Paylaş
Aydın İdare Mahkemesi kararıyla ödenen tazminatların geri alınma nedeni Danıştay’ın bu kararı, İçişleri Bakanlığı’nın temyiz müracaatı nedeniyle bozmuş olması.
Danıştay, olayda “devletin hizmet kusuru olmadığını” belirtiyor.
İlkokuldan beri devletin görevlerinden birinin vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak olduğunu öğretiyorlar ama demek ki bu verilmesi gereken bir “hizmet” olarak görülmüyormuş!
O zaman bu vergileri neden ödemeye devam ediyoruz?
İdari yargının varlık nedeni, vatandaşların haklarını kamu otoritesine karşı korumaktır.
Bu önemlidir, çünkü bizimki gibi vatandaşların devlet karşısında güçsüz oldukları, devletin kendisini vatandaşın sahibi ve amiri gibi gördüğü ülkelerde vatandaşların haklarının korunması böyle mümkün olabilir.
Ama bizim Danıştay’ımız son zamanlarda kendini vatandaşın koruyucusu olmaktan çok, devlet otoritesinin muhafızı gibi görüyor.
Bu durumda terör kurbanları ile ilgili olarak yeni düzenlemeler yapmayı tasarlayan hükümetin bu son kararı da dikkate alması ve bu haksızlığı yasa yoluyla düzeltmesi gerekiyor.
Bir Türkiye klasiği
FATİH Sultan Mehmet Köprüsü ve Haliç Köprüsü’nde bakım çalışmaları nedeniyle İstanbul’da kent içi ulaşım bir işkenceye dönüşünce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Balat-Hasköy arasına taşınan eski Galata Köprüsü’nü onararak hizmete aldı.
Kuşkusuz ki en azından o bölgedeki haliç geçişi sorununun çözümüne yardım edecek ve Haliç Köprüsü’ndeki trafiği rahatlatacaktır.
Akıl edenleri kutluyorum ama bunu akıl etmek için trafiğin tamamen kilitlenmesini beklemek mi gerekiyordu diye sormadan da edemeyeceğim.
İstanbul’da o köprülerin bir şeridinin bile kapanmasının trafiği nasıl etkilediği bir sır değil.
Karayolları’nın köprülerde yapacağı tamiratların programı önceden biliniyordu.
Yoksa bilinmiyor muydu?
Karayolları Genel Müdürlüğü, böyle bir program hazırladığını Büyükşehir Belediyesi’ne bildirmemiş miydi?
Eğer öyleyse Karayolları’nın büyük bir hatasından söz etmeliyiz.
Değilse Büyükşehir Belediyesi’nin bu ara çözümü gerçekleştirmek için neden bu kadar beklediğini sorgulamalıyız.
Hangi varsayım doğru olursa olsun, mesele kamu yönetiminin kararlarını alır, işini yaparken meseleyi bütün boyutlarıyla değerlendirmemiş olmasıdır.
Çünkü Türkiye’de kamu yönetimi vatandaşın dertleriyle ilgili değildir.
Genellikle “Ben yaptım oldu” anlayışıyla hareket eder, ancak böyle büyük sorunlar ile karşılaşıldığında akıllar başa gelir.
Vatandaş da etkin bir kamu yönetiminin neden kurulamadığını sorgulamak yerine kaderine kolayca razı olduğu için işler böyle sürer gider!
Kafa karışıklığının böylesi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yılbaşında bir talimat vermiş ve parti programının yeniden yazılmasını istemiş. Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata başkanlığındaki bir ekip bu programı hazırlıyormuş.
Bu ay içindeki parti kurultayına sunulacak bu programın mümkün olduğunca geniş bir katılım ile hazırlanmaya çalışıldığı da belirtiliyor.
Milliyet’te Meriç Tafolar’ın haberine göre CHP’nin yeni programında dört eğilim birleştirilecek: Sosyal demokrasi, sosyalizm, sosyal liberalizm ve Atatürkçülük!
Bunu okuyunca tebessüm etmekten kendimi alamadım.
Hem sosyal demokrat, hem sosyal liberal, hem sosyalist ve hem de Atatürkçü fikir ve çözümler nasıl bir arada olacak, kavrayamadım.
Azıcık ondan, birazcık bundan diye hibrit bir program mı ortaya çıkacak, yoksa CHP dünya sosyal demokrat partiler tarihine geçecek bir iş mi yapacak, program çıkınca göreceğiz.
Bununla ilgili olarak hazırlanan raporda şöyle deniliyor:
“Geleneksel sosyal demokratlar, sosyal liberalizme inananlar, sosyalist gelenekten beslenenler, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü mirasımızı vurgulayanlar, özetle CHP’nin tüm renkleri parti programında yer alacaktır.”
Belli ki CHP yönetiminin kafa karışıklığı yeni programa da yansıyacak, hayırlısı olsun.
Paylaş