POPÜLER bilim ve kültür dergisi Focus ve www.36saat.com işbirliğiyle düzenlenen "Cinsel Zeká Semineri" bugün Harbiye’deki Askeri Müze salonlarında başlıyor.
Cinsellik üzerine konuşmak bizim toplumumuzda "tabu" sayılan konuların başında geliyor.
Ve her şeyde olduğu gibi cinsellikte de "konuşamamak" yaşadığımız bireysel sorunları yaratan en büyük etken.
Focus Dergisi bu yılki Cinsel Zeká Semineri’ne Amerika’nın en tanınmış "aile terapisti"Dr. Marty Klein’ı davet etmiş.
Klein "Cinsel Zeká" üzerine bir konuşma yapacak ve katılımcıların sorularını yanıtlayacak.
Konferansla ilgili duyuruyu okuyunca "cinsel zeká da ne" diye merak ettim. Şöyle tanımlanıyor: Hem kendi bedenimiz hem de eşimizin bedenini tanımak; cinsellikte ne beklediğimizi rahat bir şekilde ifade edebilmek, sağlıklı cinsel yaşam, hamilelik, doğum kontrolü, cinsel işlev bozuklukları ve bunlara yönelik tedavilerden haberdar olmak...
Konferansa Focus Dergisi’nin mayıs sayısındaki davetiyeyle ücretsiz olarak katılmak mümkün.
Diplomaside ilk akla gelen söylenmez
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın son Yunanistan gezisi, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evdeki defterden koparılan yazıyla gündeme geldi.
O gezide üzerinde durulması gereken bir konu daha var.
Gazetelerin yazdığına göre Başbakan, Yunanlılara "Biz Türkiye’deki kiliseleri tamir ediyoruz, siz de Atina’daki camilerin restore edilmesini sağlayın" demiş. Bazı haberlerde de Başbakan’ın bu restorasyon işine "Türkiye adına talip olduğu" da yazılıydı.
Önce şunun altını çizmek gerek: Yunanistan’daki Osmanlı eserleri Yunanistan’a ait kültürel zenginliklerdir. Bunlara bakmamak, yok olmaya terk etmek ya da geçmişte olduğu gibi tamamen yıkıp yok etmek, Yunanistan’ın kendi kültürel varlıklarına karşı işlediği bir suçtur.
Öte yandan ülkemiz sınırları içinde yer alan Ortodoks Hıristiyanlara ait eserler de Türkiye’ye ait kültürel zenginliklerdendir.
Bunlara bakmak ve yok olmalarını önlemek için tamir ettirmek, kendi kültürel varlıklarımızıkorumak için yapmamız gereken bir iştir.
Dolayısıyla bu işte "biz bakıyoruz, siz de bakın" gibi bir karşılıklılık beklemek yersizdir.
Öte yandan konunun bir de diplomatik boyutu var ki bu da en az kültürel zenginliklerin korunması meselesi kadar önemli.
Eğer Türkiye, Yunanistan’daki Osmanlı eserlerinin bakımını üstlenmek, onların bakımına karışmak gibi konularda kendinde böyle bir hak görür ve bir karşılıklılık ararsa, bu Yunanistan’a da buradaki Ortodoks eserlerine karışma hakkını tanımak anlamına gelir.
Belli ki Başbakan bu öneriyi dile getirirken hep olduğu gibi yine aklına ilk geleni söylemek yoluna gitmiş.
Uluslararası ilişkiler ise böyle aklına ilk geleni söylemek gibi durumları kaldıramayacak kadar incelik ister, bilgi ister, dikkat ister.
Bunu tekrar hatırlatayım istedim.
Islık sevmez Müdür Bey
SİLİFKE İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları tarafından en çok oynanan "Islık Sever Max" adlı çocuk oyununun "Alman kültürünün özelliklerini taşıdığı" ve "Türk ahlak yapısına uygun düşmediği" gerekçeleriyle okullarda sergilenmesine izin vermedi. Haberi bugün Hürriyet’te okuyacaksınız.
Dün bu haberi okuduktan sonra internette küçük bir araştırma yaptım. Öyle görünüyor ki 1980’lerde Türkçe’ye çevrilen bu oyunun oynanmadığı yer kalmamış.
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün "Eser güncel değil, yabancı (Alman) kültürünün özelliklerini taşıyor" itirazını ciddiye alacak olursak, bütün eğitim müfredatını da değiştirmek gerekecek.
Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Steinbeck, Dickens, Melville gibi yazarları, Eski Yunan klasiklerini de okutmamak gerek.
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün gerekçelerinden biri de oyunda verilen mesajların büyüklerin hatalarıyla ilgili olması, bunun da çocukların eğitimi için yararlı olamayacağı şeklinde.
Belli ki Milli Eğitim Müdürü, "Büyüktür, ne yapsa yeridir" diye düşünüyor.
Konak Kaymakamı’ndan sonra Silifke Milli Eğitim Müdürü’nün bu tavrı, yeni bir sansür dalgası mı geliyor diye düşündürtüyor insanı.