ERGENEKON Davası sanıklarından emekli Orgeneral Şener Eruygur’un eşine ait olduğu iddia edilen "ortam dinlemesi" kayıtlarının internet üzerinden gazetelere sızdırılması operasyonunun kim tarafından neden yapıldığını öğrenmemiz gerekiyor.
Bu kişisel bir merak değil. Demokrasi ve insan hakları sorunudur. Türkiye’nin polis devleti mi olacağı, yoksa hukuk devleti mi olacağı konusudur!
Dünkü AKP medyasının konuyla ilgili haberleri, bu ortam dinlemesinin neden yapılıp sızdırıldığının ipuçlarını veriyordu.
Amaç, emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un tahliye kararına yapılacak itirazı değerlendirecek mahkemeyi etki altında bırakmak olmalı.
Ses kaydı "12 ve 14. mahkemeler bizden" diyor, savcılık tahliye kararına itirazı 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapıyor!
Hadi siz şimdi kendinizi mahkeme heyetinin yerine koyun.
Bir tarafta bir kısım medya üzerinize gelmeye hazır. Ellerinde bu iş için kullanılacak bir de ses kaydı var! Bir tarafta da hukuk ve kişisel vicdanınız!
Hiç kuşkusuz ki mahkeme heyeti bu tür etkileme çabalarına aldıracak değildir.
Heyet üyeleri, Ağır Ceza’da yargıç olana kadar kim bilir nelerle karşılaştı.
O nedenle kararlarını, hangi yönde olursa olsun, etki altında kalmadan vereceklerine inanırım.
Ancak bu durum, yapılmak istenen eylemi hafifletmiyor.
Bu tür ortam dinlemesini yapabilecek alet edevat Emniyet, MİT ve Jandarma’da var, bunu biliyoruz.
Olayın niteliğini dikkate alırsak jandarmayı eleyebiliriz. Demek ki kayıt Emniyet ya da MİT tarafından yapılmış olmalı.
Soruşturma buraya yönelmelidir ve bu işin altından Emniyet’te yuvalanmış malum Fethullahçı çetenin çıkacağını görmek de kimseyi şaşırtmamalıdır.
Memleketimizin siyasi iktidarın itelemelerinden etkilenmeyecek savcılarına sesleniyorum:
1- Devletin olanaklarını kullanarak, savcılık izni, mahkeme kararı vs. olmadan, ortam dinlemesine cesaret edebilenler kimlerdir?
2- Vatandaşların Anayasa tarafından teminat altına alınmış kişilik haklarını korumak, savcıların, mahkemelerin görevleri arasında değil midir?
3- Alenen işlenen bir suçu görmezden gelmek, suç değil midir?
4- Mahkeme kararlarını etkilemeye teşebbüs suç değil midir?
Medya boykotunun 6 nedenini açıklıyorum
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan,Kastamonu’da yaptığı konuşmada yine "medya boykotu" istedi.
Türk halkı, Başbakan’ın bu ısrarlı çağrısına uymuyor. AKP yandaşı medyanın durumu ortada! Hepsini toplasan, bir Hürriyet etmiyor! Apartman, dükkán kapılarına bedava bırakılanlar da olmasa kimsenin AKP medyasından bir örnek görebileceği de yok zaten!
Ben Başbakan’ın neden sinirlendiğini daha iyi anlayabilmek için son günlerin gazetelerini şöyle bir taradım.
1- Başbakan’ın oğlu ve gelininin iyi iş yapan bir kuyumcuya ortak olmaları. Bunun için ne ödendiğini hálá bilmiyoruz.
2- Başbakan’ın oğlunun, alışveriş merkezlerindeki özel köşelerde güzellik müstahzarları satan bir şirkete ortak olduğunun ortaya çıkması.
3- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yakınlarının, Boğaziçi kıyısında izinsiz inşaat yaptıklarının ortaya çıkması.
4- Başbakan, CHP adayını "İstanbul’da yolunu bulamaz" diye eleştirirken mevcut 5 yıllık Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın,Káğıthane-Şişli belediye sınırının nereden geçtiğini bilmediğinin ortaya çıkması!
5- "İstanbul’da çamurlu yol yok" diyen Başbakan’ın ilk kuvvetli yağmur ile tekzip edilmesi.
6- "Sosyal devlet uygulaması" bahanesi altında beyaz eşya dağıtırken susuz mezralara çamaşır makinesi, tabaksız evlere bulaşık makinesi dağıtıldığının ortaya çıkması.
Nişantaşı’ndan son haberler!
DÜN bir ara yolum Nişantaşı’na düştü. Bu bölgede yakın zamana kadar boş mağaza ya da işyeri bulabilmek olanaksızdı. Dün Nişantaşı, Teşvikiye ve Maçka civarındaki sokaklarda dolaşırken baktım, eskiden ünlü markaların olduğu birçok mağazanın vitrini káğıtlarla kaplanmış, camlara "Kiralık" ilanları asılmış.
İsimlerini tek tek saymayacağım ama daha önce ünlü markalar tarafından işletilen en az 10 mağaza bu durumda.
Kafanızı biraz yukarılara kaldırınca bu kez "Satılık ya da kiralık işyeri" ilanlarının camları süslediğini görüyorsunuz.
Öyle görünüyor ki kriz Nişantaşı’nın tam ortasından geçiyor.
Başbakan krizin varlığını küçümsüyor ama sokaklarda biraz gezinse durumun vahametini daha iyi görür diye düşünüyorum.