altında koruma arzusunun bir sonucu bu.
Artık Türkiye’de kimsenin malının mülkünün bir garantisi yok.
Bir savcı üç bilirkişiye sizin hakkınızda bir rapor hazırlatıp Sulh Hâkimi’ne gidebilir ve malınız mülkünüz müsadere edilebilir.
Mülkiyet hakkının delinmesi anlamına gelen bu uygulama havuz medyasında alkışlarla karşılandı.
O kadar sevinmeden önce bilirkişi raporunu bir okumalarını öneririm.
Yarın devran değiştiğinde o raporda yazılı gerekçeler, havuzlara akıtılan paralarla beslenen medya gruplarına da kolayca el konulmasına neden olabilir.
“Bize olmaz” demesinler, bir zamanlar kucak kucağa oturdukları cemaat de hukuk dışı uygulamalarını eleştirdiğimizde aynı şeyi düşünüyordu.
Hukuk bir kere ayaklar altına alındığında buna ses çıkarmazsanız, o hukuka ihtiyaç duyduğunuzda eliniz böğrünüzde kalakalırsınız.
Benden uyarması.
Çıplak adamlar ‘his’ten ibaretmiş!
KABATAŞ Gelini’nin kayınpederi AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı da konuştu. “Gelinimin bazı basın organlarına yapmış olduğu açıklamalar, o günlerde hissettikleridir” dedi.
Yani 60-70 kişilik üzerleri çıplak, deri pantolonlu, eldivenli, başlarında siyah bandanalar olan, bir kadını dövüp bebeğini havaya fırlatan sapıklar, bir “his”ten mi ibaretmiş?
Anlayamadım doğrusu?
Kayınpeder şöyle devam ediyor: “1 Haziran 2013’te gelinim, Beşiktaş’ta bulunan Kabataş Vapur İskelesi civarında son derece çirkin ve menfur bir saldırıya maruz kalmıştır. Ne var ki bölgedeki kameraların bozuk olduğu veya kayıtta olmadığı gibi bir sonuçla karşılaşılmıştır. Eldeki tek görüntü, İDO’ya ait, olay mahallini paravan arkasından gören yetersiz kamera kayıtlarıdır. Hadiseden sonra çıktığım televizyon kanallarında çağrı yapıp, ‘O gün o saldırıya şahit olan mutlaka birileri vardır ve bu kişiler bize yardımcı olurlar’ düşüncesiyle, vatandaşlarımızdan yardım istedim. Hâlâ da istiyorum.”
Kayınpederin unuttuğu şu ki polis, bu iddia üzerine yüzlerce kişiyi sorguladı. O gün, o saatte bölgedeki baz istasyonlarında sinyal veren cep telefonu sahiplerini tek tek çağırdı.
Böyle bir kalabalık grubu gören olmadığı gibi, böyle bir olaya tanık olan kimse de yoktu.
Bu da yetmedi, polis merkezi Kabataş iskelesi olan 4 kilometrelik bir geniş çember içindeki bütün kameraları taradı, 2 bin 650 saat görüntü inceledi, 161 kişinin Facebook hesaplarını taradı.
Üstleri çıplak, 60-70 kişilik böyle bir gruba rastlamadı. Ya adamlar buharlaşmış, kaybolmuşlardı ya da bir uzay gemisine ışınlanmışlardı. Ne gelişleri görünüyordu, ne de gidişleri.
Kayınpeder, bu tartışmanın seçim öncesinde yeniden gündeme getirilmesini de “anlamlı” buluyor, “Zamanlama manidar” diyor.
İddiayı yeniden gündeme getiren ve “Yalanı iyi idare edemedik” diyenin yandaş medyanın tetikçi bir yazarı olduğunu hatırlatayım kendisine.
Cumhurbaşkanı’nı kandırıyorlar
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan “4G’yi boş verin direkt 5G’ye geçelim” deyince adı “4.5G” ilan edilen frekans ihalesini kazanan operatörlere belgelerini bir törenle dağıttı ve yine aynı şeyi tekrarladı: 4G’yi bırakın, 5G’ye geçelim.
Şunu söylemeliyim ki Cumhurbaşkanı’nı kandırıyorlar, dünyada 4.5G diye bir şey yok.
İnanmayan Google ya da Yandex’te arasın, bulana ödül vereceğim.
Yapacağınız aramalarda çıkacak sonuçların ezici çoğunluğu Türkçe kaynakları gösteriyor ve o kaynaklarda okuyacağınız şey de Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki ısrarı ile ilgili haberlerden ibaret.
Dünya böyle bir şeyi bilmiyor, çünkü böyle bir şey yok!
Cumhurbaşkanı’nın sözünün üzerine söz söyleme cesareti o cenahta kimsede olmadığı için 4.5G diye kandırıp durumu idare ediyorlar işte.
Bizim internet altyapımız aslına bakarsanız 4G’ye de hazır değil.
13 yıldır iktidarda olan AKP bu işi ihmal etti çünkü bunun için gerekli fiberoptik altyapı, inşaat işindeki gibi rant üretmiyor, havuzlara buradan para aktarabilmek mümkün değil.
İnternet altyapınız yeterli değilse ne ihalesi açarsanız açın, adını isterseniz 8G koyun, durum değişmiyor.
1 saniyede şarkı indirme, 2 saniyede video yükleme ve 5 dakikada film indirme gibi olanaklar bizler için bu nedenle hayalden ibaret.
Bu kapasiteyi taşıyacak fiberoptik altyapımız yok, bunun yapıldığına ilişkin bir işaret de bulunmuyor.
İnternet altyapısının bu yetersizliğinden kaynaklanan nedenlerle şu anda Türkiye zaten 3G’ye bile tam olarak geçebilmiş değil.
Baz istasyonlarımızın yüzde 60’ı hâlâ 2G teknolojisinde.
Türkiye’nin birçok yerinde cep telefonunuzda operatör isminin yanında gördüğünüz EDGE yazısı, bunu ifade ediyor.
Bu işler kürsülerde nutuk atarak olmuyor!
Paylaş