ERGENEKON Davası’nın ikinci iddianamesi ile ilgili ilk bilgileri gazete haberlerinden öğrendim. Karşımızda 1909 sayfalık bir iddianame ve 237 klasöre sığdırılabilmiş ekleri var.
İddianamedeki suçlamalar o kadar geniş kapsamlı ki mahkeme bu işin içinden nasıl çıkabilecek, gerçekten merak ediyorum.
İddianameye göre Ergenekon Terör Örgütü’nün Sivas olaylarından tutun da Sabancı suikastına, Gazi olaylarına, Hizbullah’a ve hatta El Kaide eylemlerine kadar birçok suçla ilişkisi var.
Savcılığın bu ilişkileri varsayımlar ve "gizli tanık ifadeleri" ile mi kurduğunu, yoksa elinde ciddiye alınacak somut deliller mi bulunduğunu da bu dava süreci içinde göreceğiz.
Ancak örgütün üst düzey yöneticileri olarak "hükümete ve TBMM’ye karşı darbe planlamak" ile suçlanan emekli generallerin "orduda etkin konumda bulundukları dönem" ile Sivas olayları, Gazi olayları, Sabancı cinayetleri gibi suçların gerçekleştirildiği dönem arasında bir uyumsuzluk olduğu da görülüyor.
Bu olayların, hükümeti devirmek için planlandığını düşünmemiz için sanıkların AKP’nin günün birinde iktidara geleceğini ta o günlerden öngörebilmiş olmaları gerekmiyor mu?
Ve yanıtını alamadığımız soru hálá ortada duruyor: "Bir numara" kimdi? Bütün bu eylemlerin arkasındaki teşkilatı kurup, idare edeni de bulmak gerekmiyor mu?
O kişi her kim ise uzun bir zaman dilimine yayılmış bir dizi eylemi planlayıp, gerçekleştirecek ve bu süre içinde hep "emir komuta zinciri içinde üst mevkide kalabilecek" biri olmalı.
Gerçekten merak edilmesi gereken bir kişilik!
Öte yandan, "birbirinden bağımsız küçük hücreler halinde faaliyet gösterdiği için CIA’nın bile içine sızmayı başaramadığı" El Kaide ile böylesine içli dışlı olabilmeyi başarmış olmaları da ayrıca dikkat çekici!
Bu soruşturmanın başından beri aynı şeyi söyledim, bir kere daha tekrarlayayım.
Hızlı ve adil bir yargılama gerekiyor ki suçlular ceza almadan yakayı kurtaramasınlar, suçsuz olanlar da yok yere hapislerde ömür tüketmesinler!
PKK’nın ekmeğine yağ sürmek
PKK’nın Güneydoğu’daki bazı kitlesel eylemlerinde ön saflara çocukları sürdüğünü biliyoruz.
Çocuklar, ellerine verilen taşları güvenlik güçlerine fırlatıyor ve bir tür "intifada görüntüsü" yaratılmak isteniyor.
PKK’nın bu meseledeki niyeti çok açık: Çocuklar bu tür eylemler sırasında güvenlik güçlerinin karşı tepkisinden bir zarar görürlerse, bunu propaganda malzemesi olarak kullanmak.
Neresinden baksanız, aşağılık bir hesap! Ve ne yazık ki bu hesabın örgüt adına olumlu sonuçlar vermesi için devlet de elinden geleni yapıyor.
Son üç yıldır 18 yaşından küçük çocuklar da terörle mücadele kapsamında yetişkinler gibi yargılanıyorlar.
Şu anda bu durumda cezaevlerinde 2750 çocuk bulunuyor. 174 çocuk mahkûm oldu.
Cezaevlerini, PKK adına "terörist eğitim merkezi" olarak kullanmak için bulunmaz bir fırsat. Bu çocuklar günün birinde hapisten çıkınca nereye gidecekler dersiniz?
Bu çocukların çok büyük bölümü dar gelirli ailelerin çocukları! Okula gidemiyorlar, sağlıklı beslenemiyorlar, üstlerine giyecek giysileri bile yok.
Aileleri tarafından sokağa salınıyorlar, PKK da bundan yararlanıyor.
Yapılacak iş belli: Bu tür eylemlere karışan çocukları hapse tıkmamak, sağlıklı bir ortamda bakımlarını ve beslenmelerini sağlayıp, eğitime yöneltmek.
Çocuk Esirgeme Kurumu ne güne duruyor? "Sosyal devlet" fakirlere buzdolabı ve makarna dağıtmaktan mı ibarettir?
Bu çocukları topluma kazandırabilmek için gerekiyorsa bir an önce yasalar değiştirilmeli.
Acı bir ilaç geliyor galiba
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın "kriz değerlendirmesi" uzun bir süreçten geçti.
Önce "Bize kriz mriz işlemez"den "kriz teğet geçecek"e geldik. Şimdi vardığımız nokta şu: "Türkiye’de bir ekonomik kriz yok mu? Var eyvallah ama bunu da görelim, benim vatandaşımın cebindeki parayı bundan önceki iktidar enflasyon ile eritiyordu!"
Türkiye’de sanayi Ocak 2008’den Ocak 2009 sonuna kadar yüzde 23,1 oranında küçüldü.
Şimdi mart ayındayız. Yeni rakamlar geldikçe felaketin boyutlarının daha da büyüyeceğini göreceğiz.
Ekonominin değişik yönlerinden sorumlu bakanlar durumun farkındalar ve mücadele paketleri üzerinde çalışıyorlar. Bunu açıklamalarından biliyoruz.
Ama belli ki bugüne kadar Başbakan’ı aşmayı başaramadılar.
Başbakan bu noktaya geldiğine göre seçimlerden sonra bir ekonomik tedbirler paketi ile tanışacağız gibi görünüyor.
O zaman benim aklıma takılıyor: Paketi açıklamak için neden seçimin bitmesi bekleniyor?
Bu tablo bana çok acı bir ilaç içmeye hazırlanmamız gerektiğini düşündürtüyor.
Sorun ilk ortaya çıktığında Başbakan böyle bir tutum içinde olmasaydı çok daha kolay geçirebileceğimiz bir süreci şimdi çok büyük bedeller ile geçeceğiz demek ki!