MESUT Yılmaz, dün Yüce Divan'daki duruşmasından sonra siyasete döneceğini açıkladı.
Yılmaz mahkeme binasından çıkmadan önce gazetecilere, "ANAP tabanından teklifler var" dedi. Mahkeme koridorlarında ve dışarıda bekleyenler bu kararı, "Türkiye seninle gurur duyuyor, Başbakan Mesut Yılmaz" tezahüratları ile karşılamışlar.
Yılmaz daha sonra Kocatepe Camii'ne gidip bir de cuma namazı kılmış ki sadece bu tavrı bile siyasete dönüş kararının kesin olduğunu düşündürtüyor bana.
Mesut Yılmaz'ı arayan Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu da "Partimizin kapıları size açıktır" demiş. DYP Lideri Mehmet Ağar da Yılmaz'ın dönüşünü memnuniyetle karşıladığını söylemiş.
Bir süredir Tansu Çiller'in de "geri dönüş için" zemin yokladığını duyuyorum.
Bunca yıldır bu ülkede gazetecilik yapıyor, siyaseti izliyorum.
"Siyasette yeni bir adam bulmanın" bu kadar zor olduğu bir başka ülke sanırım yoktur.
Bakın Almanya'da kaç başbakan değişti, İtalya'da neler oldu, Fransa'da, İspanya'da bir kez seçimle gidenin tekrar geri döndüğüne ve bunun da alkışlar, tezahüratlarla karşılandığına hiç tanık oldunuz mu?
Ağır bir seçim yenilgisi alarak siyasete veda etmek zorunda kalanların geri dönmek konusundaki bu istekleri ve bazı kişilerin de bu "mağluplardan" medet ummalarını "memlekette adam çıkmıyor" gerekçesinden başka neyle açıklayabiliriz?
Herkesin ortak bir hafıza kaybına uğradığını düşündürten bu gelişmeler de sanırım en çok Recep Tayyip Erdoğan'ı mutlu ediyordur.
Bayrak kavgasına son verin
GALATASARAY'ın şampiyonluğunu kutlamak üzere Boğaziçi Köprüsü'ne asılan dev bayrakların kesilip denize atılması, kesilemediğinde yakılması girişimleri giderek çığırından çıkıyor.
Köprüye asılmış bayrakları kesmeyi taraftarlık gösterisi zanneden bir grup Fenerbahçelinin artık akıllarını başlarına toplamaları gerekiyor.
Bu ülkede her sene bir kulüp şampiyon oluyor.
O kulübün taraftarları da bunu kutlamak için kentlerin sokaklarını, evlerin balkonlarını süslüyor ve bu özellikle İstanbul'a eğlenceli bir kent görüntüsü veriyor.
Buna tahammül edemeyen bazı fanatiklerin aklından şunu hiç çıkarmamaları gerek: Bugün rakibinizin şampiyonluğuna saygı duymaz ve rakip taraftarların sevincine hoşgörüyle yaklaşmazsanız, aynı şey yarın sizin de başınıza gelir.
Çünkü bizim ülkemizde "rövanş alma duygusu" ile hareket edecek fanatik sayısı hiç de az değil.
Buna şimdi bir son verilmezse bu güzel alışkanlık çok yakında birbirimizle kavga etmemiz için yeni bir gerekçe haline dönüşecek ve birçok insanın hiç yoktan canı yanacak.
Fenerbahçeliler, bugün rakiplerinin sevinçlerine ve astıkları bayraklara saygı duymalılar ki yarın aynı saygıyı görmeyi bekleyebilsinler.
Aklı başında her Fenerbahçelinin, Galatasaraylının ve Beşiktaşlının böyle düşündüğüne eminim.
Vergi borçlusu hacı adayları!
İSTANBUL Vergi İdaresi yetkilileri gereken önlemleri almışlar ve bundan böylevergi borçlusu olan hacı adayları havaalanlarından geri dönmeyeceklermiş.
İdare, vergi borcu nedeniyle yurtdışına çıkış yasağı konulanları internetten ilan edecekmiş ve hacı adayları o listeye bakarak vergi borçlusu olup olmadıklarını öğreneceklermiş.
Vergisini zamanında ve dürüstçe ödemeyen bir kişinin yapacağı hac ibadetinin ne kadar makbul olacağı konusunu Diyanet'e bırakalım.
Yeri geldiğinde herkesin dilinde aynı şey var: Türkiye nüfusunun yüzde 99'u Müslüman bir ülke.
Ama bu Müslüman ülkenin insanlarının büyük bölümü, vergilerini zamanında ve eksiksiz ödememekte birbirleriyle yarışıyor.
Kaçak elektrik kullanarak hırsızlık yapan, yasalara aykırı olarak evine kaçak kat çıkanlar da bu yüzde 99'un içinde yer alanlar.
Hazine arazilerine kaçak gecekonduları inşa edenler de o yüzde 99'un içindeler.
Müşterilerine kazık atmayı ticaret yapmak zannedenler de öyle?
Bir garip "Müslüman pragmatizmi" yaratmışız ve öylece yaşayıp gidiyoruz.