Paylaş
“AK Parti tabanı CHP’ye soğuk, MHP’ye sıcak!” Ya da “Taban MHP’yi tercih ediyor”!
İnternete girin yandaş medyada yayınlanmış böyle onlarca haber ve yorum göreceksiniz.
Ve dün havuz gazetesinde bir haber yayınlandı: “AK Parti tabanı, MHP ile bir koalisyona Bahçeli’nin sert üslubu yüzünden sıcak bakmıyor.”
Nasıl bir tabansa bu artık, iki günde bir fikir değiştiriyor, bir gün sıcak baktığından ertesi gün soğuyor demek ki!
Aslında taban filan palavra.
Partinin en tepesindeki şahıs bir koalisyon hükümeti istemiyor, erken seçimi denemek istiyor, tek başına bir iktidar umudu besliyor.
Onun için de elindeki her araçla saldırıya geçmiş durumda.
Damat Berat Albayrak, havuz gazetesindeki köşesinde Devlet Bahçeli’ye sallıyor:
“Siyaseten iki sözü bir araya getirip de cümle kurmaktan aciz olanlar, birileri tarafından önüne koyulan metinleri yayımlayarak son dönemde sosyal medya canavarına dönüşmüş durumda.”
Albayrak sözlerini şöyle bitiriyor:
“Kendisinin yıllardır tam bir diktatör edasıyla yönettiği partiyi getirdiği nokta ve başarısızlık ortadayken, milletin yarısından fazlasının
desteği arkasında olan bir lidere siyaseten hiçbir etik sınır ve tutarlılık gözetmeyen bu söylemlere başka türlü üslup
takınılır ya neyse...”
Onun “takınamadığı” üslubu takınmak da AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal’a düşüyor:
“Ağzından köpükler saçarak konuşan siyasetin zavallısı Devlet Bahçeli için, bütün o köpükleri itinayla yalayacağı yeni bir süreç başlıyor. Devlet Bahçeli koalisyona yanaşmasa bile seçim kararına tıpış tıpış destek verecek” diyor.
Ve kendisinin bu üslubuna bakmadan sözlerini de şöyle tamamlıyor:
“MHP’lilerin Genel Başkan dahil çoğu Türkçe’yi düzgün konuşamıyor, yazamıyor. Nezaket, üslup, letafet, zerafet kadar dil bilgisi de sıfır.”
Bu beyin “nezaket, letafet ve zerafeti” de bu kadar işte!
Ve “maiyette Başbakan” Davutoğlu, MHP ile koalisyon görüşmesi yapıyor!
Asla yapmayacağı bir koalisyonun pazarlığında!
Herkesin aklı ile dalga geçtiklerini, giriştikleri oyunun ne olduğunun anlaşılmayacağını zannediyorlar sanırım.
Asayiş hükümetten sorulmalı
AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık da “bela okuyanlar” kervanına katıldı.
“HDP’ye oy veren şerefsizlere, şerefsiz demeyecek miyiz” diye soruyor. “Şehitlerin vebalini” de HDP’ye oy veren bu viskicilerin üzerine yıkıyor.
Gazeteye fotoğrafını da koymuşlar, yoksa kimse tanımaz zaten, saçı sakalı ağarmış “bir tür adam” bu.
Şerefsizlere elbette şerefsiz demek lazım.
Ama şerefsizi nasıl tanımlayacağız, bu konuda anlaşalım derim.
Mesela ayakkabı kutuları içinde rüşvet alanlar bu sınıfa girer mi?
Rüşvetçi işadamının “önüne yatmak isteyen” bakanı korumak için parmak kaldıranlar, ülkemizin hangi kesimine mensup? Şerefsiz kesimine mi, şerefli kesimine mi?
Herkes kendine göre bir tanım yapabiliyor, öyle görünüyor ki herkes, herkese şerefsiz diyebiliyor. Tartışmaya çok açık bir konu bu yani.
Fakat tartışmaya açık olmayan bir konu var.
Bu ülkede bir hükümet var. Ülkenin asayişini sağlamaktan o hükümet sorumlu.
Ama ortaya çıkıyor ki son derece de beceriksizler. Asayiş sağlanamıyor, ülkenin dört bir yanında şehit cenazeleri kalkıyor, bunlar sadece nutuk atabiliyorlar.
Hani analar ağlamayacaktı, genç yaşta insanlar ölmeyecekti, siz her şeyin en iyisini biliyordunuz?
Kendi beceriksizliğinizin vebalini neden başkalarının üzerine yıkmaya çalışıyorsunuz?
Halkımız gerçekten çok hassas
BU yılın ilk altı ayında vatandaşlar RTÜK’e 51 bin 8 şikâyette bulunmuş.
Şikâyetlerin çoğunluğu yarışma programları ile ilgili.
Vatandaşlarımız, “Türk aile yapısı, gelenek ve göreneklerine uyum” konusunda çok hassaslarmış.
Şikâyetlerinde “etik olmayan durumları” da eksik etmemişler. Argo ve şiddete de fena halde karşılar.
İşin ilginci bu şikâyetleri alan programlar, kanalların “yıldız” programları, en çok onlar seyrediliyor.
Ama şikâyetler ancak 51 binde kalabilmiş, demek ki halkımızın büyük bölümü aile değerlerini önemsemeyen, gelenek ve görenekleri takmayan, etik dışına çıkılmasına ses çıkarmayan, argo ve şiddet düşkünü!
Öyle olmasaydı şikâyetlerin milyonu geçmesi gerekirdi, en azından!
Benim için daha da ilginç olan şu: Bu şikâyetlerde bulunmak için oturup o programları seyretmek gerek.
Madem hoşlanmıyorsunuz, gelenek göreneklere filan aykırı buluyorsunuz, neden başka kanala geçmiyorsunuz? Uzaktan kumandanızın pili bitmesin diye mi?
Hem oturup sonuna kadar ağzı açık seyretmek sonra da şikâyet etmek de ne oluyor?
Bakın mesela ben hiç seyretmiyorum. Siz de seyretmeyin, rahatlayın.
Bu hassas vatandaşlara bir öerim de şu: Argoya, etik olmayan davranışlara filan gerçekten karşıysanız, haberleri, tartışmaları da izlemeyin!
Birilerinin ağzı son günlerde iyice bozuldu, sakın dinlemeyin.
Paylaş