Demokratlar Pamuk’u neden terk etti?

ORHAN Pamuk yargılanırken ‘demokratik kamuoyu’ neden orada değildi?

Bu soru bir süredir tartışılıyor. Önce Murat Belge yazdı, sonra Hasan Cemal.

Yersiz bir soru da değil.

Orhan Pamuk’un yargılandığı gün, salonun kapısında, benim görebildiğim kadarıyla, ‘şiddet gösterisi’ için gelmemiş bir tek protestocu vardı: Bedri Baykam. Elindeki pankart ile Pamuk’u protesto ettiğini hepimiz gördük.

Bu tür davalarda ‘sanık’ olarak yargılanan kişinin de taraftarlarının olması doğaldır.

Onlar da mahkeme kapısına giderek yargılanan kişiye desteklerini gösterirler. Tıpkı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü’nün davasında olduğu gibi.

Belge ve Cemal’in merakı bundan kaynaklanıyor. Dava, esas itibarıyla bir ‘ifade özgürlüğü davası’. Ve bu yönüyle de bizim toplumumuzda birçok destekçisi olabilecek bir durumu var ‘sanık’ Orhan Pamuk’un.

Ama o gün mahkeme salonunda ve adliye kapısında Orhan Pamuk’un yanında belli kişiler dışında kimse yoktu. Yolun bir kenarında toplanıp demokratik hakların genişletilmesi için kimse gösteri yapmadı. Acaba neden?

Kişisel görüşüm şu ki Orhan Pamuk, öyle bir saçma söz söyledi ki, insanların saçmalama özgürlüklerini rahatça savunabilecek olanlar bile arkasında duramıyor.

Çevremde hepsi ‘demokrat’ olan, ‘ırkçı milliyetçilikle’ uzak yakın ilgisi olmayan birçok arkadaşım, tanıdığım var. İçlerinde Orhan Pamuk’u yazar olarak beğenenler ve takip edenler de az değil. Ama hiçbirinin içinden Pamuk’u savunmak, ona destek olmak da gelmiyor.

Sonuç olarak bu davadan herkes kendince bir sonuç çıkaracak. Orhan Pamuk da bir sonuç çıkarmalı. Neden böyle olduğunu, her zaman arkasında olabilecek insanları neden böylesine kırıp gücendirdiğini de bir düşünmeli.

Pamuk ‘Tabuları ben yıkıyorum da ondan’ diye düşünürse, fena halde yanılır.

Çünkü o insanların bu sessiz protestolarının ardında kurşunlanmış bebek cesetleri yatıyor.

Hürriyet ve diğerleri arasındaki fark açılıyor

TÜRK basınında ilginç bir eğilim ortaya çıktı. Buna ‘Hürriyet merkezli düşünmek’ diyorum.

Daha önce de bu konuda bir şeyler yazmıştım, hatırlayacaksınız.

Son aylarda Türkiye hep Hürriyet manşetlerinin gündeme soktuğu konuları tartıştı. Hálá tartışmaya devam ediyor.

Bu Hürriyet ile ‘diğerleri’ arasında farkın giderek açıldığını gösteriyor ki biz Hürriyet çalışanları için gurur verici bir durum.

Ancak mesleğimiz ve ülkemiz açısından da endişe veriyor bana. Türkiye, sadece bir tek gazetenin sürüklediği bir gündeme takılıp kalıyor.

Bazı meslektaşlarımız da, bütün mesailerini Hürriyet’i eleştirmeye adamış durumda. Yanlış anlaşılmasın, her eleştiriden çıkaracağımız ders elbette vardır ama bu arkadaşlarımız Hürriyet ile ilgilendikleri kadar kendi gazeteleriyle ilgilenseler çok daha başarılı olacaklar. Onları bu halde görmek gazete yöneticiliğini artık geride bırakmış bir ağabeyleri olarak beni gerçekten üzüyor.

Öznesi sporcu ama spor yazısı değil!

DÜNKÜ Fanatik Gazetesi’nde Galatasaraylı futbolcu Ümit Karan ile yapılmış bir söyleşi okudum. Ümit Karan’ın bu röportajından iki bölümü alt alta yazıyorum. Önce hep birlikte onları okuyalım.

‘İbrahim Toraman genç bir arkadaşımız. Benden yedi yaş küçük. Bana biraz saygılı davranması gerekiyor. Maçtan sonra konuşmak yanlıştır. Böyle konuşacaklarsa bu işi yapmayacaklar.’

‘Fenerbahçe maçından sonraki konuşmayı art niyetle yapmadım. Hırsımdan, maçın stresinden, yenilginin verdiği üzüntü ile yaptım.’

Ümit Karan bir futbolcu olduğu için bunun bir spor yazısı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama değil. Çünkü Ümit Karan tek bir örnek de değil.

Ümit Karan’ın bu sözlerini buraya aldım çünkü bu sözlerde ifadesini bulan şeyin toplumumuza bulaşmış gerçek bir virüs olduğuna inanıyorum.

Buna kısaca, ‘Türkiye’de kendisi için uygun olanı başkası için uygun bulmayanların’ bir örneği diyebiliriz.

‘Ele verir talkını, kendi yutar salkımı’ gibi atasözlerimiz de var, bu durumumuzu tarif etmek için.

Bütün mesele sanırım ‘empati’ yoksunluğundan kaynaklanıyor. Kendini başkasının yerine koyabilme becerisinden yoksunluk da diyebiliriz buna.

Ve yaşamın her alanında bu eksikliği hissediyoruz diye düşünüyorum. Sonucu da başkalarını dinlememek, başkalarının haklarına saygı göstermemek ve dünyayı sadece kendi etrafında dönüyor zannetmek!
Yazarın Tüm Yazıları