Paylaş
Vikipedi’nin tarifi de şöyle: “Devlet içinde tüm yetkileri kendi elinde tutup en üst düzeyde bulunan yöneticidir”.
Bir süredir Başbakan’ın da gündeme getirdiği bir tartışmayı yürütürken bu tanımlamalar aklımızın bir köşesinde bulunmalı.
Bakın 16 Haziran 2012’de yayımlanan bir Başbakanlık genelgesinde ne deniliyor:
“Kamu kurum ve kuruluşları (belediyeler ve il özel idareleri hariç) ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait şirketlerin, kendi mülkiyetlerinde veya tasarruflarında bulunan taşınmazlarıyla ilgili olarak; kamu kurum ve kuruluşları, vakıf, dernek veya bunların şirketlerine, gerçek veya tüzelkişilere; satış, kira, irtifak, takas, tahsis, devir vb. her türlü tasarrufa yönelik işlemleri için Başbakanlık’tan izin alınacaktır.”
Neden acaba?
Bir hukuk devletinde bu tür işlerin nasıl yürütülmesi gerektiği kanunlarda, yönetmeliklerde yazılı olur, her kademedeki kamu yöneticisinin yetkisi bellidir, onlar da yetkilerini kanun ve yönetmeliklere uygun olarak kullanabilirler.
Bu yetkilerini kullanırken yasa dışına çıkan kamu yöneticilerine hangi işlemlerin yapılacağı, ne tür cezalar verileceği vs. de yine kanunlarda belirtilmiştir.
Bütün yetkiler acaba Başbakanlık’ta neden toplandı?
Başbakan, kendisinin seçtiği bakanlara, onların seçtiği müsteşarlara, genel müdürlere güvenmiyor mu ki her dosya için kendi izninin alınmasını şart koşuyor?
Bunun Başbakanlık’ta nasıl bir dosya yığılmasına neden olabileceğini tahmin etmek de zor değil.
Tabii o zaman akla hemen başka soru geliyor: Acaba kimlerin dosyaları Başbakanlık’ta aylarca bekledi, kimlerin dosyaları iki günde imzalanıp onaydan çıktı?
Günün birinde böyle bir tablo açıklansa kim bilir ne kadar ilginç olurdu.
(Tabii belediyelerin ve il özel idarelerinin işlemlerinin neden bu genelgenin dışında tutulduğu da ayrı bir soru.)
Tapu dairesindeki çay ocağının bir vatandaşa işletmesi için kiralanmasından tutun da, uçsuz bucaksız arazilere kadar bir sürü işlemin “tek yetkilisi” olmak, nasıl bir şeye karşılık geliyor?
Her konunun “tek yetkilisi olmak”, “ala Turka başkanlık sistemi” ile her şeye hâkim olmak istemenin anlamı nedir?
Suriye halkının çilesi bitmedi
HALKINA karşı kimyasal silah kullanan Suriye Diktatörü’ne yönelik bir askeri operasyon yapılacağı kesin.Ama bütün analizler gösteriyor ki Batı’nın bu askeri harekâtı Suriye diktatörünü devirmeyi değil, cezalandırmayı ama Suriye’de kimsenin kazanamayacağı bir içsavaşın devamını hedefliyor.Belli ki dertleri halkını gazlayarak öldüren Esad’dan daha çok kendi “prestijleri”.
Bir “kırmızı çizgi” açıkladılar, şimdi onun gereğini yerine getirmezlerse dünyanın başka yerlerindeki diktatörler de onları ciddiye almaz diye bir operasyon yapacaklar.
Yani Suriye halkının çilesi daha bitmedi, bir yandan diktatör, diğer yandan El Kaideci Nusra arasında telef olup gidecekler.
Ama yandaş medyada belirgin bir heyecan göze çarpıyor. Sanki Suriye diktatörünün sonu gelmiş gibi.
Savaş planları bile ele geçirilmiş, neresinin vurulacağından tutun da her birinin üzerine kaç bomba atılacağına kadar ayrıntı da var.
Umarım Esad ve generalleri bu gazeteleri okuyup Batı’nın askeri harekâtının ayrıntılarına vâkıf olmazlar!
Merak ettiğim hususlar da var tabii:
Başbakanımız Batı’nın bu bölgeye ancak “kan ve petrol içmeye” geldiğini söylüyordu. Acaba bu gelişleri neye alamet?
Öyle görünüyor ki Suriye Nusayriler, Sünniler ve Kürtler arasında bölünmeye doğru hızla gidiyor. Bölünmüş bir Suriye mi istiyorduk, bu işin en başından beri?
TBMM Başkanlığı’nın açıklaması
MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri, verdiği soru önergelerinin iade edilmesi üzerine TBMM Başkanlığı aleyhine idari mahkemede dava açmıştı. Bu köşede bununla ilgili bir yazı yazmıştım.
Yeniçeri’nin soru önergesi farklı illerdeki belediyeler tarafından satılan ya da kiralanan taşınmazlar ile ilgiliydi.
TBMM Başkanlığı 324 değişik soru önergesinin birleştirilmesi gerektiğini belirterek önergeleri iade etmişti.
Bu konuyla ilgili TBMM Başkanlığı’ndan bir açıklama yazısı aldım.
Başkanlık, soruların iade edilmesinin içerdiği konu ile ilgili olmadığını, Başkanlığın soru önergelerini reddetmesinin söz konusu olmadığını belirtiyor.
Başkanlık, 324 parçaya bölünmüş soru önergelerinin aslında tek ya da birkaç önergede birleştirilebileceğini belirtiyor.
Açıklamada “Herhangi bir sorunun Başkanlığın işine gelmemesi nedeniyle iadesi söz konusu olamaz. Başkanlık çalışmalarını İçtüzük ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde ve sistemi mümkün olabilecek en verimli şekilde işletmeye yönelik ve basiretin, sorumluluğun gereklerine uygun olarak yürütmektedir” deniliyor.
Okuyucularımın bilgisine sunarım.
Paylaş