Paylaş
Başbakan, gerçek bir demokrasi için vatandaşın isteklerine yanıt verecek bir paket hazırladıklarını da belirtiyor.
Paketin içeriği ile ilgili olarak gazetelerde bölük pörçük haberler yayımlandı ama bu aşamada paketin tamamı kesinleşmeden bir yorum yapmayı doğru bulmuyorum.
Diliyorum ki Başbakan’ın söylediği şey gerçek olsun, toplumun tüm kesimlerinin demokratikleşme taleplerine yanıt verecek bir paket önümüze konsun.
Tabii ilginç olan şey adı “demokratikleşme paketi” olan “şeyin” kapalı kapılar ardında, küçük bir çekirdek kadro tarafından hazırlanmış olması.
Madem, “toplumun her kesimini tatmin edecek” bir paket hazırlanıyordu, neden böyle gizli saklı yapıldı, anlayabilmek zor.
Paketin içeriği, hükümetin neler düşündüğü açık olabilseydi, her kesim konuyla ilgili fikrini açıklayabilseydi ve paketin son hali hükümet tarafından bu fikirler de gözetilerek açıklansaydı, daha doğru olmaz mıydı?
“Demokrasi” dediğimiz de zaten böyle bir şey değil midir?
Biliyoruz ki Başbakan’ın en büyük sorunu her şeyi kendi elinde toplamak ve her işin içinde olmak.
Bunu yapıyor, çünkü danışırsa, dışarıdaki seslere kulak verirse, iktidarını paylaştığını zannediyor.
Hayır, böyle değildir. Demokrasilerde başka fikir sahiplerine kulak vermek iktidarı paylaşmak değil, tam tersine yönetime en geniş katılımı ve desteği sağlamaktır.
Ama Başbakan, bu tek adamlık merakından bir türlü kurtulmayı başaramıyor!
Merdivenden iniyorlar hem de kızlı erkekli!
MEMLEKETİMİZ eğitimcilerinin “merdiven sorunu” giderek büyüyor.
Başbakan “banklarda kızlı erkekli oturulmasından” hoşlanmıyor, eğitimcilerimiz ise kızlı erkekli merdivenlerden inilip çıkılmasından!
Trabzon Milli Eğitim Müdürü, hatırlayacaksınız bu nedenle “diken üstünde” oturuyordu. Ama sonra dikenin daha fazla batmasını önlemek için merdivenleri ayırma yolunu seçmişti.
Antalya’daki Gazi Anadolu Lisesi’nin müdürü ise çareyi kız öğrencilerin eteklik giymesini yasaklamakta buldu. Müdür bey emir verdi ve kız öğrenciler artık okula giderken pantolon giyecekler.
Müdür, bu operasyonun gerekçesini “Okulumuz öğrencileri artık büyük çocuklar. Merdivenden inip çıkmalarında sorunlar olmasın diye düşündük” diye açıklıyor.
Ama aklı da sonradan başına gelmiş, çünkü okul açılmadan önce veliler, çocuklarına etekleri almış bulunuyorlar!
Demek ki okul açılınca merdivenin başında durdu ve bu durumu tespit edebildi!
Türkiye matematik ve fen eğitiminde yerlerde sürünüyormuş, çocuklar bir yabancı dili bile doğru düzgün öğrenemiyormuş, Türkçe okuryazarlığı bile feci durumdaymış, kimin umurunda!
Eğitimcilerimizin uğraşacak daha önemli işleri var.
Kafayı küçücük çocukların bacaklarına takmışlar, onunla mücadele ediyorlar!
Eğitim değil, toplum mühendisliği
ÖYLE görünüyor ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın derdi, çocuklarımızın eğitim düzeyini gelişmiş ülkelerdeki çocukların seviyesine çıkarmak değil, okullar aracılığıyla toplumun muhafazakârlaşmasına hizmet etmek.
Beşinci sınıf haftalık ders programında “fen ve teknoloji bilgisi” derslerine ayrılan saat sayısı ile “din kültürü, ahlak bilgisi ve Hz. Muhammed’in hayatı” derslerine ayrılan süre eşit: Haftada 4 ders!
İngilizce haftada 3, bilişim teknolojileri 2 ders.
Bu yıl yapılan öğretmen alımlarında lise matematik için 1960, fizik için 133, kimya 159, biyoloji 320 olmak üzere toplam 2572 öğretmen ataması gerçekleştirilmiş.
Buna karşılık din kültürü ve ahlak dersleri için alınan öğretmen sayısı 3880!
125 Arapça öğretmeni göreve atanmış, mesela Fransızca öğretmenlerinden hiç atama yapılmamış.
Hiç atama yapılmayan öğretmenler arasında engellileri eğitmek için özel olarak yetiştirilmiş öğretmenler de var!
Belli ki eğitim bir kenara bırakılmış, toplum mühendisliği peşine düşülmüş.
Paylaş