BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, sonunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayının kim olduğunu açıkladı.
Melih Gökçek isminin sürpriz olmadığını düşünüyorum.
Erdoğan ile Gökçek, yıllardır aynı yolda birlikte yürüyorlar ve "paylaşılan" bunca şeyden sonra, aralarına bir ayrılık girmesi, ikisi için de iyi sonuçlar doğurmazdı.
Bu ikili için sorun, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin el değiştirmesiyle olur.
Bu gerçekleşince ortalığa ne dosyalar saçılacak, hep birlikte göreceğiz. Ve o el değiştirme aynı partiden birisi ile olsa bile benzer bir sonuç doğardı. Siyasetin doğası bu çünkü!
Erdoğan da bunu göze alamazdı elbette.
Dün televizyon haberlerinde Erdoğan’ın bu adaylığı açıkladıktan sonra genel merkez binasından çevrede toplanan kalabalığa hitabını dikkatle izledim.
Yüksek bir balkona tek sıra halinde konumlanmış AKP yöneticilerinin görüntüsü, Kremlin balkonunda geçit törenini izleyen SSCB Yüksek Prezidyumu’nun eski fotoğraflarını çağrıştırdı bana.
Bu görüntü, AKP içinde yaşanan süreci de temsil ediyor aslında.
Parti üyelerinin söz söyleme haklarının olmadığı bir "ön seçim" yapılıp, aday belirleniyor. Belirleyen tek kişi! Parti içindeki demokratik kanallar kapalı, kimse söz söyleyemiyor, Genel Başkan canı kimi isterse onu aday yapıyor.
Ve biz bu zihniyet ile parti yöneten bir kişiden ülkeye demokrasi getirmesini bekliyoruz!
Çalışmak sağlık için çok zararlı!
BİR günlük bile olsa bir tatili bitirdiniz ve bugün yeniden işbaşı yaptınız. İşe gitmeyen ama onun yerine evde çalışanlar da yeni yılın ilk temizlik işleriyle meşgul olmalılar bu sabah saatlerinde.
Sizi uyarmak zorundayım: Hayatınız ciddi bir tehdit altında bulunuyor.
John Lloyd ve John Mitchinson’un "Cahillikler Kitabı"nda yazdıklarına göre, çalışmak, bir savaş bölgesinde bulunmaktan üç kat daha tehlikeli ve öldürücü! (NTV Yayınları, Çeviren: Cihan Aslı Filiz ve Emre Ergüven.)
ABD Çalışma İstatistikleri’ne göre her yıl dünyada iki milyon kişi iş başında ölürken, savaşlarda ölenlerin sayısı 650 bini geçmiyormuş!
Royal Statistical Society dergisinin editörlüğünü de yapan Dr. Frank Duckworth, kendi adıyla alınan bir ölçek tasarlamış. Duckworth Ölçeği, ölüm riskini hesaplamak için kullanılıyor.
Hangi eylemi yaparsanız, ölüm riskinizi bu ölçek ile hesaplayabiliyorsunuz.
Şimdi kafa karıştırıcı istatistiki konulara girmeyeceğim. Şunu söylemeliyim: Rus ruleti oynarsanız bu ölçeğe göre ölme olasılığınız 8 üzerinden 7.2 oluyor.
Ve bu Dr. Duckworth’un hesaplama sistemine göre benim yaşlarımdaki bir sürücünün saatte 160 kilometre ile gündüz vakti otomobil kullanmasının yarattığı risk ise 8 üzerinden 1.9.
Aynı ölçek, evde elektrik süpürgesi kullanarak temizlik yapmanın riskini 8 üzerinden 5.5 olarak veriyor, haberiniz olsun.
Sonuç olarak şunu söyleyeyim: Çalışmak, evde de olsa, bir işyerinde de olsa, insan sağlığına feci şekilde zararlı bir şey gibi görünüyor!
Parti merkezini kim dinlemek ister?
CHP Genel Merkezi’nde bulunan "böcek" meselesi, gündemimizde yeteri kadar yer işgal edemedi.
Hepimiz telefonlarımızın, ofislerimizin dinlenmesini o kadar kanıksadık ki ana muhalefet partisi genel merkezine kimlerin böcek yerleştirdiğini bile merak etmiyoruz.
Hadi biz "üçüncü şahısları" bir kenara bırakın, bizzat CHP yönetimi bile merak etmiyor!
Gazetelere yansıdığına göre bu konudaki araştırmayı önce CHP kendisi yapacak ve sonra polise gidecekmiş!
Demek ki CHP içinde "zehir hafiyeler" var ve onlar böceği inceleyerek, kim tarafından hangi amaçla yerleştirileceğini bulabilecekler!
Bilmiyorum Nixon’u, ABD Başkanlığı koltuğundan eden Watergate Skandalı’nı hatırlayan var mı?
Aynen böyle bir durumdu. Rakip Demokratların parti merkezini dinlemek!
Orası normal bir demokrasi olduğu için işin sonu Başkan’ın görevden ayrılmasına kadar varabildi. Göreceksiniz ki burada hiçbir şey olmayacak.
Bir değil, otuz tane de böcek çıksa, bunun ne siyasi ne de hukuki bir sonucu olacak.
Öte yandan CHP Genel Merkezi’ni kimlerin dinlemek isteyebileceğini de gerçekten çok merak ediyorum.
Dinleyenlerin çok sıkıldıklarına da eminim.
"Aslan sosyal demokratların" bitmek tükenmek bilmeyen hizip çekişmelerinden başka konuşulan ne olabilir ki orada?