Paylaş
Bildiğiniz devlet lisesinde yetersiz İngilizce öğrendim, bu nedenle İtalyan arkadaşlarım bile benimle dalga geçer, İrlandalılar ve İskoçlar ise şahane İngilizce bildiğime inanırlar!
Sultan Abdülaziz bu okulları kendi parasıyla kurdurmuştu, o nedenle Mekteb–i Sultani diye bilinirler, ben de onlardan birinde “leyli meccani” okudum, Abdülaziz’in gerçek bir “aziz” olduğuna da bu nedenle inanırım, nur içinde yatsın, Allah rahmetini esirgemesin!
Başlıktaki cümle, hayatımın “eski” kadınlarından birisinin, Cindy Lauper’in bir şarkısı.
“Kızlar, sadece eğlenmek ister” diye çevirebiliriz, İngilizceme siz de güvenmiyorsanız, kendiniz çevirin lütfen.
Hürriyet’teki “part time” yazarlık ile birlikte yaş ortalaması 30 olan, çalışanlarının yüzde 67’si, yöneticilerinin yüzde 58’i kadın olan bir yayınevini yönetiyorum.
Hepsi okumuş kızlar, kimseye müdanaları yok, akıllı, zeki ve itiraf etmeliyim ki güzeller!
Ama güzel oldukları için değil, akıllı ve çalışkan oldukları için birlikteyiz.
Tahmin edebileceğiniz gibi zor bir çalışma hayatım var.
Editoryal bağımsızlığı, hayatımdaki her şeyden daha üstün tuttuğum için birlikte rahatça çalışabiliyoruz ama akıllı kadınlarla çalışmak, gerçekten zor.
Her şeyi sorgularlar, toplantılarda “Müdür bey beni kara listeye alır mı” diye korkmadan her konuya itiraz ederler, onlardan bazen korkup çekindiğimi de söyleyeyim.
Çünkü ağzından çıkan her cümlenin anlamlı olması gerekir, ne de olsa bir Recep Tayyip Erdoğan değilim!
Lafı uzattım yine, başa dönüyorum!
Cem Yılmaz ve Ozan Güven, iki şahane kızla “aşk” yaşadılar ve gazetelerden öğrendiğime göre artık o işler bitmiş.
Sevindiğimi söyleyemem, çünkü “Yaşasın, kızlar boşta kaldı” diyebilecek bir durumda değilim.
Ayşe’yi tanıyorum, Türk değil de Fransız olsaydı dünyanın tanıdığı bir oyuncu olabilirdi.
Meryem Hanım ile hiç tanışmadım, hoş bir insan olduğuna eminim ama.
Benim gibi yaşı giderek geçmekte olan arkadaşlarımla genellikle futbol ve siyaset konuşuruz ama Cem ile Ozan’ın durumu da ilgimizi çekiyor tabii!
Şu nedenle: “Ulan akıllı ol, şahane bir kız ile tanışmışsın, değerini bil!”
Başlıktaki şarkıyı da bu nedenle hatırladım.
Ne Cem, ne de Ozan, “bir Apollon değil”!
Ama çoğu erkeğin rüyasında bile göremeyeceği güzellikteki kızlarla “sokağa çıkabildiler”!
Bunun bir nedeni olmalı.
Düşünüyorum bulabildiğim tek yanıt, onların gerçekten “eğlenceli” insanlar olması.
Elbette benimle yarışabilecek sıklette değiller ( ) ama kabul etmeliyim ki eğlenceliler ve kızlar da eğlenceli erkekleri severler.
Günümün önemli bölümünü birlikte çalışarak geçirdiğim kızlardan biliyorum ki bu önemli bir durum.
Son zamanlarda bazı tipler türedi!
Bunlar sabahları uyanınca dişlerini fırçalıyorlardır belki ama tıraş olmuyorlar, deodorant kullandıklarından da şüpheleniyorum.
Genellikle tişört giyiyorlar, onu da kurutma makinesinden alıp ütülemeden üzerlerine geçiriyorlar gibi.
Abuk sabuk hareketler yapıp, o fotoğraflarını da Instagrama filan koyabiliyorlar.
Mesela dilini çıkarıyor, suratını kaşıyor gibi.
Böylece “komik ve eğlenceli” olabildiklerini düşünüyorlar ve daha da ilginci bazı genç kadınlar onları gerçekten de komik bulabiliyorlar.
Toprağı bol olsun, Jose Ortega y Gasset, güzellik kraliçeleri gibi “plastik” güzellerden hoşlanabilecek erkeklerin “alıklar ya da bakkal çırakları” olabileceğini yazmıştı.
Bu buruşuk tişörtlü, dilini çıkarınca komik, dar pantolon ve Roosweltvari bot giyince “cool” olabildiğini zanneden oğlan çocuklarından hoşlanan kızlar da olsa olsa ancak “alık” olabilirler, çiçekçi çıraklarını tenzih ederim!
Önce Aktüel’i yayınlarken, sonra Posta’da ve sonra da Radikal’de birlikte çalıştığım ve öldüğünden beri çok özlediğim rahmetli Reha Mağden şöyle derdi:
“Yatak gıcırtısına en çabuk dönüşen ses, kadın kahkahasıdır.”
Rehacığımın unuttuğu bir şey vardı ki biz Türkiye diye bir ülkede doğduk, büyüdük.
Bu ülke “Ağır ol da molla desinler” ülkesidir.
Rahmetli anneannem hep şunu öğütlerdi: “Ağır taş ol, çakıl taşıyla herkes poposunu siler atar.”
Bu nedenle hep “ağır taş” olmaya çalıştım ve ama gördüğünüz gibi Meryem ya da Ayşe ya da adı her ne ise onlar, ağır taşlara da o kadar bayılmıyorlar.
Bu yaşam sürecim boyunca gördüm ki benim rahmetli anneannemden her evde bir tane daha varmış.
O yüzden bizler ciddi insanlar olduk, hem kendi canımızı sıktık, hem de birlikte olduğumuz kadınların sıkıntıdan patlamasına neden olduk.
İlkokuldaki öğretmenim bile “ciddi” olmam gerektiğini öğütlüyordu, sonunda işte böyle bir tip oldum!
Annem komik bir tip olmam için beni çok teşvik etti, demek ki bildiği bir şey vardı ama anneannemin etkisi altında kaldım!
Bu yüzden “karizma” denen şeyi “ciddiyet” zannettim, hadi görün bakın ne işe yaradı?
Arkadaşlarımın üç oğlu var, yaş araları bir hayli, sırasıyla yazayım, Muratcan, Yaman ve Ege de öyle görünüyor ki böyle büyüyorlar.
Anneleri onların “iyi bir eş” olması için çabalıyorlar, okusunlar, iyi insan olsunlar istiyorlar ama uyarıyorum, bu tek başına yeterli bir şey değil.
Çünkü arkadaşlar, şunu söylemeliyim ki bizim gibi sıradan erkeklerin sorunu da budur.
Kızlar evlenme fikrine kapıldıklarında akıllarına biz komik olmayanlar geliriz.
Çünkü evlilik ciddi bir kurumdur!
Evlilikte sululuğa yer yoktur ve evlilik uslu çocukların bu dünyada çekecekleri bir cezadır.
Zaten birisiyle evlenmeyi başaran kadınlar da bu yüzden ömürlerinin geri kalan bölümünü sıkılarak geçirirler!
Paylaş