Gerçeği hâlâ anlayamadılar

BAŞBAKAN Binali Yıldırım, partisinin il başkanlarına “Suriye ile normal ilişkilere döneceğiz, buna ihtiyacımız var” dedi.

Haberin Devamı

Sonra da BBC’nin programına çıktı ve “Suriye’de bir şey değişmeli ama her şeyden önce Esed değişmeli.

 

Esed değişmeden, Türkiye’de bir şey değişmez” dedi.

 

Binali Yıldırım’ın hayal dünyasını çok merak ediyorum.

 

Bazen Saray’ın hükümet üzerindeki vesayetini unutuyor ve bir şeyler söylüyor.

 

Ama hemen sonra hayal âleminden çıkıyor, gerçeğe ayıyor ve bu sefer daha önce söylediğinin tersini söyleyebiliyor.

 

Kafasının neden karıştığını tahmin edebiliriz, çünkü bir kendi akılları var bir de onun üstünde Saray’ın aklı.

 

Haberin Devamı

Böyle olunca da tilkilerin kuyrukları birbirine dolaşıyor tabii.

 

Başbakan’ın Suriye ile normalleşmenin gerektiğini söylemesini ciddiye almak gerekiyor mu, bilmiyorum.

 

Çünkü Saray’ın böyle düşünmediğini, Esad’ın her halükârda gitmesini istediğini biliyoruz.

 

Bu da hayalci dış politikadan geri dönülmeyeceğini gösteriyor.

 

Suriye’de çözüm olmasını gerçekten isteyenlerin görmesi gereken gerçek şu ki artık eskisi gibi tek parça, üniter bir Suriye asla olamayacak.

 

Ülkenin bir bölümü IŞİD’in elinde.

 

Diğer bir bölümü, IŞİD’den çok da farklı olmayan El Kaide benzeri cihatçı örgütlerin elinde.

 

Bir bölümünde Esad hâkim, bir bölümünde de Kürtler.

 

Ve bu tablonun değişme ihtimali neredeyse yok.

 

IŞİD yenilgiye uğratılıp Suriye’den çekilmeye zorlansa bile Suriye’nin bundan sonra en az üç parçalı bir devlet olacağını görmek gerek.

 

Haberin Devamı

Türkiye’yi yönetenlerin Suriye politikası, Suriye’nin gerçeklerini iyi değerlendiremedikleri için duvara tosladı.

 

Sünnici hamasetin bedelini de biz şimdi mülteci sorunları, IŞİD ve cihatçı terörist belası ile ödüyoruz.

 

Sınırın güneyinde PKK’nın devletleşmesi de cabası!

 

Bu tablonun mimarları ise hâlâ eski şarkıyı söylemeye devam ediyorlar: Esad gitsin!

 

TARİKAT İŞLERİ BAKANLIĞI

 

İÇİŞLERİ Bakanlığı kaymakamlar ve il emniyet müdürleri ile ilgili yeni bir atama kararnamesi hazırlıyormuş.

 

Bunu Milliyet’te Tolga Şardan’ın analizinde okudum.

 

Şardan’ın yazdığına göre il emniyet müdürleri ile ilgili kararnamelerde “biraz sorun” varmış.Sorunun kaynağının ne olduğunu biliyoruz: Emniyet’te dokuz değişik cemaat iktidar mücadelesi veriyor.

 

Haberin Devamı

Buyurun sıralı tam liste burada:

 

Gülencilerin transformasyonundan doğan Milli Damarcılar, Gülen’in eski imamı Kemalettin Özdemir’in adamlarından oluşan KÖZ’cüler, Nurcu hareketin Okuyucular ve Yazıcılar olarak bilinen iki dalı, Süleymancılar, Milli Görüşçüler, Menzilciler, Kırkıncı Hocacılar.Bunlardan başka ufak tefek grupçuklar filan da var ama bunların yanında onların sözü pek edilemiyor.

 

Gördüğünüz gibi Emniyet Müdürleri ile ilgili olarak baktığımız şey, kimin hangi tarikata ya da gruba bağlı olduğu!

 

Mesleki beceri, deneyim, zekâ, eğitim söz konusu bile değil.

 

Onun için gerçek iyi polisler emniyet müdürü filan olmayı akıllarından bile geçiremiyorlar. Meydan tarikatların.Ve kendisine İçişleri Bakanı sıfatı verilen zat, bunlar arasında denge arıyormuş!

 

Haberin Devamı

Bu bakanlıktaki terfi ve görevlendirmelerin, tarikat aidiyetliklerine bakılmadan sadece liyakat ve başarıya göre yapıldığı günleri de görecek miyiz dersiniz?

 

SURİYELİLER İÇİN GETTOLAR KURACAKLAR

 

BAŞBAKAN Yardımcısı Nurettin Canikli, TC vatandaşlığına geçecek Suriyelilerin TOKİ konutlarına “topluca” yerleştirileceğini söyledi.
Kusura bakmasın ama buna devlet eliyle gettolaştırmak denilir.

 

Demek ki Suriye kökenli vatandaşlarımızın uyum sorunlarının yanında bir de bu gettolaşmanın yaratacağı sorunlar ile uğraşacağız.
TOKİ’nin inşa ettiği binalar, kentlerin kenar mahallelerinde ya da bir hayli dışında yapılıyor.

 

Buralarda oluşturulacak Suriyeli mahallelerinin, bu insanları, TC vatandaşı olsalar bile ikinci sınıf vatandaş olarak konumlayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

 

Haberin Devamı

Gettolaşmanın yaratacağı sorunun en kötüsü de Suriyeli TC vatandaşları ile Türkiyeli TC vatandaşları arasında kaynaşmayı güçleştirerek ırkçı nefreti besleyecek olması.

 

Hükümet, çözemediği göçmen sorununu, bir de TC vatandaşlığı ile daha da içinden çıkılamaz hale getirecek, görünen şimdilik budur.

 

BEDAVA EV MÜMKÜN DEĞİL

 

SURİYELİ göçmenler, TC vatandaşlığını aldıklarında kendilerine verilecek evler için para ödeyecekler mi ödemeyecekler mi?

 

Gazetelere aralıklarla yansıyan yetkili demeçlerine bakarsanız, bu sorunun tek bir yanıtı yok. “Bedava olacak” diyen de var, “Hayır, paralı olacak” diyen de.

 

Benden duymuş olmasınlar ama bu evler bedava verilemez.

 

Çünkü, İskân Kanunu, “göçmenleri”, Türk soylu ve Türk kültürüne bağlı olanlar olarak tarif ediyor.

 

Kanunun “Göçmen olarak kabul edilmeyecekler” başlığının altındaki 4. maddesinde şöyle deniliyor:

 

“Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancılar göçmen olarak kabul edilmezler.”

 

Tabii burada sorulması gereken bir başka soru daha var: Suriye iç savaşından kaçıp Türkiye’ye gelenlere, Türkiye, BM kurallarına uygun bir “göçmen-mülteci” statüsü vermedi.

 

Ama mülteci statüsünü verip ülke içindeki yaşamlarını kolaylaştırmayı düşünmediği kişilere şimdi vatandaşlık vermek peşinde. Bir tuhaf durum yani.

 

Belli ki bu iş hükümet içinde hiç konuşulmamış, üzerinde çalışılmamış bir konu.

 

Öyle görünüyor ki bu Cumhurbaşkanı’nın fikri ve o bu fikri söyleyene kadar hükümetin de böyle bir şeyden haberi yoktu.

 

Tabii Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkan söz o anda emir telakki edildiği için de artık geri dönüş de yok, ne yapıp edip Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verecekler, uygun şartlarda ödenecek ev de!

Yazarın Tüm Yazıları